Araştırmacı-Yazar Salih Sedat Ersöz, Konya’ya büyük hizmetleri olan, Devlet Eski Bakanı Teoman Rıza Güneri’yi kaleme aldı. Hayatıyla ilgili önemli kesitler anlatan Güneri, samimi bir dille gerek davaya olan hizmetleri gerek milletvekili ve bakanlık dönemi gerek sonraki dönemlerle ilgili dikkat çeken ayrıntılar paylaşıyor:

Tevafukun böylesi: Ölümü de ömrü gibi oldu! Tevafukun böylesi: Ölümü de ömrü gibi oldu!

TEOMAN RIZA GÜNERİ

Ramazan Ayına mahsusen hazırlanan ve Konya’ya hizmet eden şahsiyetleri kaleme aldığım bu yazı dizisinin sonuna gelmiş bulunuyoruz. Bugün “Konya’ya Ömür Verenler” in son yazısını yazıyorum. Yani finaldeyiz. İstedik ki bu yazı dizimizin finalini oldukça önemli bir isimle yapalım. Hem Konya’ya ve ülkemize hizmet etmesi yönüyle hem de bendenizin 1970’li yıllardan itibaren kendisini, babasını ve kardeşlerini çok yakından tanımış olmam hasebiyle, kamuoyunun da bildiği bir isim olan Teoman Rıza Güneri kardeşimi, bilinmeyen bazı özelliklerini, yaptığı faaliyetleri sizlerle buluşturmak istedim. Sözü uzatmadan Teoman Rıza Güneri’yi anlatmaya ve bazı yönlerini de kendisinden dinlemeye başlayalım.

Türkiye Cumhuriyeti 54. Hükümetin, bir başka deyişle Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın Başbakanlığında kurulan REFAH YOL Hükümetinin Devlet Bakanı ve 20 – 21. Dönem Konya Milletvekili Teoman Rıza Güneri Uluırmak mahallesinde 1960 yılında dünyaya geldi, İlkokulu Hâkimiyet ve Mümtaz Koru’da, Liseyi ise Konya İmam Hatip Lisesi’nde okudu. Üniversite eğitimini Sakarya DMMA’da tamamlayan Güneri Makine Mühendisi olarak mezun oldu.

Erbakan Hocamızın Millî Görüş Hareketini Konya’dan başlatması ve babası Ali Güneri’nin bu hareket içerisinde aktif görev almasına ilaveten Erbakan Hoca’nın, Ali Güneri ağabeyin evinde kalıp orayı bir nevi karargâh gibi kullanması, Teoman Rıza Güneri’nin de çocuk yaşta “dava” ile tanışması, faaliyetlerin içine girmesine zemin teşkil etmiştir. Merhum Ali ağabeyimiz zaten Başta Erbakan hocamız olmak üzere Konya’ya gelen pek çok teşkilat mensubunu evlerinde misafir etmesiyle meşhurdur, Rıza Beyin annesi Ayten ablamızın yardımcıları oğulları idi, Rıza bey de çocuk yaşından itibaren, yemeklerin, sofraların hazırlanmasına, yatakların hazırlanıp toplanmasına yardım ederek kardeşleriyle beraber annelerine destek oluyorlardı. Evlerinde öyle yoğun misafir olurdu ki, Ramazan ayının sahurlarında bile misafirlere çok günler sofra hazırlanırdı. Merhum babamla birlikte bendeniz de o yıllardan itibaren hareketin içerisinde yer aldığımız için bunlara çok defa şahit olduk. Hatta o hazırlanan yemeklerden zaman zaman bize de nasip olduğu olmuştur.

Teoman Rıza Güneri lise yıllarında Milli Türk Talebe Birliği’nde ve Akıncılar teşkilatlarında görev almıştır. Üniversite eğitimi döneminde oldukça aktif olan Güneri, Sakarya’da gençlik başkanlığı görevini de yapmıştır. Henüz lise yıllarında Konyalı gençlerin fedakâr abisi Mehmet İncili abi ile tanışmış, onun vasıtasıyla Mehmet Zahit Kotku (KS) Hoca Efendinin sohbetlerinden, derslerinden feyz almak nasip olmuştur. Konya’da, Üniversite yıllarında Sakarya ve İstanbul’da her hafta mutlaka sohbetlere katılıp manevi eğitimini de artırmaya çalışmıştır. Bu dönemlerle de kendisiyle hep aynı güzel mekânlarda yollarımızın kesiştiği Rıza Güneri o yıllarla ilgili şunları anlatıyor:

“1978 - 80 yılları arasında her hafta sonu İstanbul’da İskenderpaşa Camii’indeki sohbete katılır, bazen 1 - 2 gün İstanbul’da kalıp Üniversitelerde mücadele veren İslamcı arkadaşlarla istişareler yapar, onlarla dayanışma içinde olmaya gayret ederdim. Sakarya’da öğrenciliğim döneminde Mahmut Esat Coşan Hoca Efendi okulda derslerime girmişti. Bu sebeple onun sohbetlerinden çok istifade etmiş, birlikte seyahatlerimiz olmuştu. Yine Cevat Akşit Hoca Efendi de okulda derslerime girmişti. Ayrıca 2 yıl boyunca hafta da 2 defa camide yaptığı sohbetlerine katıldım. Gurer ve Durer derslerini takip ederek Cevat Akşit Hocamdan fıkıh ve Ramuz-ul Ehadis’ten de Hadis dersleri almıştım.”

