Mart ayı enflasyon rakamları açıklandı. Yine herkes rakamların gerçek olup olmadığı konusunu konuşuyor.” Herkesin enflasyonu kendisine” diye bir söz var. Neden mi? çünkü zenginle fakirin enflasyonu aynı olmaz da ondan. Çünkü herkesin enflasyonu cebindeki para kadardır. Yani siz gelirinizle ihtiyaçlarınızı ne kadar karşılıyorsunuz ona bakarsınız. Sizin alım gücünüz sizin enflasyon değerlerinizi ortaya çıkaran en doğru yüzdedir.

Açıklanan rakamlar da önemli ve yüksek. Daha da önemlisi toplumdaki gelir dağılımını bozmaktadır, adaletsizliği körüklemektedir. Son bir yılda en yüksek artışların yaşandığı kalemler gıda, konut ve sağlıktır. Yani düşük gelirlilerin harcama sepetinin fiyatı yüksek gelirlilerin sepetine göre oransal olarak daha fazla artmıştır. Diğer bir deyişle zengin ile yoksulun enflasyonu zaman içinde farklılaşmıştır. Artan fiyatlar tüketicilerin düşük gelir gruplarının gıdaya erişimini zorlaştırmıştır.

Halkın büyük bir yüzdesi düşük gelir grubundan olduğundan, en önemli yaşamsal ihtiyaç gıdaya bile ulaşmakta zorlanıyorsa enflasyon rakamları şu ya da bu olmuş önemli değil. Önemli olan, gıda enflasyonunun yanlış politikalar nedeniyle kronikleşmiş bir sorun haline gelmesidir. TÜİK'in rakamlarının esas alınıp alınmaması konusu meselenin teknik detayıdır. Önemli olan bu rakamların işaret ettiği sorundur; enflasyonun katılaşması ve bazı kesimler için hayat pahalılığının kalıcı hale gelmesidir.

Herkesin harcama sepeti aynı olmadığı için herkesin hissettiği enflasyon da farklıdır. Halkın önemli bir bölümünün hissettiği enflasyon ise gıdadaki artıştır ve burada da büyük sıkıntı vardır. Aylardır gıda enflasyonu yüksek seyrediyor. İşte ülkedeki düşük gelir gruplarının meselesi budur.

Her zaman yazılarımızda ifade ettiğimiz tarımsal kalkınmanın bir an önce planlanması, halkın gıdaya daha kolay ulaşımının sağlanması, istihdama sağlayacağı katkıdan yararlanılması birincil öncelik olmalı.

Pazarda ne alacağını şaşırmış, soğansız yemek pişiremeyen millet 30 liralık soğana uzaktan bakar oldu. Durum gerçekten çok vahim. Halkın konut giderleri ayyuka çıkmışken, gıdaya ulaşmakta bu kadar zorlanmasının en önemli nedeni, bereketli topraklara sahip ülkemizde yeterince üretim yapılamamasıdır. Halkın birincil ve yaşamsal olarak en önemli ihtiyacı barınma ve beslenme ihtiyaçları yeterince karşılanamazsa toplum ahlakında çökmeler, ailelerde parçalanmalar kaçınılmaz olacaktır.

Ucuz alışverişin adresleri olan marketlerde de fiyatlar ayyuka çıkmışken ailelerin kahvaltı sofrası hazırlamakta zorlandığını görüyorsunuz. Temel gıda et- süt- yumurta gibi ürünler ulaşılamaz olmuş, artık taneyle alacağını söyleyenleri görür olmuşuz.

Üretmeden kazanamayacağımızı her zaman söylüyoruz. “Köylü yurdun efendisidir” sözü bize Atatürk’ten kalan miras ama biz köylünün ve köylerimizin kıymetini bilemedik.

Bundan böyle boşalan köyler yeniden hayat bulmalı. Oralarda yaşamın devam etmesi ve yaşanabilir ortamların sağlanması için köy okulları, köy enstitüleri yeniden hayata geçirilmeli.

Köylerde ziraat hizmetleri verilebilmesi için bunca mezun ziraat mühendislerine çalışma alanları oluşturulmalı. Hayvancılıkla uğraşan köylüye veterinerlik hizmetleri verilebilmeli. Köy kooperatifleri kurularak ürünlerin daha kolay pazar bulması sağlanmalı.

Şehrin kalabalığından yorulmuş, şehrin keşmekeşine ayak uyduramayan, köyünü topraklarını terk edip daha iyi yaşam umuduyla çıktığı yolda umutsuzluğa düşen vatandaş mutlaka bu durumlar oluşturulursa yine yeniden özüne dönmek isteyecektir.

Ramazan ayını heyecanla karşıladık. Zaman su gibi akıyor ve yarısını tamamladık. Yardımlaşma, hayırda ve birlikte buluşma noktasında herkes elinden geleni yaptı. Deprem yaralarımız kolay kolay sarılacağa benzemiyor. Fakat insanoğlu neleri unutmuyor. Depremi de unutacağız. Geçmişte yaşanan depremlerden sonra hala konteynırlarda yaşamlarını sürdüren vatandaşlarımızın olduğunu öğrenmek bizi üzüyor. Halbuki çadırlarda yaşayanların konteynırlara geçmesi için bugün onca yardım toplanırken…yine gelelim esas konumuz enflasyona!...

Sözün kısası, enflasyon şu rakam bu rakam diye açıklansa da bundan kurtuluş olmadığını ve giderek yükseldiğini yaşayarak görüyorsunuz. Seçim atmosferinde birçok şeyin dengesi kaybolur. Halk da politikacı da büyük bir kargaşa yaşar. Önemli olan toplumun huzuru kaçmadan, siyasi çekişmelerin milletin birbirinin boğazına sarılacağı konuma gelmeden tamamlanmasıdır. Umalım ki milletimiz ve ülkemiz için hayırlı olan gerçekleşsin.