Konya'dan bir ses veren ve sesi en kısa sürede hızlı bir şekilde yayılarak dünyada duyulan, büyük İslam alimi, mütefekkir ve düşünür Hz. Mevlana'nın en sevgiliye kavuştuğu günün 742. Yıldönümü'nü idrak ediyoruz.

Ülkemizi, İslam coğrafyasını ve tüm dünyayı ilgilendiren birçok gündem konusu olsa da bugün herkesin gözü ve kulağı Konya'da olacak. Konya bugün, yine çok büyük bir etkinliğe ev sahipliği yapacak.

Hz. Mevlana ölüm gününü, en sevgiliye kavuştuğu gün olarak değerlendiriyor. 'Benim ölüm günüm, Allah'a kavuştuğum gündür, düğün günümdür' diyor. Bu nedenle de bugünü en mutlu olduğu gün olarak, vuslata erdiği gün olarak nitelendiriyor.

Hz. Mevlana'nın sevgiliye, en sevgiliye kavuştuğu günün üzerinden 741 yıl geçti. Aradan geçen bu 742 yılda aslında çok şey değişti. Hz. Mevlana'nın felsefesi, söylemleri, dünyaya yaydığı mesaj zaman içerisinde çarpıtıldı.

En basitinden Hz. Mevlana, 'Gel, ne olursan ol yine gel. İster Yahudi ol, ister Mecusi, bin kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel' diyerek tüm insanlığı tek doğru yol olan İslam'a davet ediyordu. Sözlerinin devamında, 'Bizim dergahımız ümitsizlik dergahı değildir' diyerek de, ümitsizliğe kapılmamak gerektiğini belirtiyor, Allah'ın yüceliğine, ululuğuna, affedici olduğuna işaret ediyordu.

Bugün ise, Hz. Mevlana'nın 'gel' çağrısının içi adeta boşaltıldı. Her çağırılan yere gidilir, her gel diyenin ayağına toz olunur hale gelindi.

Öyle insanlar tanıdım ki şu Konya'da, Hz. Mevlana'yı adeta peygamber ilan edenler oldu. 'Emin misin' diye sorduğumuzda da 'şüphen mi var' yanıtını almak, bu gel çağrısının nerelere gittiğini gösteriyor.

İsmini zikretmenin pek de lüzumu olmadığını düşünüyorum. Hz. Mevlana'yı peygamber gibi gören bu şahıs, yaygın televizyon kanallarında çeşitli programlarda boy gösteriyor. Güya, Hz. Mevlana'nın felsefesini çok iyi biliyor. Mesnevi'yi hatmetmiş...

Daha bununla ilgili birçok örnek var. Bunları yazacak olsam, ne bu satırlar yeter, ne de okumaya sizlerin sabrı yeter...

Halbuki, Hz. Mevlana'nın, peygamberlik gibi bir iddiası yok. Olamaz da... Öyle olsa, Hz. Mevlana, bugün anladığımız manada bir Hz. Mevlana olmazdı. Meczup diye anılır, hatta anılmaz, yok olurdu...

Hz. Mevlana, kendisiyle ilgili ileri geri sözler söyleyen, kendisini yanlış yönlere çekmek isteyen, yanlış işlere bulaşıp kendisinin ismini kullananlara ne diyor: 'Ben yaşadıkça Kuran'ın bendesiyim. Ben Hz Muhammed'in (sav) ayağının tozuyum. Biri benden bundan başkasını naklederse; ondan da bizarım, o sözden de bizarım (şikayetciyim)' diyor.

Bugün yapılanlara ve söylenenlere baktığımız zaman Hz. Mevlana'nın birçok insandan bizar olduğunu görüyoruz. Yazık, adamın kemiklerini sızlattınız.

Böylesi güzel ve önemli bir günde bu yazıyı yazmak belki biraz ağır oldu ama sesimizi biraz yükseltmek ve duyurabildiğimiz kadar duyurmak istedik.

Evet, bugün bizim düğün günümüz.

Dileriz 17 Aralık tarihi denince akıllarda Şeb-i Arus ve Hz. Mevlana kalır. Bu tarih başka şeylerle anılmaz...