Konya Milli Selamet Partisi Gençlik Kollarında, daha sonra da Refah Partisi Gençlik Kolları yönetiminde görev alan Teoman Rıza Güneri Refah Partisi Karatay İlçe Teşkilatının kurulmasında aktif rol almıştır. Güneri, RP Konya İl Başkan Yardımcısı iken 1995 seçimlerinde Konya milletvekili seçilerek Meclise girmiş ve 2 dönem milletvekili olarak hizmet vermiştir. 1996-1997 yıllarında da 1 yıl boyunca 54. Erbakan Hükümetinde Madenlerden sorumlu Devlet Bakanlığı görevinde bulunmuştur. Bu dönemde aynı zamanda Konya yatırımlarının da tamamlanmasında aktif rol almıştır. Bakanlıktan sonraki yıllarda Refah Partisi, Fazilet Partisi, Saadet Partisi ve Has Parti’de kesintisiz olarak Genel Başkan Yardımcısı olarak görev yapan Güneri, bu süreçte Erbakan Hocamızla çok yakın çalışmıştır. Özgeçmişini kısaca bu şekilde aktarmış olduğumuz Teoman Rıza Güneri Beyden, daha teferruatlı bilgiler almamız gerekiyor.

Rıza Beye, ilk olarak eşinin Afyon Emirdağlı olduğunu bildiğimiz için bu evliliğin nasıl olduğunu sorduk. Hikâye aslında daha eskiye dayanıyormuş ama kaderin böyle tecelli edeceğinden haberleri yokmuş. Rıza Bey üniversite öğrencisi iken, Emirdağ’da cezaevinde kalan bir grup öğrenci arkadaşlarını ziyarete gitmişler, gece otobüsten inmişler. Kış günü, hava da çok soğuk olduğu için bir caminin penceresini açıp girmişler, halılara sarınarak orada sabahlamışlar. Gündüz de cezaevine ziyarete gitmişler. Refah Partisi ilçe başkanı olan Yusuf Ziya Boz’da evlerinde yemek ikram etmiş, ama o dönem böyle bir konu yok tabi… Yusuf  Ziya Boz, evinde misafir eksik olmayan cömert bir insan… Konya milletvekili Şener Battal’da evinde yemek için misafirken Rıza beyin müstakbel eşini görmüş, Ali Güneri ağabeye söylemiş. O günlerde de ailecek Oylat kaplıcasına giderken yolda uğramışlar, görmüşler ve hemen aynı gün istemişler. Olay böyle gelişmiş ve1984 yılında Ferda Hanım ile evlenmişler. Ahmet Selman, Sare Betül ve Cüneyt Taha isimli üç çocukları var, şimdi gelinleri, damadı ve 3 de torunları var Maşallah, Allah bağışlasın.

Organizasyon yönü oldukça güçlü olan Rıza Bey, Sakarya’da öğrenci iken MTTB Sakarya yürüyüş ve mitinginin, ayrıca Konya’da düzenlenen 6 Eylül 1980 Kudüs mitinginin organizasyonlarında önemli görevler üstlenmiştir. Okul tatil günlerini dahi köylerde, ilçelerde siyasi çalışmaları organize ederek ve katılarak geçiren Rıza Güneri, Konya’da bütün seçimlerde seçim karargâhının başında olmasının yanında Erbakan Hocamız tarafından Genel Merkez Seçim Karargâh Başkanı olarak da görevlendirilmiş, bazı ara seçimlerde de çeşitli illerde de Seçim çalışmalarını yönetmiştir. 27 yaşında Genel Merkezin eğitim hocaları kadrosuna dâhil edilmiş, seçim çalışmaları, tanıtma ve halkla ilişkiler çalışmalarıyla ilgili dersleri vermiştir. Eğitim kadrosunun tamamının Hocamızın yakın arkadaşları olduğu düşünülürse Rıza Güneri’nin içlerinde çok genç yaşta bu göreve getirilmesi oldukça dikkate değerdir. 6 Eylül Kudüs mitinginin organizesinde aktif rol üstlendiğini bildiğimiz Rıza Beyden, 6 Eylül Kudüs mitingiyle ilgili bir dizi hatırasını anlatmasını istiyoruz. Şunları anlatıyor:

