Hem insanlığıyla hem de tarım alanındaki öncülüğüyle Çumra ve Türkiye’ye iz bırakan isimlerden biri olan Kayağızlı Traktör Firması’nın kurucusu olan Kayağızlı Yusuf olarak bilinen Yusuf Can 2024 yılında vefat etti. Geride hem hoş bir seda hem de temelleri sağlam atılmış büyük bir firma bıraktı. Merhum Kayağızlı Yusuf’un hayat hikayesini torununun oğlu, 4 kuşak İsmail Berkant Can anlattı.
Ama daha önce kendi verdiği bir röportajda kendi sözlerinden Kayağızlı Yusuf’u dinleyelim. Bozkır Kayağızlı Köyü’nde 1929 yılında dünyaya gelmiş. Dedesinin muhtar olmasından doyalı askere geç gitsin diye 2-3 sene geç nüfusa kaydedilmiş ve doğum tarihi olarak 1931 kayıtlar geçmiş.
HER İŞTE BİR HAYIR VARDIR
Gençlik yıllarında köyde çobanlık yaparak hayatını sürdürmüş. Kayağızlı Yusuf o dönemi şöyle anlatıyor; “1953 yılında Bozkır’dan Çumra’ya geldik. Oturduğumuz evi, çalışarak kendimiz yaptık. Birkaç yıl işçi olarak çalıştıktan sonra annemin köydeki tarlalarını satarak ahır yaptık. Buradan 4, köyden de 4 tane öküz aldım. 5 ay sonra parasını ödemek için sözleştik ancak öküze yem almak için bile para yoktu. Borç ile arkadaşımdan saman, yem aldım. Öylelikle besicilik yapmaya başladım. Buraya o dönemlerde Araplar gelip koyun ihraç ediyorlardı. Çumra’da besicilik işi yapanlar da Erzurum’a büyük baş almaya giderlerdi. 6 liram vardı, ‘beni de götürün ama çok param yok’ dedim, beraber gittik. Borç yaparak 40 dana aldık, burada eşin dostun yardımıyla besledik. Bir sonraki gidişimizde de arkadaşla beraber senet karşılığı daha fazla hayvan aldık. Derken benim hayvanlar hastalandı. Ankara’dan veteriner getirdik, baktı ve bilirkişilerle beraber veba olduğuna karar verdiler. Hayvanları öldürdüler. Her işte bir hayır var derler, bizim hayrımızda herhalde bu hastalık sayesinde oldu. Hayvancılıkla uğraşımız ufak tefek devam ederken arkadaşımın birinin Ferguson traktör bayiliğini almayı düşünmesiyle bende onun pesine düştüm. Ankara’da milletvekili tanıdığı vardı, onun yazdığı bir mektupla İstanbul’a gittik, derdimizi anlattık. Ferguson marka temsilcileri, ‘size bayiliği verelim ancak 4 ay traktör veremeyiz, İngiltere’den geç gelir’ dediler. Bizde boş dönmemek adına oradan gelirken başka bir yerde gördüğümüz 4 traktörü alıp satış için getirdik. Sattık, tekrar getirdik derken işlere 1955 yılında başlayıp devam ettik. Ortağım olan arkadaş besiciliğe ağırlık verdiği için o besiciliğe devam etti, bizde besiciliği bırakıp bu işe yöneldik. Massey Ferguson bayiliğini alarak Çumra’nın ve ardından 8 Şubeyle Konya’nın en iyi traktör satıcılarından biri haline geldik.
“ÇAY İÇECEK DAHİ PARAMIZ YOKTU”
Bizin ekmek bulamadığımız zamanlar oldu. Köyün kahvehanesine gittiğimiz zaman herkes çay içerdi, çay da 10 kuruştu. Garson gelip ‘ne içersin’ dediği zaman, çay içecek paramız olmayınca ‘ben oruç tutuyorum’ derdim. İş bulamadım, hamamlarda tuvalet temizledim. 1 kilogram yün lazım oldu, komşuya gittim. ‘Yarın koyun yünü kırpacağız, gel’ dedi. 1 kilo yün için 5 gün koyun kırptık. Biz bugünlere kolay gelmedik ama kimsenin malında, parasında da hiç gözümüz olmadı. O dönemin ne kadar zorluğu olsa da insanların sözlerine güveniliyordu. İnsanların sözleri senet yerine geçerdi. Adam mal aldığı zaman kalan borcunu harman zamanı verirdi. Eğer borcunu denkleştiremezse, kalan borcu için müsaade ister kabul edilmezse elinde olan mahsul ya da makine ne varsa onu verirdi. Ne bankaya gidilirdi ne de yalan iş yapılırdı. Şimdi o insanlar yok, borçlanırsan da alamıyorsun. Esnaflık günümüzde çok zor. Sabır ve dürüstlük… Yaptığın işi düzgün yapacaksın ve onun bunun malında gözün olamayacak. Kendi bileğinin hakkıyla kazanacaksın….
