Konya Anadolu Lisesi’nin efsanevi hentbol takımının kalecisi Murat Akpınar, maç içinde sürekli hücuma çıkıp ortalama bir pivot kadar gol atan bir oyuncuydu. Kariyerinde Liseler Dünya Üçüncülüğü ve Şampiyon Kulüple Kupası yarıfinali oynama şerefi de bulunan Murat Akpınar dünü ve bugünü konuştuk.

Sizi kısaca tanıyabilir miyiz, ne zaman ve nerede dünyaya geldiniz, hangi okullarda eğitim aldınız?

11 Ocak 1973 Konya doğumluyum. İlkokulu bitirdikten sonra Konya Anadolu Lisesini kazandım ve yedi yıl kesintisiz aynı okulda, ortaokul lise eğitimini, bugün Meram Anadolu Lisesi olan okulda tamamladım. Daha sonra Üniversite sınavında Ankara ODTÜ Ekonomi Bölümünü kazanıp lisans eğitimimi burada yaptım. Selçuk Üniversitesinde ekonomi alanında lisansüstü eğitimi aldım.

Hentbola ne zaman başladınız, hangi Antrenörlerle çalıştınız?

Hentbola ortaokul ikinci sınıfta başladım. Antrenörümüz Cem Danyal Arslan idi. Kendisi Anadolu Lisesi hentbol takımında hem oynuyor hem de ortaokul takımının antrenörlüğünü yapıyordu.

Lise yıllarında ise antrenörümüz Ahmet Toptaş idi. Üniversite ile birlikte Eskişehir Eti kulübünde Yaşar Sevim, Halkbank kulübünde Rüştü Şahin ve Eskişehir Polisgücü takımında Birol hoca ile çalıştım.

Milli takım hoca  ise yine Rüştü Şahin idi.

Anadolu Lisesi takımında büyük başarılar kazandınız ve Dünya şampiyonasında üçüncü oldunuz. Nasıl Türkiye Şampiyonu oldunuz ve İsrail’deki şampiyonada bu başarıyı nasıl elde ettiniz?

Lise son yılımızda üniversite hazırlık telaşesi sebebi ile çok iddiasız bir başlangıç yapmıştık. Takıma tam kadro olarak idman yaptırabilmek bile çok zorlaşmıştı. Gruplara kesin eleniriz diye katıldık ama şampiyonluk yolundaki en zorlu rakibimiz İstanbul Dost Lisesi ile erken bir final oynadık ve onları elemeyi başardık. O andan sonra bütün takım bir şeyler başaracağımıza inanmaya başladık ve başka bir ilde oynanması planlanan Türkiye Şampiyonasının Konya’ya alınması ile iyice motive olduk. Kendi seyircimizin yoğun katılımı ile şampiyonayı birinci tamamladık.

Aynı yıl İsrail de yapılan Dünya Şampiyonasında takım oyunu konusunda herkese örnek olacak bir birliktelik göstererek Dünya Üçüncüsü olduk. Başarımızın temeli kenetlenmiş bir grup oluşumuz ve rakibin hiç karşılaşmadığı yedi kişi ile hücum etme taktiğini uygulamamız olmuştur. İlk kez karşılaştıkları bu seti anlayıp çözene kadar birçok rakip oldukça geri düşüyordu ve toparlamaları, maça geri dönmeleri oldukça zor oluyordu.

Siz kaleciydiniz ama takımın ihtiyacı ölçüsünde oyuna katılıp set üstü atışlarla takımınıza goller de kazandırıyordunuz. Sonra Uluslararası Federasyon kural değişikliğine gidip, hücuma çıkan kalecinin tekrar kaleye dönmesini yasakladı. Böylece siz, “Kural değiştiren adam” oldunuz? Bu vasfınızdan ve sahada yaşadığınız enteresan hatıralarınızdan bize nakleder misiniz?

Bu set, tamamen bizim takımın kısıtlı kadro yapısından dolayı ortaya çıkmış idi. Takımdaki en uzun oyuncunun kaleci olması ve hücum setlerinde yaşanılan kısırlığı çözmek için Ahmet Toptaş Hocanın cesareti ile denemeler yaptık. Benim üç hücum, beş hücum olarak verdiğim katkı zamanla tüm maç boyunca yayıldı; bütün setleri yedi kişi yapmaya kadar ilerledi ve oyunumuz bu fazla adam hücum mantığı ile zenginleşti. Sonraki yıllarda fazla kişi hücum etmek yaygınlaştı am bir kuralla fazla oyuncunun kaleci olamayacağına karar verildi.

Konya’dan başlayarak, oynadığınız kulüpler ve elde ettiğiniz başarılardan bahseder misiniz?