“Mitingin hazırlıklarını Süleyman Yeğenler abiyle beraber yoğun bir şekilde yürüttük. Çalışmalara 4 ay önce başladık, hiç parasal imkân yoktu, önce esnafı tek tek gezerek ihtiyaç olan çeşitli malzemeleri topladık. Kumaş, kereste, boya, demir vb. Marangozlar sanayiinde İhsan Ekinalan abinin dükkânında kereste malzemeleri topladık, orada kesilip hazırlandı. Kumaşların önemli kısmını çeşitli boylarda, afiş pankart vs. uygun kesip dikmesi için eve anneme getiriyordum, gün boyu annem dikiyor, bazı geceler ben de dikiyordum. Alaaddin Tepesi Çevresinde Ak Cami’nin yanındaki sokakta Akıncı Gençler Derneği Genel Merkezi vardı onun bodrum katının duvarlarına aynı anda 5 - 6 afiş asıp yazabiliyorduk. O zaman tabelacıya falan yazdırma imkânımız yoktu. Gönüllü arkadaşlarla gece gündüz o afişleri birlikte yazdık. Dev bir afişimiz, Mescidi Aksa resmi olacaktı. Kumaşının dikimini bir yorgan atölyesinde yaptık. Kumaş çok büyüktü, ne kadar dikkat etsek de en boy ölçüsünü tutturamamıştık, resme dikkat eden o en boy farkını, eğikliği fark ederdi. O afişi teknik ressam, sonradan milletvekilimiz olan Hasan Hüseyin Öz abiye Ladik’e gönderdik, orada tarlada boyadı yaptı. Mescidi Aksa maketini marangozlar sanayiinde bir römork üzerinde yaptırdık, güzel sanatlara meraklı bir abimiz olan Fikret Çiçek de onu boyadı. Dev bir anahtar maketini demirden yapıp yorgancıya kumaş kaplattık. Miting meydanı arkasındaki iki bina arasına olacak şekilde ölçü alarak yapmıştık ve oraya astık. Meşhur kürsümüzü Rahmetli Niyazi Ildırar abi yapmıştı.

Hazırlıklar devam ederken resmi müracaat günü geldi, o zaman bilgisayar yok, daktiloda ben dilekçeyi yazdım. Sonra o günkü milletvekili abilerimi aradım, dokunulmazlıkları olduğu için onlar adına müracaat edilmesi iyi olacaktı. Şener Battal ve Rahmetli Ahmet Remzi Hatip abiye ulaşabildim, onların izinlerini alarak müracaat evrakına imzalarını attım, üçüncü bir imzaya ihtiyaç olduğu için oraya da kendi ismimi yazıp imzaladım. O günkü Milli Selamet Partisi İl binası Vakıflar binasının en üst katındaydı, ben dilekçeyi aldım, giderken koridorda Gençlik teşkilatında beraber çalıştığımız bazı abilerimizle karşılaştım. ‘Nereye gidiyorsun?’ dediler, ‘miting müracaatı için Emniyet Müdürlüğüne gidiyorum, dilekçeyi hazırladım’ dedim. O zaman henüz 19 yaşımdaydım ve Üniversitede 2. Sınıf öğrencisiydim. Süleyman Yeğenler abi dilekçeyi aldı baktı ve “olmaz bu mitingden sonra mutlaka tertip komitesindekileri tutuklarlar, sen üniversitedesin, ben boştayım benim ismim yazılacak” dedi ve dilekçeyi yırttı, ben ne kadar ısrar ettimse de diğer abiler de Süleyman haklı dediler. Dilekçeyi yeniden yazdım, bu sefer Süleyman abi kendi imzasını attı, milletvekili abilerimizin imzalarını da ben attım, beraber gidip müracaatı yaptık. Gerçekten de miting sonrası hemen gözaltı kararı çıkarttılar, 6 gün sonra da darbe oldu, darbenin o meşhur arananlar afişinde Süleyman abinin de resmi vardı, aylarca yakalanmamak için kaçtı, sonunda yakalandı ve uzun bir müddet cezaevinde kaldı.”

Aldığımız bu önemli bilgilerden sonra Rıza Güneri’den Bakanlığı ile ilgili bazı hatıralarını anlatmasını istedik. Bakan olarak nasıl seçilmiş, ne tür hizmetler yapmıştı? Erbakan hocayla o döneme ait bazı hatıraları nelerdi? Rıza Bey bu sorularımız için de şunları anlattı:

“Milletvekili olarak görevlendirilirken de bakan olarak görevlendirilirken de hiçbir talebim olmadı. Konya teşkilatımızın hazırladığı listede 3. Sırada ismim Ankara’ya gitmiş, babam kanalıyla haberim oldu, Meram Belediye Başkanımız Veysel Candan abinin ve Prof. Dr. Remzi Çetin hocamızın önünde ismimin olmasından ar ederim. Babama, “baba benim ismimi daha geriye yazdır lütfen dedim ve o şekilde 5. Sıraya yazıldım. Bakanlık için de Erbakan Hocamız babamı aramış Konya’dan kimi bakan yapalım demiş, babam bir abimizin ismini ısrarla vermiş ama buna rağmen büyüklerimiz bizim olmamızı takdir etmişler. Bakan olduğumdan, Hocamızın Çankaya köşkünden çıkışında yaptığı açıklamayı TV’den izleyinceye kadar haberim yoktu.

