Mevlana Celaleddin-i Rumi'nin öğrencilerinden Ateşbaz Veli, aynı zamanda Mevlevi dergahının da aşçısı olarak biliniyor. Vefatının ardından Selçuklu mimarisiyle inşa edilen türbede metfun bulunan Ateşbaz Veli'ye, Türkiye'nin ve dünyanın birçok yerinden ziyaretçi geliyor.

Meram ilçesinde türbede metfun bulunan Ateşbaz Veli, Mevlevilikte önemli bir yere sahip, saygı duyulan bir kişi olarak biliniyor. Asıl adının "Yusuf Bin İzzeddin" olduğu bilinen Mevlevi aşçısına, olağanüstü özelliklerinden ötürü "ateşle oynayan" anlamına gelen "Ateşbaz" adı verilmiş. Ateşbaz Veli'nin, 1285 yılında vefatının ardından Selçuklu mimarisiyle inşa edilen türbesine, Türkiye'nin birçok yerinden ziyaretçi geliyor. Ateşbaz Veli’nin türbesine gelenlere, şifalı olduğuna inanılan "tuz" ikram ediliyor.

ATEŞBAZ-I VELİ

Ateşbaz-ı Veli, Hazreti Mevlâna’nın muasırı olup, esas ismi Şemseddin Yusuf, babasının adı İzzeddin’dir. Ateşbaz-ı Veli olarak ün yapmış ve gönüllerde taht kurmuştur. Ateşbaz-ı Veli’nin, Bahâ Veled’le birlikte Belh’ten veya Karaman’dan geldiği, dergâhta yetiştiği ve aşçılık yaptığı rivayet edilir. Ateşbaz, ateşle oynayan demektir. Onun, Hazret-i Mevlâna ve Mevleviler arasında önemli bir yeri vardır. Ateşbaz Makamı, bir terbiye ve eğitim makamıdır. Mevlevi tekkelerinin ruhu, mutfaktır. Aşçı Dede, Kazancı Dede, İçeri Meydancı’sı ve Bulaşıkçı Dedeler, tekkenin mürebbileridir. Aşçı Dede en büyük zabittir. Kazancı Dede de ikinci zabittir. Aşçı Dede’nin hizmeti, çilekeşlere nezaret etmektir. Mutfağa gelen can, aşçı dedenin huzurunda ikrar verir, sonra kazancıya teslim edilir. Çile bittikten sonra aşçıbaşı, yalnızca dervişe öğüt verdikten sonra şu gülbangı çeker: “Vakt-i Şerif hayrola; hayırlar fethola; şerler defola; derviş kardeşimizin hizmetleri mübarek ola. Dem-i Hazret-i Mevlâna, sırrı Şems-i Tebrizî Kerem-i İmâm Ali, Hû diyelim, Hû..” Aşçı Dede’den başka, mutfakta on sekiz görevli daha vardır. Bu da, mutfak hizmetine ne kadar önem verildiğini gösterir. Kazancı Dede’den ayakçıya kadar, herkesin ayrı bir görevi vardır. Mutfak müştemilâtından bulunan Meydan-ı Şerifte’ki beyaz postun adı, Ateşbâz-ı Veli Makamı’dır. Bunun yanında ve üst taraftaki kırmızı post da, “Sultan Veled” makamıdır. Ateşbâz-ı Veli ile ilgili pekçok menkıbe anlatılır. Bunlardan birisi şöyledir: Bir gün, dergâhın mutfağında yemek pişirmek için odun kalmamıştır. Dergâhın aşçısı olan Ateşbâz-ı Veli, durumu Hazret-i Mevlâna’ya bildirince, Hazret-i Mevlâna lâtife yollu: “- Odun kalmadıysa, ayaklarını kazanın altına sok da yemeği onunla pişir!” der. Ateşbaz için şaka da olsa emir, emirdir. Mutfağa gider, ayaklarını kazanın altına sokar ve parmak uçlarından çıkan ateşle yemeği pişirir. Büyükler arasında açık keramet izhârı hoş karşılanmadığından; Hazreti Mevlâna, bu duruma muttali olunca, hoşnutsuzluğunu: “- Hay ateşbaz hay!” diyerek ortaya koyar. Türbe klasik Selçuklu kümbetleri tipindedir. Kesme taştan, sekiz köşeli gövdesi üzerine, tuğla ile örülmüş; sekizgen piramit külahı oturur. Türbenin kıblesinde küçük pencere üzerindeki kitabesi şöyledir: “Bu kabir, kutlu şehit rahmetli İzzeddin oğlu, milletin ve dinin güneşi Yusuf Ateşbaz’in kabridir. 684 yılı Recep ayının ortasında Allah’ın rahmetine kavuştu. Allah yarlığasın.”

MUHAMMED ESAD ÇAĞLA

Muhabir: TE Bilişim