Hasan Özönder Hocama dair…

Hasan Özönder Hoca’mdan bahsetmeye önce hocası Süheyl Ünver merhumdan başlamak gerekir. Çünkü Hasan Özönder Hoca, Süheyl Ünver merhumun “Yanında not defterin ve fotoğraf makinen daima bulunsun” tavsiyesini 1964 yılından beri uygulamış ve 3000 dosya, 15000 fotoğraf ve 12000 diaya sahip dev bir arşive sahip olmuştur.

Gençlerimiz hem  umut hem gelecek Gençlerimiz hem umut hem gelecek

Bugün Eva de Vitray-Meyerovitsch’in Konya ziyareti de bu dosyalardadır. Ünlü Annemarie Schimmel’in de…

Başımızdan geçtiği için biliyoruz, 1992-93 yıllarında MİLLİ SELÇUKLU KÜLTÜR ve MEDENİYETİ toplantısı için Konyamız’a gelen ünlü tarih hocası Prof. Dr. Faruk Sümer’i anmak için 2014 yılında bazı belgelere ihtiyacımız oldu.

Elbette hocamı ziyaret ettik, Faruk Sümer dosyasında her bilgi hazırdı.

Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi Müdürü Bekir Şahin hocam anlatıyor:

Konyamızın ünlü vaizi Tahir Büyükkörükçü’nün hayatını anlatan müstakil bir eser yoktu. Hasan Özönder Hocamı ziyaret ettim, bu ihtiyaçtan bahsettim. Arşivini açtı ve “Tahir Hoca dosyasını” elime tutuşturdu. Baktım her şey hazırdı.

Karatay Belediyesi’nin 2022 yılında bastırdığı 120 sahifelik “Sultanül Vaizin Tahir Büyükkörükçü” kitabı halen konusunda tek eserdir ve Hasan Özönder hocamın eseridir. Vefat ettiği için imzası yoktur ama ona ithaf edilmiştir.

Bir dosyadan mütevazı bir kitap hazırlanabilmişse ve bu kitap halen konusunun İLK ve TEK eseriyse bu devasa arşivden daha ne kitaplar çıkar kim bilir?

 

HASAN ÖZÖNDER ARŞİVİ İÇİN NE YAPILABİLİR?

İlim dünyasına bu hazineyi kazandırmak için HASAN ÖZÖNDER KÜTÜPHANESİ kurulmalıdır. Bu konuda Şanlıurfa’daki Prof. Dr. Abdülkadir Karahan Kütüphanesi faydalı bir örnektir.

Yine Konyamız’da yıkılan Büyükşehir Belediyesi binasının yerine dev bir şehir kütüphanesi inşa ediliyor.

Bu yeni şehir kütüphanesinde bir kat veya geniş bir bölüm Hasan Özönder Kütüphanesi’ne tahsis edilebilir…

Bir gün hocama sordum: Sizin eve giderken SARAMİ Camii yazıyor, bu ne demek?

Hocam, yüzüne çok yakışan bir tebessümle cevapladı: “Eski yazımızdaki SARI EMMİ’yi okuyamayınca benzetmişler, Sarami olmuş. Oldu da bitti maşallah…”

Bugün Yaka Yolu’ndan Huzurevi’ne çıkarken sağ köşede Sarami Cami yazıyorsa hikayesi bir yanlış okumadan veya benzetmeden kaynaklanıyor.

Peki Konyamız’da tek örnek Sarami mi, bunu bilecek kaynaklara sahip değiliz. Dispanser civarında bir cami vardır, adı Gazezler Camii. Hocama yine sordum, Gazezler Cami adı nereden geliyor?

Ünlü ressam Nesip Usta’nın bu yıl çizdiği bir Hasan Özönder resmi vardır. Çok başarılı bir eserdir. Merhum hocamızın yüzüne çok yakışan tebessüm işte o resimdedir… Lütfen inceleyiniz, hak verip Nesip Usta’yı tebrik edeceksiniz…

Hocam bahsettiğimiz tebessümle konuşmaya başladı:

Gazzaz demek Arapçada İPEKÇİ demektir. Eski Konya’da İpekçilik zanaati vardı. O mahallede dut ağaçları da bulunuyordu. Esasen Konyamızdaki Dutlu Kırı veya Dutlu durağı o günleri hatırlatır. Konyamızdaki Güzelipek veya Büyükipekçi soyadları eski hayatımızdaki ipekçilik geleneğinden kalmadır. GAZZAZ kelimesi de GAZEZLER olarak bir galat-ı meşhur haline gelmiştir.

İNCE MİNARE’YE NE OLDU?

Hocam İnce Minare’ye yıldırım düşerek bugünkü haline geldiği hakkındaki yazılı belgelere ihtiyatla yaklaşır ve şöyle derdi:

“1901 yılının yıldırım düştüğü söylenen günlerinin hava raporlarına ulaşamadım. Nasıl bir yıldırımmış ki minarenin külahını yıkmış, ilk şerefeyi yıkmış, ikinci şerefeyi yıkmış… Olamaz böyle şey… Böyle bir yıkım ancak sabotajla gerçekleşir.” Ne yazık ki hocamın bu iddiaları sadece dinlendi, sessizce dinlendi ve yankı bulamadı.

Şimdi 2025 yani hocamın iddialarından 30 yıl sonra, Konyamız’a gayretli bir Vakıflar Bölge Müdürü geldi: Yılmaz Kılınç

Müdür Bey gelir gelmez, “SAHİB ATA, ÇİFTE MİNARELİ bir Selçuklu eseridir. Kayıp minareyi projelendirdik ve onay aldık. Yakında inşaat bitecek ve Konya İLK ve TEK çifte minaresine tekrar kavuşacak” açıklamasında bulundu.

Kendilerini bu hayırlı hizmeti tebrik için gittiğimizde şu açıklamayı duyduk:

“İnce Minare için de çalışmalar başlattık. Aslî haline getirmek istiyoruz. Esasen yıldırımın tahribatının sınırları bellidir ve nice örnekleri vardır. Yıldırım, hiçbir minareyi başlangıç noktasına kadar yıkamaz, bu bir sabotaj olmalı…”

Hasan Özönder hocama rahmet… 30 yıl önce sessizce dinlediğimiz iddiası, şimdi en yetkili makam tarafından dile getiriliyor.

İşte, ilimde derinlik böyle bir şey… Ve Hasan Özönder hocam da bu tecessüm etmiştir.

Bir gün hocama el dokuması bir peşkir getirdim. Kenarındaki el yazıları okunamıyordu. Bizim görev bitmişti ama hocam buradan bütün ilim alemine bir makale hazırlamıştı.

Tekrar görüştüğümüzde yüzü yine tebessümle doluydu ve açıklamaya başladı:

“Ümit Bey, en az 100 yıllık bir hatıradan bahsediyoruz. Eski bir Türk evi ve onun misafir odası ve bu odanın kıble tarafında leğen, ibrik ve kıbleye doğru asılmış bu peşkir. Peşkirin kenarındaki yazılarda şu cümleleri okuyoruz:

Ey misafir kıl namazı, peşkir iptedir,

İşte leğen, işte ibrik, kıble bu caniptedir.”

Hocam, resmini çektiği ve makalesini yazdığı bu el dokuması peşkiri bize teslim etti, biz de dostumuza.

Konyamızda bir ŞEHİR MÜZESİ olsaydı, bu 100 yıllık eser ve bir geleneğin temsilcisi olan peşkir müzede olurdu, bütün ziyaretçiler bu güzel geleneği öğrenirdi.

Hocamı rahmetle anıyoruz…

Kaynak: Mustafa Sinan Ümit