Bakanlık dönemimde öğrencilik yıllarımdan başlayarak yoğun gençlik ve teşkilat çalışmaları içinde olmamın çok faydasını gördüm. İlk günden itibaren organize olduk, çok dinamik bir danışmanlar kadrosu kurduk, görev alanlarını belirledik ve 7/24 esasına bağlı olarak çalıştık. Önce madenlerden sorumluluğun nasıl verildiğinin hatırasını anlatayım. Hükümet kurulduktan sonra ilk günlerde Erbakan Hocamız Refah Partili Bakanlar olarak bizleri toplayıp Devlet Bakanları arasında görev dağılımı yaptı. Bana sosyal konuları, Çocuk Esirgeme Kurumu gibi kurumları bağlayacağını açıklayınca, Prof. Sacid Günbey: ‘Efendim Çocuk Esirgeme Kurumu’nu bana bağlayın’ diye ısrar etti. Erbakan hocamız ‘hayır bu kurumları Rıza’ya bağlayacağız’ dedi. Müzakere 2 - 3 tur sürdü. Sacid Bey ısrarında devam edince, hocamız ısrarının sebebini sordu. Sacid Bey; ‘Efendim ben çocuk doktoruyum onun için Çocuk Esirgemeyi istiyorum’ dedi. Hocamız da o kendine has tatlı gülüşü ve espri anlayışıyla gençliğime vurgu yaparak; ‘Sen çocuk doktorusun ama Rıza çocuğun ta kendisi’ dedi. Sonra bana dönerek, ‘Siyasi mücadelemize başladığımız ilk günden beri madenlere verdiğimiz önemi biliyorsun, sana madenleri bağlıyoruz’ dedi.

Bakanlığımız döneminde üç ana alanda önemli hizmetler yaptığımızı düşünüyorum. Birincisi, madenler konusunda çok ciddi hamleler yaptık, yeni maden kanunu hazırladık. Türkiye’nin en önemli maden kaynakları olan ve daha hiç üretilmeye başlamamış Trona (Soda) madenini Ankara Beypazarı’nda işleme faaliyetlerine Erbakan hocamızın katıldığı büyük bir törenle başladık. Yine en önemli kaynaklarımızdan olan Bor madeninin ham olarak değil işlenip büyük katma değerler kazanması için pek çok tesisi projelendirdik, temellerini attık, tesislerini hızla tamamlamak için gece gündüz çalıştık. Kurulduğu ilk günden beri sürekli zarar eden Seydişehir Alüminyum tesisini kâra geçirdik. Altın, gümüş, bakır, demir, mermer, krom madenlerinin daha verimli çalışması için hem özel sektör şirketlerinin hem kamu işletmelerinin destekçisi olduk. O dönem geliştirdiğimiz projeyle tamamen ham olarak ihraç edilen mermer bloklarının büyük oranda işlenerek ihracatının yapılmasını sağladık. Ayrıca her türlü mermer işleme tezgâh ve aksamlarının yüzde yüz yerli üretilmesini başardık. MTA’nın arama faaliyetlerini büyük oranda artırmasını sağladık.

O güne kadar nerdeyse hiç yatırım yapılmayan bor madeninin işleneceği Kütahya Bor tesisinin kararını alırken, fizibilitesinde Bandırma’ya veya Kütahya’ya yapılmasının aynı değerde olduğunu tespit ettik. Balıkesir milletvekilimizi tesisin Bandırma’ya yapılmasında çok istekli görmedim. Kütahya milletvekilimiz rahmetli Ahmet Derin abiyi aradım, çok istekli idi. Ona biraz çevre kirliliği olabilir dediğimde ‘öleceksek zengin ölelim’ sözünü hiç unutmuyorum. Kütahya’ya tesisi kurmaya karar verdik. Çok kısa bir zamanda temelin atılmasını istedim, sıkı takip ettik. Bir gün Etibank Genel Müdür Yardımcımız İsmet Sivrioğlu aradı, ‘Efendim haftaya temel atmamızı istiyorsunuz ama biz daha tesis için arsa temin edemedik’ dedi. Ona ‘sen hemen yanıma gel hallederiz’ dedim.  Milletvekilimiz Ahmet Derin abiyi aradım, ‘Ahmet abi bakanlığa hemen gel, ama yolda gelirken Kütahya Valisi, Belediye Başkanı, Oda Başkanını ara ve arsayı bulmuş olarak gel’ dedim. Ben Konya’da çocuk yaşımda Tümosan’ın ve 2. Organize Sanayiinin arsasının tespitinde mekanizmanın nasıl işlediğine şahit olmuştum, beynime kazınmış. Ahmet abi 15 dakika sonra yanımıza geldi, cep telefonları da yeni çıkmıştı, söylediğim makamları yolda aramış. Kapıdan girerken ‘buldum sayın bakanım, daha önce şeker fabrikası için tahsis edilmiş biz arazi varmış boş duruyormuş, tapusu Sanayi Bakanlığındaymış’ dedi. Aynı anda İsmet Sivrioğlu da geldi, ben Sanayi Bakanı Yalım Erez Beyi hemen bağlattım, durumu anlattım, ‘arsayı bize devredin’ dedim. ‘Tamam hallederiz’ dedi. ‘Vaktimiz yok, şimdi Gn. Md. Yardımcımızı gönderiyorum lütfen bugün tamamlayalım işlemi’ dedim. Gn. Md. Yrd. İsmet bey hemen gitti, beni 3 saat sonra aradı ‘efendim tamam arsayı devraldık’ dedi. Biz 1 hafta sonra gittik o temeli attık elhamdülillah. Bugün o tesisler çalışıyor ve bor madenine 15 - 20 kat katma değer kazandırıyor.

