Mustafa Bakım’ Konya futbolunun efsanevi isimlerindendir. İdmanyurdu-Konyaspor birleşmesinden önce siyah beyaz formayı giymiş, yeşil beyaz forma ile de ilk takım kaptanı olarak tarihe geçmiştir. 1983 yılında Konyaspor’un can derdindeyken 2-0 kazanılan son Eskişehirspor maçında oynadığı futbol ve attığı golle konuk takım yöneticilerinin transfer listesine giren ve kulübe 3 milyon liranın yanında Varol, İzzet, Metin gibi üç yeni futbolcu kazandıran Mustafa Bakım yeni takımında Süper Lig futbolcusu olmayı da başarmıştı ama yaşadığı sakatlık kariyerini olumsuz yönde etkilemişti. Mustafa Bakım ile spor hayatını konuştuk.

Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

1958 yılında Aksaray Eşmekaya’da doğdum. Eğitim, öğretim hayatımı Konya’da tamamlandım. 19 Mayıs İlkokulu, Karma Ortaokulu ve Konya Ticaret Lisesinde eğitim aldım.

Futbola nasıl başladınız?

Mahalle arkadaşlarımızla futbol oynayarak başladım. Sonra Hasan Altıoklar’ın açtığı Futbol Okuluna gittik. Fakat Hasan Hoca İstanbul’a yerleşme kararı alınca Futbol Okulu dağıldı. Ben de Konyaspor genç takımına gittim.

Konyaspor genç takımında antrenörleriniz kimdi?

O yıllarda genç takımı genç takımı rahmetli Talat Öncel ve Mehmet Köseler hocalarımız çalıştırıyordu. Temel eğitimi Hasan Altıoklar’dan aldıktan sonra Takat ve Mehmet hocalarımız bizim gelişmemize yardımcı oldular.

Konyaspor profesyonel takımına ne zaman ve nasıl yükseldiniz?

Biz amatör takımda oynarken, Konyaspor profesyonel takımı da şimdiki kategoriye göre 1.Lig, o zamanki kategoriye göre ise 2. Ligdeydi. 1976-1977 Konyaspor profesyonel takımını Talat Öncel ve Eskişehirli Galip Türkkan hocalarımız çalıştırıyordu, beni de A takıma çağırdılar. Ben orta saha oyuncusuydum ve sekiz ya da on numara pozisyonunda görev yapıyordum.

Profesyonel takımın formasını Ligin son dokuz haftasına girilirken ilk defa Malatyaspor maçında giydim. Yedek soyunduğum maça sonradan dahil olup 25 dakika oynadım. Çocukluktan itibaren çalım atmayı severdim ve lakabım da “Çalımcı” olmuştu. Malatyaspor maşında seyircimiz bana hayran kalmıştı. Hocalarım da ilk maçımda ben, beğendiler. Böylece Ligin son sekiz haftasındaki sürekli forma giyme şansım oldu. Ben de verilen süreyi iyi değerlendirdim ve profesyonel takımın daimî oyuncularından biri olup sekiz yıl kadar Konyaspor formasıyla 2. Ligde oynadım.

İlk profesyonel sözleşmeyi ne zaman imzaladınız?

O yıllarda statü uygun olduğu için biz amatör lisansla profesyonel takımda oynayabiliyorduk. Profesyonel sözleşmenin de peşine düşmedik. 1981 yılında Konyaspor ile İdmanyurdu’nun birleşme sürecinde ben takımdaki kıdemli futbolculardan biri olmuştum.

2.ordu Komutanı Orgeneral Bedrettin Demirel’in ısrarıyla gerçekleşen iki kulübün birleşmesinden sonra Ligde oynadığımız ilk Hatayspor maçına ben Konyaspor takım kaptanı olarak çıktım. Hocamız Orhan Yüksel idi. Sonra Arif Çetinkaya ve Kazım Admış hoclarımızla çalıştık.

Eğitime ve yardıma  adanmış iki ömür Eğitime ve yardıma adanmış iki ömür

İdmanyurdu ile Konyaspor bileştirilmesinde sizin aklınızda kalan ne gibi hatıralar var?

Şehrin iki profesyonel takımı olunca futbol taraftarı da ikiye bölünüyor, birbiriyle oynadığı maçlar çok yüksek tansiyonlu oluyordu. Dönemin kudretli paşası Bedrettin Demirel, bu atmosferi yumuşatmak için iki kulübün birleşmesinde önemli rol aldı. Teklif sahibi o idi. Reddedilme aşamasına geldiği de olmuş ama devir Sıkıyönetim devri, ortalık asker kaynıyordu. Kulübün etrafı da asker doluydu. Yani Bedrettin Demirel olmasa o birleşme gerçekleşmezdi. Neticede iki kulüp birleşti. Biliyorsunuz yeşil-beyaz İdmanyurdu’nun, siyah-beyaz da Konyaspor’un rengiydi. Konyaspor’un beyazı, İdmanyurdu’nun da yeşili alınarak renk oluşturuldu. Şimdi Zafer Çarşısı olan yer o yıllarda İdmanyurdu Çarşısı diye anılırdı. Birleşmeden sonra en üst katı Konyaspor’un sosyal tesisi oldu.

