KIYIYA VURAN SECDEDEKİ ÇOCUK

Suriye'den çıkıp Avrupa'ya ulaşmaya çalışan mültecilerin bulunduğu teknenin batması üzerine Bodrum sahillerine vuran bir çocuk cesedi vardı. Henüz bir ya da iki yaşlarında yüzü denize bakıyor ayakları ise kumsalda. Annesinin giydirdiği güzel elbiseleri üzerinde mini mini ayakkabıları cansız ayaklarında duruyordu. İçinde zerre kadar vicdanı olan, yüreğinde bir miktar merhamet taşıyan her insan bu tablo karşısında isyan etmeden duramazdı. İsyan Allah'a değil, Zalimlere ve onları destekleyen hainlere... İnsanlığını kaybetmiş, dünyayı yöneten vahşileşmiş ruhlaradır. Kıyıya vuran balina, yunus, yahut caretta caretta olsaydı, hatta belediyenin itlaf ettiği kuduz köpekler olsaydı; yanlarında fotoğraf çektirip durumu protesto eden bir takım hayvan severler eylem yapıp yetkilileri lanetleyen bildiriler okurlardı. İnsanlığı bitmiş, duyarsızlaşmış her şeyi parada gören ve kendinden olmayanı ötekileştiren, menfaatinin olmadığı yerde; (bilmeyen-görmeyen-duymayan) üç maymunu oynayan alçakların, vahşilerin, ruhsuzların, merhametsizlerin dünyasında yaşıyoruz. Ülkemizde yaşayan iki milyon mülteciye kapılarını açan kadirşinas milletimiz eğer Suriyeli mültecilere kapıları açmasaydı aynı durum her gün yaşanacaktı ülkemizin sahillerinde...

Bu masumun secde halindeki cesedi Müslüman beldede hem de eğlence âlemlerinin merkezi Bodrum sahiline gelmiş olması tüm dünyaya büyük mesajlar veriyor. "Sizin olsun Bodrum, Marmaris geceleri, ben Rabbime gidiyorum. Ben Rabbimde buldum zevki sefayı. Sizin olsun dünyanın petrolleri, altınları, madenleri... Tüm zenginliklerin içinde bir bana kucak açamadınız. Koskoca kara parçası içerisinde küçücük bedenimi alacak bir yere sığdıramadınız. İşte şu engin deniz kucağında beni bu Müslüman topraklara el üstünde tutarak secde halimdeki cesedimi size veriyor. Siz hayat süren leşler!  Akdeniz, dalgalarıyla kıyılarını öfkeyle döverken kendini taştan taşa vurup bu çocuk boğulurken neredeydiniz feryatlarını duymaz mısınız? İnci, mercan veren deniz, nankörlere masumun cesedini verirken şöyle seslenmez mi:Sahillerimde güneşlenen, köpeklerini plajlarımda yüzdüren duyarsız, inançsız insanlar! “Allah'a kulluğunuz olmasa Rabbim size ne diye değer versin” (Furkan,77)Şu secde halinde çocuk size bir şey anlatmıyor mu? Bir gün adına tsunami dediğiniz bir dalgayla üzerinize yürüyemeyeceğimden emin misiniz, şu plajlarımda eğlenirken, gece âlemlerinde aklınıza getirmediğiniz ölümün sizi gelip bulmayacağınızı zannediyorsunuz?

İnsan hakları evrensel beyannamesi yayınlayan Birleşmiş Milletler, Demokrasinin güzelliklerini anlatıp Müslüman ülkelere demokrasi ihraç etmeye çalışan, sabah akşam işgal planları yapan egemen güçler her ülkenin başına kendi menfaatlerini gözetecek hainleri yerleştirdiler. Teknolojinin ve Endüstrinin son noktaya ulaştığı 21.yüzyılda dünyayı egemenliği altında bulunduran Yahudi ve Haçlı zihniyeti için ihlaller ve mağduriyetler kendilerini ilgilendiriyorsa duruma müdahale ederler. Eğer bu ölen çocuk İsrailli bir Yahudi olsaydı dünyayı ayağa kaldırırlar, sebep olanlar için anında bombalama ve öldürme işlemleri başlatırlardı. Dört tane Fransız gazeteci öldü diye dünya liderlerini Paris'te toplayan emperyalistlerden bir ses yok. Sizin köpekleriniz doğalgazlı evlerde pahalı mamalar yerken bu insanlar aç kalmayı göze almış yeter ki savaşın olmadığı bir yer olsun düşüncesiyle gecenin karanlığında ölüm yolculuğuna çıkmışlardı. Bugün bu zulümler ve ölümlerden Suriye'deki zalim idareci kadar İran ve Rusya da sorumludur. Müslüman olduğunu söyleyen İran için bu ölen yavrucak hiç mi mesaj vermiyor onlara... Ehli Beyt mektebi diye bunları şirin göstermeye çalışan hocalar! Daha ne zaman kadar katil ruhlu mollaların izinden gitmeye devam edeceksiniz.

Kıyıya vurmuş çocuğun bu resmi, insanlığın tükendiği, merhametin bittiği, acımasızlığın kol gezdiği, insanların menfaat ve ihtiraslarının esiri olduğu bir dünyayı oluşturduklarının en büyük göstergesidir. Dünya İslam'a ve İslam âleminin yönettiği bir dünya düzenine muhtaçtır. Eğer İslam hâkim olsaydı çaresizlikten yola çıkan bu çocuğun hesabı onu bu hale getirenlere sorulurdu. İslam her şeyden önce insana insan olduğu için değer verir. Allah'ın muhterem kıldığı bir varlık dünyanın bir tarafında ölüme mahkûm ediliyorsa gücü yeten tüm Müslümanlar bundan sorumludur. Allah Müslümanlara sorumluluk vermiştir. "Siz, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder, kötülükten meneder ve Allah'a inanırsınız."(A'li İmran,110)

Nereden bakarsanız bakın dünyada dökülen kan, Müslüman kanı, ağlayan Müslüman gözü, öldürülen Müslüman bedeni, konteynırlar arasında denizlerin ortasında can veren Müslüman cesedi... Müslümanların söz sahibi olmadığı dünya yönetiminde Müslümanlar bu acıyı iki asırdır yaşıyorlar. Müslümanların ayağa kalkması ve sadece Müslümanlar değil tüm dünya mazlumlarını koruyacak, İslam'ın mührünü vuracak bir güç birliği kaçınılmazdır. Bu güç Türkiye'dedir. Bu gücü engellemek isteyen İslam düşmanlarıyla işbirliği yapanlar da ferasetsiz davranıp basit hesaplar peşinde koşanlar da, bu konuya duyarsız kalıp menfaatini düşünenler de kıyamet günü hesabını vereceği ağır bir vebali yüklenmişlerdir. Unutmayalım dünyanın hiç bir zevk ve eğlencesi, bir canı kurtarmak kadar değerli değildir.