İkinci olarak; Konya yatırımlarının yoğun olarak bizzat takibini yaparak aşağıda bazı hatıralarla detayını anlatacağım şekilde çok önemli yatırımların kısa sürede başlamasını bazılarının da tamamlanmasını sağladık. Üçüncü olarak da; Konya’dan ve başka vilayetlerimizden Başbakanlığa gelip Ankara’da müşkülü olan herkesin işini hızla takip edip, memnun olarak dönecekleri bir mekanizma oluşturduk ve bu anlayışla çalıştık.

Bu hizmetler tabi ki yalnız olarak yapılmaz, çok ihlaslı ve dinamik bir kadro oluşturduk. Bu arkadaşlarımızın bazıları sivil hayattan, bazıları bürokrasiden, bazıları üniversitelerden gelen arkadaşlarımızdı. Öyle bir kadroyu Rabbim bize nasip etti ki hem o kısa dönemde çok önemli hizmetler yapabildik hem de bu arkadaşlarımızın içinden daha sonra Bakanlar, Bakan Yardımcıları, milletvekilleri olanlar oldu, bürokraside, basında çok üst düzey mevkilerde hizmetlere devam ettiler. Bu arkadaşlarımızın önemli bir kısmı da Konyalı arkadaşlarımız idi.”

Rıza Güneri, Erbakan Hocamızla ilgili bir hatırasını da şöyle anlattı. “Kütahya’da ihale süresi dolan büyük bir kömür madenini yeniden ihaleye çıkarmaya hazırlanırken, dönemin Meclis Başkanı beni arayarak önceki ihaleyi alanlara yeniden ihaleye çıkmadan vermemizi rica etti. İnceleme yapmam gerektiğini söyledim. Yaptığımız ilk incelemede önceki ihalenin çok düşük fiyatla yapıldığını gördük. Rödovansla yapılan ihalede (yani çıkartılan kömür miktarı üzerinden devlete ödeme yapılması gereken ihale modeli) aynı zamanda devlete bildirilen miktarın çok düşük olduğunu tespit ettik. Sonra madenci olan Karaman milletvekilimiz rahmetli Abdullah Özbey’den, madeni yerinde inceleyip rapor vermesini rica ettim. Verdiği raporda Abdullah Bey de ilk tespitlerimizin doğru olduğunu, mevcut fiyatın en az 10 misline ihale edilebileceğini söyledi. Yeniden ihaleye çıkmadan önce Başbakanımızla istişare ettim. ‘Efendim durum böyle böyle, ancak siz şu anda büyük bir mücadele veriyorsunuz, kaynak paketleri hazırlıyorsunuz ve bunların kanunlarının Meclis’ten geçmesi gerekiyor, bu ricada bulunan kişi de Meclis Başkanı. Yapacağınız önemli hamlelere engel olur mu diye endişemden size sormak istedim’ dedim. Hocamız, tereddütsüz, hiç düşünmeden; ‘Sen milletin hakkı, faydasına olan ne ise onu yap gerisini Allah’a güven merak etme dedi.’  Biz ihaleyi yaptık, mevcut fiyatın 14 kat fazlasıyla başka bir firma aldı. Ayrıca İmam Hatip mezunu bir memur bulup çıkış kantarının başına yetkilendirdik. Önceki döneme göre devlete bildirilen miktarın da 8 -10 misli arttığını gördük.”

Rıza Güneri Bakanlığı dönemindeki çalışmaları ile ilgili de çok önemli olan ve dikkatle okunması gereken şu bilgileri veriyor: “Bakan olur olmaz, Erbakan Hocamızın da Konya milletvekili olarak Başbakan olmasından dolayı Konya yatırımlarının en iyi şekilde takibinin yapılması için kendisinden özel yetki aldım. Sonra Konya Ticaret Odası salonunda, Konya milletvekillerinin tamamı, Vali, Kaymakamlar, Belediye başkanları, Siyasi Partilerin il temsilcilerini, Sanayi odası, Ticaret odası, Ziraat Odası vb. Oda ve STK yetkilileri ve bütün bürokratları toplayıp Konya yatırımları ile ilgili geniş toplantı düzenledim. Sonrasında hazırlanan raporda devam eden yatırımların hızla tamamlanması için gerekli bütçeler, çalışmalar ve hemen başlanıp tamamlanması gereken yatırımları belirledik. Başta Konya Valimiz Ziyaeddin Akbulut olmak üzere bütün kurumlarımızla canla başla bir seferberlik başlattık. O günkü Refah Partisi İl Başkanı Rahmetli Mehmet Sözer abimizin çok üstün gayret ve desteklerini, konuları bizzat yoğun takibini de burada bahsetmeden geçmek mümkün değildir. Konya’mızda Cumhuriyet tarihinde yapılanlardan daha çok köy yolu asfaltlaması, köylere giden çeşitli hizmetler bu 1 yıllık döneme sığdırılmıştır.”

