Allah nasip ederse bu yıl Hac Yolculuğuna çıkıyoruz. Önümüzdeki Perşembe günü Medine'ye doğru yola çıkacağız. Her Müminin gönlünde Mübarek Kutsal topraklara varabilme arzusu vardır. İmanlı gönüller hep oraların aşkı ve özlemi içerisinde yanıp tutuşur. Medine'ye olan sevginin altında Muhammed Mustafa'ya olan sevgi ve muhabbet vardır.  Müslümanlar Medine'ye,  Rasülullah'a varabilme özlemini önüne çıkan engeller nedeniyle hep başka bahara ertelemiştir. İstiklal Şairimiz Mehmet Akif ERSOY da bu duyguları derinden yaşayan birisidir. Kendisini elli üç yaşında Sudan'lı bir gence benzeterek Peygamber sevgisini, varamadığı Medine'nin özlemini şu mısralarla dile getirmiştir:

Ya Nebi! Şu halime bak! 
Nasıl ki bağrı yanar, gün kızınca sahranın 
Benim de ruhumu yaktıkça yaktı hicranın! 
Harim-i pakine can atmak istedim durdum 
Gerildi karşıma yıllarca ailem, yurdum 
"Tahammül et" dediler! Hangi bir zamana kadar? 
Ne bitmez olsa tahammül, onun da bir sonu var.  

İçindeki yanan Peygamber aşkını onun kalbinde hiç sönmemiş ailevi nedenlerle bunu erteleyen Sudan'lı genç'in artık ailesi, yuvası dağılmıştır. Ama tüm bu acılar onu Peygamber sevgisi kadar bitap düşürmemiştir.

 Önümde durmadı artık, ne hanuman ne ocak 
Yıkıldı hepsi! Ben aştım diyar-ı Sudan'ı 
Üç ay "Tihame!" deyip çiğnedim beyabanı 
Kemiklerim bile yanmıştı belki sahrada 
Yetişmeyeydin eğer, ya Muhammed, imdada 

Çölleri, sahraları yakıp kavuran kızgın güneş Akif'in bağrındaki Peygamber ateşi kadar bedenini yakmamıştı. Günler süren yolculuktan sonra vardığı Medine'de Peygamberimizin Kabr-i Saadet'in karşısındaki demir parmaklığı görünce acısı ve özlemi bir kat daha artıyor;

Yanıp tutuşmadan aylarca yummadım gözümü 
Nucuma sor ki bu kirpikler uyku görmüş mü? 
Azabı hecrine katlandım elli üç senedir 
Sonunda alnıma çarpan bu zalim örtü nedir? 

Peygamber ile arasındaki demir örtünün elli üç yıllık sevginin sonunda gerçekleşecek vuslata engel olduğunu söyleyen Akif Şiir'ini sevginin, aşkın ve muhabbetin şekilden ibaret olmadığını gerçek sevginin ömür boyu mümin gönüllerde yanacak peygamber aşkıyla devam edeceğini o sevgi ve aşk olmadan hasta ruhların şifa bulmayacağını bizlere anlatıyordu;

Beş-altı sineyi hicran içinde inleterek 
Çıkan yüreklere hüsran mı, merhamet mi gerek? 
Demir nikabını kaldır mezar-ı pakinden! 
Bu hasta ruhumu artık kayırma hakinden! 
Nedir o meşale? Nurun mu? Ya Resulallah!

Medine'ye varmak, Veda Tepelerinde Ensar'ın çocukları gibi Rasülullah'ın yolunu gözlemektir. Onsuz geçen günlerin bir zindan hayatına eşdeğer olduğunu söyleyen Sevban (ra) gibi O'nun kokusunun olmadığı bir hayatın ruhumuza ne büyük yaralar açacağını görmek demektir. Medine sokaklarında yürümek O Yüce Nebi'nin ayak izlerini bulmak O'nun geçtiği cadde ve sokaklarda O'nun taşıdığı güzelliklerle buluşmak demektir. Medine'deki en büyük heyecan Ülkemizden O'na iletmek üzere aldığımız selamları iletirken ümmeti olma sorumluluğumuzu yerine getiremediğimizden utangaçlıkla, çekinerek, görevini yerine getirememiş bir öğrencisinin mahçup edasıyla, acı ve gözyaşı içerisindeki ümmet adına geldiğimizi söyleyip emanet selamları arz eyleyip içimiz dolu sessizce ilerlemektir. Medine'de olmak Peygamber sevgisini Medine'nin dağlarına haykırmaktır. Medine'nin dağlarını özellikle Uhud'u selamlamak; Peygamber aşkını dağlarla paylamaşmak... Zira Uhud dağı Peygamberimizle konuşmuştur. Bir defasında Hz Peygamber, Hz Ebubekir, Hz Ömer ve Hz Ali ile birlikte Uhud Dağı'na çıkmışlarken dağı bir titreme alır. Nebiy-i Muhterem; "Ey Uhud Sakin Ol, üzerinde bir Nebi, bir sıddık, iki de şehit var." buyurarak dağlarla, doğayla konuşarak asırlar sonra hatırasını görecek ziyaretçiler için bağrında ağaçların bile olmadığı Uhud Savaşının yaşandığı bu dağda Muhammedi gülleri bırakacaktı! İşte Uhud size; Kahırlanmayın bana  Ne yaptın Muhammed (sav)'e! diye kendine kızmayasınız diye renginin kırmızıya boyandığı ve içten içe ağladığını görürsünüz.  Üzmeyin Hamza(ra)mı! dediğini duyar gibi olursunuz, size bağrında taşıdığı Rasül sevgisinin şebnemlerinden bir demet gülün kokusunu ciğerlerine kadar çekersiniz. Rabbim Medine'de O'nun kokusunu alabilmeyi nasip etsin.(Bundan sonraki yazılarımı inşaallah Kutsal Topraklarda yazacağım, Vatanımız milletimiz ve tüm İslam Alemi için dualar edeceğiz.)