Sizin futbolcu olduğunuz dönemde profesyonel futbolda para belirleyici bir unsur muydu?

Ben 1968’ten itibaren Konyaspor’u takip etmeye başladım, formasını giyip futbolcusu oldum. Küçüklüğümüzde tribünden ayrılmadık. Futbolcu olduğumuz yıllarda yönetici bulamazdık. İmkânlar son derece kısıtlıydı ce para günümüzdeki kadar konuşulmazdı.  Bizim devrimizden sonra futbol ekonomisi büyüdü. Konyaspor’da en iyi para alanlardan biri bendim.

O tarihlerde Konyaspor için hayati önem taşıyan bir Eskişehirspor maçı vardı. Konyaspor yenilmesi halinde 3. Lige düşecekti. Bu maçın hayat kurtaran oyuncularından biri sizdiniz ve yolu sizi Eskişehirspor’a götürdü. Bu süreci anlatır mısınız?

Evet, Ligde kalabilmemiz için galiba beraberliğin de yeteceği bir son maçtı o. 1983 yılıydı. Eskişehirspor’u sahamızdaki son maçta 2-0 yenip ligde kalmıştık. O sene Ligden beş takım düşecekti. İki maç kazanan şampiyonluk potasına giriyor, iki maç kaybeden ateş çemberine düşüyordu. Biz son maçta yenilsek düşecektik. Çok enteresan bir ligdi. Eskişehirspor’a birinci golü ben attım, ötekini de galiba İsmail Ölmez atmıştı; 2-0 yenip Ligde kaldık.

Eskişehirspor o maçta beni ve Celalettin Yavuz’u beğenmiş. Transfer döneminde bizi istediler. Sıkı pazarlıklar neticesinde Konyaspor bonservisime karşılık Eskişehirspor’dan 3 milyon lira para ve üç futbolcu aldı. Biz Celalettin ile Eskişehirspor’a giderken oradan da santrfor Varol, sağ bek İzzet ve orta saha oyuncusu Metin Konyaspor’a geldi.

Eskişehirspor’da nasıl bir performans sergilediniz?

Eskişehirspor’da teknik direktörümüz Abdullah Gegiç, yardımcıları da Galip Türkkan ile Ender Konca idi. O sezon Celalettin de ben de iyi oynadık. Takım olarak da çok iyi idik ve şampiyon olup şimdiki adıyla Süper Lige çıktık.

Süper Ligde olduğumuz yıl ben dizimden sakatlanıp bir süre oynayamadım. Sonra da Adanaspor’a kiralık olarak gittim. Bir dönem Fenerbahçe ve Konyaspor’da da oynayan rahmetli Kayhan Kaynak ve şimdi Süper Ligde maç yöneten hakemlerden Zorbay Küçük’ün babası Feyzullah ile Adanaspor’da takım arkadaşıydık.

Adanaspor’dan sonra Etibank SAS’a gelip iki sene oynadım. Sonra Konya iddialı bir takım hazırlıyordu. Bana da iş teklifiyle birlikte transfer önerisinde bulundular. 1991’de Türk Telekom’da işe başladım ve 2013 yılında emekli oldum.

Arada bir spor yazarlığı süreciniz olmuştu, değil mi?

Evet evet.. Bizim Ahmet eser Konya Postası’nın spor müdürüydü. Bizi de bir süre, yazar kadrosuna dâhil etti. Hatta deplâsmanlara filan da gidip yazıyorduk değil mi, sen de oradaydın!

Evet, Niğde’de tipi altında oynanan Adana Demir maçında da, Adana’da oynanan maçtan dönerken Pozantı’da yemeği masada bırakıp kalktığımızda da beraberdik. Futbolla olan hizmetiniz sonra nasıl devam etti?

Evet, çatal işlememişti ete. Konyaspor yönetimi bana 2008 yılında Oyuncu İzleme Komitesi Başkanlığı görevi verdi. Yurt içi ve yurt dışında oyuncular izledi ve bazılarını Konyaspor’a önerdim. Ama bu işler öneriyle olmuyor. Mesela benim keşfedip Konyaspor’a “Alın” dediğim oyunculardan biri Atiba Hutchinson idi. O zaman bir milyon Euro bütçesi vardı ama Konyaspor almadı. Sonra bu oyuncu Kopenhag’tan PSV’ye transfer oldu, oradan da Beşiktaş’a geldi. Yönetim bizi dinlemiş olsa kısa zamanda Avrupa’da yıldız olacak bir futbolcu kazanacaktı.

 

Kaynak: MUSTAFA GÜDEN