Rıza Bey, 28 Şubat darbesiyle bittiği için bir yıl gibi çok kısa süren o zorlu süreçten bazı pasajları da şöyle anlatıyor. “Konya yatırımları için belirlediğimiz bütçe ihtiyaçlarının bakanlıkların 1997 bütçesine girmesi gerekiyordu. O dönem bakanlıklar, bütçe taslaklarını önce DPT’ye gönderir, DPT son halini verip, TBMM’ye gönderirdi. Biz önce Sayın Başbakanımızın izniyle Başbakan müsteşarının imzasıyla bütün yatırımcı bakanlıklara, Konya yatırımların tamamlanması için bütçede yer alması gereken ödenek miktarlarını bildirdik. Bir taraftan da DPT’ye gönderilen bütçe tekliflerini takibe aldık ama gördük ki gönderdiğimiz yazılar hiç dikkate alınmamış. Bu sefer hızla ilgili Bakanlarımızı ziyaret turu yapıp talebimizi ısrarla yeniledik. Bu arada bir hayat tecrübesi olarak bu olayda şunu gördüm ki sımsıkı takip etmediğin işten netice alamazsın, yazı yazmakla falan bu işler olmuyormuş, bizzat takip gerekiyormuş.

Sonra Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız Muhterem Recai Kutan abi, ricamız ve sıkı takibimiz sonucunda Konya yatırımlarına çok öncelik verdi. Birlikte öncelikle iki ayrı toplantıyı peş peşe düzenledik. Doğalgaz ve DSİ yatırımlarını bu toplantılarda masaya yatırdık. Enerji Bakanlığındaki bu toplantılara Recai abiyle katıldık. Toplantı Başkanlığını Recai abi bana yaptırttı. Toplantılara Milletvekillerimiz, Bakanlık Müsteşarı, ilgili Genel Müdürler, Konya Vali ve Belediye Başkanları, danışman arkadaşlarımız katıldılar. Bu toplantıların detayı oldukça önemli… O dönemki Konya siyasetçilerinin önemli iki vaadi, Mavi Tünel ve Doğalgaz konusudur. Bu toplantıların birisi BOTAŞ Genel Müdürüyle yapıldı. Ben, ‘Konya’da önceki iktidar milletvekillerinin doğalgazın hemen geliyor olduğuna dair pek çok açıklamaları var, şu anda ne konumdayız’ dediğimde, BOTAŞ Genel Müdürünün, ‘Konya’ya doğalgazın gitmesi konusunda şu anda tek satır dahi hiçbir belgelerinde, gündemlerinde yer almadığını’ söylediğinde şok olmuştum. Recai abinin de iznini alarak, ‘bu bir siyasi karardır, derhal Konya’ya doğalgaz çalışması başlasın ve en kısa zamanda ihalesi yapılsın’ dedim. Sonra ihaleye ne kadar zaman da çıkabileceklerini sordum. ‘Daha hiçbir ön etüdün dahi olmadığını bu sebeple gün vermek istemediğini’ söyledi. Ben de duvarda asılı Türkiye haritası üzerinden, İran’dan gelerek Ankara’ya geçmesi gereken hattın Aksaray’dan Güney iletim hattına ayrılabileceğini, bu hattan Konya’ya bir hat bağlanabileceğini, bu hattın da Seydişehir Alüminyum tesisine kadar uzatılarak daha fizibıl olabileceğini, 2 hafta sonra tekrar yapacağımız toplantıya hattın nereden geçeceğini kesinleştirerek gelmelerini söyledim. 2 hafta sonraki toplantıda Genel Müdür; ‘Haklı çıktınız Sayın Bakanım, yaptığımız çalışmada belirttiğiniz şekilde hatların en uygun olduğunu gördük’ dedi. Çok sık yaptığımız toplantılarla ihaleye çıkma sürecini takip ettik ve Bakanlık dönemimizde ihaleye çıkmayı Rabbim nasip etti.

Benzer şekilde DSİ Genel Müdürü ile yaptığımız toplantıda da yine şoklar yaşadık. O günkü isim vermeyeyim bilhassa Doğruyol Partili milletvekili arkadaşlarımız Konyalılara yaptıkları açıklamalarda ‘Mavi Tünel bugün geliyor, yarın yapılıyor’ diye hep söylüyorlardı. DSİ Genel Müdürü ‘o ana kadar hiçbir hazırlığın ve çalışmanın olmadığını, bütçede yer almadığını’ söyledi. Ona da siyasi karar olduğunu ve hızla ihaleye çıkılmasını söyledik. Yoğun toplantı ve temaslarla takip ettik ve hayatımızda hiç unutamadığımız o gün geldi.