BÜYÜK DEDESİNİN ÖĞÜTLERİNİ ANLATTI
Kayağızlı Yusuf’un hayatını kaybetmeden 2 yıl önce söylediği bu sözlerin ardından sözü torununun oğlu, ailenin 4. kuşağı olan İsmail Berkant Can’a veriyoruz.
İşte İsmail Berkant Can’ın sözlerinden büyük dedesi Kayağızlı Yusuf Can’ın hikayesi;
Büyük Dedem 1929 yılında Kayağazlı Köyü’nde dünyaya gelmiş. 129 yılından 1950 yılına kadar köydeki zor şartlar yaşamış, bu tarihten sonra köyden göç etme kararı almış. Bunun için 1949-50’li yıllarda Çumra’ya yerleşiyor. Köyde haliyle çobanlık yaparak, dağda koyun güderek ve bunun gibi işlerle uğraştığı için ve zor şartlardan dolayı geliyor. Çumura’da da yine çobanlık yapmaya devam ediyor. Daha sonra kendi biriktirdiği paralarla küçük çaplı hayvan ticareti yapmaya başlıyor. Hayvan ticareti gün geçtikçe büyüdükçe Türkiye’nin dört biryanından hayvan alıp gelip Çumra’da satıyor. Daha sona Türkiye’nin tamamından hayvan toplamaya başlayıp küçük baş ve büyük baş olarak alıp, tren vasıtasıyla Araplara satmaya başlıyor. Bu dönem takriben 1955’li yıllara denk geliyor. Bu dönem hayvan ihracatı devam ediyor ve daha sonrasında traktör işine giriyor. İkinci el bir traktör alıyor ve satıyor, tabi bunları hayvancılıktan kazandığı parayla yapıyor. Daha sonraki süreçte ise ikinci el traktörleri yurt dışından ithal getiriyor. Meksika, İngiltere, Brezilya, İspanya gibi ülkelerden ikinci el getiriyor. O zamanın şartlarında çok fazla bir marka yok. 3 veya dört markanın ikinci el traktörlerini getirip satmaya başlıyor. Bir tarafta hayvancılık yapıyor bir tarafta ikinci el traktör satıyor.
DEDE MİRASINA SAHİP ÇIKILIYOR
1963 yılında oğlu İsmail Can dünyaya geliyor. İki işi birden tek başına yürüterek ilerlemesini sürdürüyor. Oğlu İsmail Can’ın büyümesi ve işlerle ilgilenmeye başlamasının ardından tarım yapmaya da başlıyor. Hayvancılık ve traktör satışından kazandığı parayla arazi alıp tarım işine de başlıyorlar. Büyük dedem Yusuf Can daha çok işin ticaretinde durup oğlu İsmail Can tarım ve hayvancılıkta ilerlemeye devam etmiş. Daha sonra Uzel Traktörleri’nin bayiliğini alıyorlar. Sıfır traktör bayiliği yapmaya başlıyorlar ikinci el satışlarının yanında. Asıl işleri sıfır traktör bayiliği oluyor. Bu dönemde İsmail Can’ın oğlu Yiğit Can dünyaya geliyor. Bayilikten devam ediyorlar. Belirli bir süre sonra fabrikayla anlaşmazlık olunca Uzel Traktör’ün bayiliğini bırakıyorlar. Yiğit Can büyüyünce traktör işini devralıyor. Yine oğlu ve Yiğit Can’ın diğer kardeşleri tarım ve hayvancılığı sürdürmeye devam ediyorlar. Ö dönemde bir yıl daha bir firmanın bayiliğini yapıyorlar ve sonra bırakıyorlar. Daha sonra ikinci el satışlarıyla 2016 yılına kadar geliniyor. 2016 yılında Deutz-Fahr traktörlerinin bayiliğini aldık. 2016 yılından bugüne kadar Deutz-Farh’ın bayiliğini yapıyoruz. Ben de 4. kuşak olarak Yiğit Can’ın oğlu İsmail Berkant Can olarak babamın yanındayım, Yusuf Dedemin torunu olarak biz de 4 kuşaktır bu işi devam ettiriyoruz. Toplam 9 şubemiz bulunuyor. 4 il bayiliği şuan bizde. Traktör bayiliğinin yanı sıra satış, servis ve yedek parça hizmetlerimiz de var. Konya, Karaman Aksaray, Nevşehir illerinde bayilik, Çumra, Beyşehir, Seydişehir, Altınekin Cinanbeyli, bu beş yerde de şubelerimiz devam ediyor. Ana merkezimiz Çumra. Bu yıl sektörde 70’inci yıl. Türkiye’de en eski biziz.