Konya da iken tecrübemiz artsın diye lise yıllarında Konya Belediyespor ile 2. Ligde oynadık. Kendimizden yaşça çok büyük takımlar karşısında maç yaparak, maç sonu oynamayı ve baskı altında doğru seçimleri yapmayı öğrendik. 

Karış karış iyilik hareketi Karış karış iyilik hareketi

Eskişehir Eti kulübü yıllarımda ise Türkiye tarihinin hentbolda bugüne kadar alınan en büyük başarısına ortak olma şansım oldu. Şampiyon Kulüpler Kupasında yarı final oynama imkânımız oldu. O yıl şampiyon olan Barselona ile yarı final oynayıp elendik ve dünya üçüncüsü olduk. Bu kulvarda 1991 yılının bu başarısının yanına 35 yıldır kimse yaklaşamadı. O kadroda olmak ve yarı final maçında Barselona karşısındaki performansım kariyerimin en üst noktası oldu.

Sporcuların maç hatıraları kadar, transfer dönemi hatıraları da kıymetlidir. Sizin döneminizde kulüplerin imkanları ne seviyedeydi?

Bugünkü durumları pek bilmemekle birlikte, 90lı yıllarda aldığımız maaş son derece yetersiz idi. Milli takımın en iyi yıldızı kabul edilen sporcu abilerimiz bile bir yıllık maaşlarıyla yerli bir araba almıyor idiler. Bazı kulüpler ise sezon başı iki-üç ay maaş ödeyip sonraki aylarda ödeme krizine giriyordu. Bu durum geleceğimizle ilgili karar verirken beni etkiledi ve çok erken yaşta hentbola son vermek zorunda kaldım.

Milli takımda da oynadınız. İlk olarak ne zaman ve hangi kategoride milli formayı giydiniz, sonraki süreçte kaç defa milli olup ne tür başarılar elde ettiniz?

Kariyerimle ilgili en müteşekkir olduğum kısım milli takıma beni tercih eden hocalarımın kararıdır. O yıllarda milli takımlar iki kategori idi. 23 yaş altında genç milli ve üstünde de A milli olunabiliyordu. Bugünkü gibi u15, u18, u21 gibi gruplamalar yoktu. İlk kez milli olmam 1988 yılında Balkan Şampiyonasında genç milli takım forması ile olmuştu 15 yaşında genç milli olarak en genç genç milli olan oyuncu olmuştum. Aynı takımda benden altı yaş büyük abilerimizle yer almak en güzel tecrübe olmuştu benim için. Toplamda 19 kez genç milli forması giydim.

Aktif hentbol hayatınızı ne zaman sonlandırdınız?

21 yaşındayken ve üniversitede üçüncü yılımdayken oynadığım kulübün iflas edip maaşlarımızı yatırmaması sonucu hayatımın yönünü spordan iş hayatı odaklı bir çizgiye çevirdim.

Hayat sadece spordan ibaret değildi ve siz belirli bir eğitim alarak kendinize mesleki anlamda bir yol da belirlemiştiniz. Çalışma hayatınızdan bahseder misiniz?

Üniversite sonrası, aile işimiz olan süt mamulleri üretimi sektöründe yer aldım. Halen Balıkesir’in Gönen ilçesinde bir tesisin başında idareci olarak çalışmaktayım.

Aktif sporu bıraktıktan sonra hentbol ile ilginiz devam etti mi? Ne gibi görevler aldınız?

Spor sonrası aktif olarak hentbolla ilgili bir görev almadım. Seneler içinde hentbolun Türkiye’de bilinirliğinin azalması ve kalitesinin düşmesini izleyici olarak takip ettim. Bizim başarımızdan otuz yıl sonra liselerde bizden başarılı bir takımın çıkıp dünya şampiyonu olmasını mutlulukla karşıladım. Halen, kulüplerde bizim elde ettiğimiz başarının yakınına bile yaklaşılamadığını üzülerek görmekteyim.

Sporun sorunlarına dair gözlemleriniz var mı?

Türkiye’de spor kültürünün seneler içinde gelişme göstermemesi ve ülkemizde sporcu yetiştirme potansiyelinin azaldığını görmekten son derece üzüntülüyüm. Liglerimizi yabancı oyuncuların işgal etmesi ve sporcuya emek harcayıp yetiştirmek yerine hazır yetişmişini yurt dışından getirtip takım oluşturma kolaycılığının bitmesini umut etmekteyim. Bizlere emeği geçen bütün spor adamlarına çok teşekkür ediyorum.

Yıllar sonra sizinle söyleşmek güzeldi, teşekkür ederim.

Kaynak: MUSTAFA GÜDEN