Bir gece saat 22.00 civarı danışman arkadaşlarımızla Bakanlığımıza bağlı Etibank Genel Müdürlüğü binasındaki özel ofisimizde çalışırken DSİ Genel Müdürü arıyor dediler, bağlayın dedim. “Sayın Bakanım ihale yazımızı resmî gazeteye gönderdim’ dedi. Teşekkür ettim ama Rabbim aklıma getirdi. ‘Gönderdiğiniz yazının örneğini lütfen bana da hemen ulaştırın’ dedim. Faksla yazı geldi, danışman arkadaşlarımızla okuduk, ilk etapta bir problem görmedik, bu sırada danışmanımız olarak çok önemli hizmetler vermekte olan şimdi Yenigün Gazetemizin sahibi Mustafa Arslan kardeşim, üst yazıda bir ayrıntı fark etti. Bu ayrıntıda ilanın Resmî Gazete’nin 15 gün sonraki nüshasında yayınlanması isteniyor. 28 Şubat süreciydi ve Hükümet üzerinde yoğun baskılar vardı. Belki birkaç gün sonra hükümetin düşme tehlikesi vardı. Genel Müdür de aslında Mavi Tünel için çok iştahlı değil, ola ki hükümet istifa eder, biz de bu yatırımı rafa kaldırırız diye düşünmüş olmalı ki uzak bir tarihte yayınlanmasını istemiş. Hemen Enerji Bakanlığı müsteşarı Uğur Doğan’ı bağlattım, sinirle ona bağırdım. ‘Derhal Resmî Gazete’nin yarınki nüshasında yayınlanacak şekilde yazıyı düzeltin’ dedim. ‘Efendim, yarınki Resmî Gazete çoktan basılmıştır’ dedi. ‘Sen orasını bana bırak’ dedim. Resmî Gazete Müdürü’nü bağlattım, gerçekten basılmış. Ona dedim ki: ‘Basılanları imha ediyorsun, Mavi Tünel ilanının yer aldığı haliyle yeniden basıyorsun.’ ‘Ama efendim imkânsız’ dese de danışman arkadaşlarımı da Resmî Gazetenin basıldığı yere gönderdim. ‘Düzeltilmiş haliyle Resmi Gazeteyi almadan buraya gelmeyin’ dedim.  Gece saat 03.00 civarında arkadaşlarımız ellerinde Mavi Tünelin ihale ilanının yer aldığı nüshayla yanımıza geldiklerinde rahat bir nefes alıp evlerimize dağıldık. Konya Havaalanı, Seydişehir - Antalya yolu, Suğla depolaması yatırımlarını bu dönemde tamamlattık çok şükür. Konya - Ankara bölünmüş yolu Kulu makasına kadar tamamlatılıp diğer kısmının ihalesi de Bayındırlık ve İskân Bakanımız Rahmetli Cevat Ayhan abi tarafından gerçekleştirildi.

Bugün full kapasite çalışan Hızlı Trenin fizibilite çalışmasının önceki yönetimlerce İstanbul Teknik Üniversitesine yaptırıldığını, her nedense Üniversitenin olumsuz rapor verdiğini tespit ettik. Daha sonra Bakan olan Veysel Eroğlu Hocamız İSKİ Genel Müdürü idi ve İTÜ üzerindeki etkisini biliyordum. Onu aradım, rica ettim. İTÜ’deki raporu olumlu olarak yeniden yazdırttık ve Konya – Ankara, Konya – İstanbul hızlı tren projelerini yatırım programına aldırttık çok şükür.

Konya’nın girişinde hara, hipodrom vs için ayrılmış hazine arazileri vardı. Atıl durumdaydı, Büyükşehir Belediye Başkanımız Halil Ürün ve Karatay Belediye Başkanımız Mustafa Özkafa beyler bu arazilerin Belediyelere devredilmesi ve kaynak oluşturması gerektiğini söylediler. Gerekli hazırlıklarını yapmalarını söyledim. Maliye Bakanı Abdüllatif Şener’den randevu aldım. Halil bey ve Mustafa bey de Konya’dan geldiler, Maliye Bakanının odasına gittik, talebimizi söyledik. ‘Tamam inceleyelim işlemleri başlatalım’ dedi. Dedim ki ‘bu iş bugün bitecek.’ Şaşırdı, sinirlendi, ‘Bu aylar sürecek bir işlem öyle bir günde bitmesi hiç mümkün değil, çeşitli kurumlara yazı yazılacak, oluru alınacak vs vs’ dedi. O çok sinirli, ben de çok sakindim. ‘Bu işlem bitmeden bu odadan çıkmayacağım’ dedim. Kızdı, köpürdü, ‘benim randevularım var, toplantılarım var’ dedi. Ben yine sakince, ‘bu iş bitmeden beni bu odadan çıkaramazsın, sen en iyisi vakit kaybetme, Müsteşarını çağır, bürokratlar bu işin nasıl hızlı yapılacağını bilir’ dedim.  Hiç geri adım atmadığımı görünce çaresiz Müsteşarını çağırdı, ona talimatımızı verdik. İşlemlerin imzası için Halil beyi ve Mustafa beyi de yanına verdik, ben odada bekledim. Akşam mesai bitimine doğru odaya geldiler ve ‘işlemlerin hepsi tamamlandı, arazilerin tamamı belediyemize geçti’ dediler. Elhamdülillah o atıl durumdaki araziler değerlendirildi, Konya Belediyelerimizin başta Mevlâna Kültür Merkezi’nin yapımı olmak üzere pek çok yatırımına uzun yıllar kaynak teşkil etti.

Bir gün bir grup misafirle Erbakan Hocamızın odasında otururken, Hocamız oradaki bir arkadaştan bahsederek, ‘bu arkadaşımız öyle çok çalışıyor ki çocukları babasız büyüyor’ dedi, sonra bana dönerek; ‘Rıza ise hem kendisi babasız büyüdü hem de çocukları babasız büyüyor’ dedi. Elhamdülillah cihat olduğuna inandığımız bu çalışmaları Rabbim nasip etti. Bazı milletvekili arkadaşlarımız evlerine akşam yemeklerine gidebilirlerdi. Hocamızla yakın çalışan arkadaşlarımızın ise gecesi gündüzü belli değildi. Nerdeyse her gün gece yarılarına kadar çalışılırdı. Uzun bir dönem de şehir dışı çalışmalarda görevlendirmişti bizi… Haftada ancak 2 gün Ankara’ya dönebiliyordum, onun da önemli kısmı yine çalışmalarla geçiyordu. Evime eşime, çocuklarıma, aileme yine zaman ayıramıyordum. Bu yönde en çok çilemi sevgili eşim ve çocuklarım çekti. 