ZAMANINDA ÇOK ZORLUKLAR ÇEKMİŞ
Büyük Dedem Yusuf Can, 2024 yılının 3 Haziran’ında vefat etti. Büyük Dedem zamanında köyde çok zorluk çekmiş, bu çektiği zorluklar onu daha başka ne yapabilirim düşüncesine sevk etmiş. Ticareti seven ve bunu da iyi yapan biriymiş. Ticareti sevdiği için bu işlere girmiş ve şirketimizin buralara kadar gelmesini sağlamış. Ticaretti hiçbir zaman korkusu, endişesi, çekincesi yoktu. Atılganlığı severdi. Yeni işler keşfetmeyi, farklı işler yapmayı severdi. Olduğu noktada durmak yerine sürekli bir adım ileriye gitmek isterdi. Yatırımı her zaman topraktan yana olurda. Yatırımı toprağa yapardı.
EN BÜYÜK ÖĞÜDÜ DÜRÜSTLÜK VE ALÇAK GÖNÜLLÜLÜK
İnsani olarak yumuşak kalpli, herkese karşı güler yüzlü ve herkes tarafından çok sevilen bir insandı. Bize her zaman, ‘Maddi durumunuz yükseldikçe daha çok alçak gönüllü olun’ derdi. Maddiyatınız ne kadar yükselirse yükselsin insanlara alçak gönüllü davranın öğüdünde bulunurdu. Biz bunu hem hayatımızda hem de ticaretimizde bir köşeye not olarak aldık ve bu doğrultuda çalışıyoruz. Hiçbir zaman insanlara yüksekten bakmamaktı onun bize öğrettiği ve dürüst ticaretti.
HERŞEYİ NOT EDERDİ
Aldığını da sattığını da her konuştuğunu önünde bir defter vardı ona not ederdi. 5 yıl sonra bir insan gelse 5 sene önce ne konuştular onu defterden açar söylerdi. Unutmamak amacıyla kağıda dökerdi. Hiçbir şeyi sözde bırakmazdı. Sadece Çumra değil, Türkiye’nin dört bir yanında dedemin sevenleri vardı. Akranlarının yanında gençlerle de çocuklarla da çok iyi iletişim kurardı. Hayat dolu bir insandı. Caminin önüne oturur gençlerle sohbet ederdi, yeri geldi zaman 3 yaşındaki çocukla çocuk olurdu, gençle genç muhabbeti yapar, yaşlılarla kendi zamanından konuşurdu.
Yaşı ilerlese dahi hiçbir zaman gündemi bırakmazdı. Gündemi takip eder, yeni konulara ilgi duyar onları da bilirdi. İş konusunda da aynıydı sürekli yeniliğe önem vermiş. Traktör işi yapmış, hayvancılık yapmış ama bunu sadece Türkiye’de yapmaya çalışmamış. Hayvancılıkta ihracatta yapmış. İleri görüşlü ve ufku açık bir insandı. En büyük özelliği de ticarette cesaretli olmasıydı. En çok verdiği tavsiye dürüst ticaretti. ‘Paranızı kaybedebilirsiniz ama insanları kaybetmeyin’ öğüdü bizi bugünlere getirdi.