Aslında yaptıklarımızın ecri kaçmasın diye bu röportajı yapmak istemedim. Salih abi ve değerli kardeşim Mustafa Arslan bey çok arzu ettiklerini söyleyince kıramadım kabul ettim. Erbakan Hocamız hükümetin başarılarını anlatırken, ‘bunları biz başarmadık, bunları Allah lütfetti’ diye bağlardı konuşmasını. Bizim de ekip olarak bir başarımız ve hizmetlerimiz varsa bu da Allah’ın (cc) lütfudur ancak… Dualarınızı beklerim Rabbim ecrini zayi etmesin, önemli olan ahir ve akıbettir. Rabbim cümlemizin ahir ve akıbetini hayreylesin.”

Teoman Rıza Güneri Beyden dinleyeceğimiz daha çok bilgiler, çok hatıralar var ama onları yer darlığımız nedeniyle bir başka zamana bırakmamız gerekiyor. Daha önce de belirttiğim gibi Rıza Beyle 1970’li yıllara dayanan tanışıklığımız ve dostluğumuz hâlâ devam ediyor. Böyle hizmet ehli, hal ehli, gönül ehli, samimi bir kardeşim olduğu için Rabbime şükrediyorum. Kendisinin de belirttiği gibi bu yayının yapılmasını istemediği halde ısrarlarımız neticesinde kabul etmesi nedeniyle şükranlarımı sunuyorum. Bu sayfalarda Konya’ya hizmet edenler arasında Rıza Güneri isminin olmaması büyük bir eksiklik olurdu. Kendisiyle ilgili benim de çok hatıralarım var. Bir kaç tanesini burada zikretmek istiyorum.

1977 yılındaki ya genel ya da yerel seçimlerde yaptığımız seçim çalışmaları esnasında söylediği bir sözünü hiç unutmuyorum. Seçim çalışmaları o kadar yoğun ve sıkı geçiyordu ki geceleri bile doğru dürüst uyku uyumadan koşturuyorduk. Böyle bir dönemde içimizdeki bir arkadaş,‘bu yoğunluk içinde bazı namazlarımız kazaya kalabiliyor’ demişti. O zaman henüz 17 -18 yaşlarında bir delikanlı olan Rıza Güneri kardeşim bu söze şöyle cevap vermişti: “Şayet namazları aksatırsak bu çalışmalarımızın hiç bir faydasını, hiçbir bereketini göremeyiz.” Beynime nakşedilen bu sözünü aradan 46 yıl geçmesine rağmen unutamadım.  

1978 yılındaki düğünümde Ali Güneri ağabeyim nikâh şahidimdi ve arabasını da gelin arabası olarak tahsis etmişti. Arabayı kullanan da Rıza Bey kardeşimdi.

1995 seçimlerinde kendisi ile yine yakın çalışmalarımız olmuştu. Kendisi Karargâh Başkanı ben de hatiplerden sorumlu Komisyon Başkanıydım. Refah Yol Hükümeti kurulup Bakan olunca tebrik ziyaretine gittiğimde bana, “Salih abi Hocam bana Sosyal Hizmetleri bağlayacak. Seninle beraber çalışacağız. Konya Sosyal Hizmetler Müdürlüğü ile ilgili bir çalışma yap” demişti. Ben de birkaç gün içinde bir çalışma yapıp dosya halinde kendisine sundum ama bu defa, “Sacid Bey çok ısrar edince Sosyal Hizmetler ona bağlandı. Seni bir başka kurumda değerlendireceğiz” demişti. Ben de daha sonra Konya İl Kültür Müdürlüğüne atanmıştım.

 Sayılamayacak, anlatılamayacak kadar çok çalışmaları, hizmetleri ve hatıraları olan, nezaketi, kibarlığı ve zarafeti ile gönüllere taht kuran Rıza Güneri Beyin önemli bir hizmeti de Yeniden Refah Partisi’nin Cumhur İttifakına katılması için gösterdiği azami gayreti olmuştur. Fatih Erbakan Beyin daha önce “ittifaka katılmayacağı” yönündeki açıklamasına rağmen Rıza Bey ümidini kesmeden gayretini sürdürmüş ve sürdürdüğü çalışmalar olumlu olarak neticelenmiştir. Bu da Rıza Beyin hiçbir şartta çalışmayı, gayreti bırakmaması tavrını net olarak göstermiştir. Rıza Bey kardeşime bundan sonraki hayatında da Cenab-ı Hak’tan sağlık, mutluluk ve huzur içinde hizmetle dolu nice yıllar niyaz ederim.

HAZIRLAYAN: SALİH SEDAT ERSÖZ

Editör: Muhammed Esad Çağla