Konya’nın yetiştirdiği önemli manevi önderlerden biri de Memiş Efendi’dir. Nakşibendi Tarikatı’na bağlı olarak medreseler açan Memiş Efendi, İslam’ın emir ve yasaklarından ayrılmayarak, ilim ve tasavvufun yayılmasına öncülük etti. Yetiştirdiği öğrenciler ve çocukları tarafından Anadolu’nun farklı yerlerinde kurulan medreseler ile ilmi ışığı günümüze kadar devam etmiştir. Gerçek ismi Muhammed Kudsî olan ancak halk tarafından Memiş Efendi ismiyle anılan ilim insanı, tasavvuf aşığı, Nakşibendî tarikatının hilafet görevini de üstlenmiştir. Bugün dahi kabri ziyaret edilen Memiş Efendi, yalnız Konya’nın değil bütün Anadolu’nun ilminden ve feyzinden istifade ettiği büyük bir alim ve ünlü bir velidir. 

MEMİŞ EFENDİ’NİN HAYATI 

Halidi Bağdadi’nin halifelerinden Muhammed Kudsî el-Bozkırî (D.1198/1784-Ö.1269/1852), bilinen diğer adıyla Memiş Efendi’dir. Bozkır ilçesinin Aliçerçi Köyü’nde dünyaya gelen Muhammed Kudsî el-Bozkırî’nin ismi Muhammed b. Mustafa b. İsa’dır. Toplum tarafından “Muhammed” anlamına gelen “Memiş Efendi” ismiyle bilinir. Annesi’nin adı Halime’dir. Muhammed Kudsî’nin soyu 13. Yüzyılda Horosan’dan Anadolu’ya göç eden Molla Said Horasanî vasıtasıyla müselsilen Hz. Peygamber (s.a.v)’e ulaşmaktadır. 

DÖNEMİN ÖNEMLİ ALİMLERİNDEN DERSLER ALDI 

Ailesi tarafından ilim tahsil etmek amacıyla küçük yaşta Karacahisar’a gönderilen Muhammed Kudsî, ilk eğitim ve öğretimini dönemin önde gelen alimlerinden Ebu Said Muhammed el-Hadimî (rh.a)’nin öğrencilerinden Seyyid Ahmed Hadimî ve İbrahim Karacahisarî’den alır. İlmini arttırmak için önce Alanya’ya sonra Kayseri’ye daha sonra da İstanbul ve Rumeli’ye gider, akli ve nakli ilimleri, Muhammed Şükrü Burhanzade elAlaî, İsmail bin Halil Tarhalavi gibi dönemin önde gelen alimlerinden alır. İlim yolculuğunu tamamladıktan sonra Karacahisar’a döner. Karacahisar’da evlenerek oraya yerleşir. 

NAKŞİBENDÎ TARİKATININ HİLAFET GÖREVİNİ ALIR 

Karacahisar’da kurduğu medresede eğitim ve öğretim faaliyetlerini sürdürürken halidi Bağdadi’nin halifelerinden Ödemişli Şeyh Hasan Kudsî ziyaretine gelir. Seydişehir’de 10 gün ve Konya’da 5 ay tekrarlanan görüşmeler sonunda Ödemişli Hasan Kudsî Efendi, Muhammed Kudsî’ye Nakşibendî tarikatının hilafet görevini verir. 

Muhammed Kudsî, Bozkır bölgesinde irşat faaliyetlerini sürdürürken Ödemişli Hasan Kudsî Efendi’nin yönlendirmesiyle Şam’a Halidi Bağdadî’yi ziyarete yaya olarak gider. Halidî Bağdadî tarafından, ‘Bu Anadolu’nun aslanıdır’ taltifine mazhar olan Muhammed Kudsî, Şam’da erbain çıkararak tasavvuf eğitimi alır. Mevlâna Halidi Bağdadi’nin tavsiyesi üzerine Kudüs’te erbain çıkarıp ‘Kudsî’ lakabını alan Muhammed Kudsî, Mekke’ye de giderek hac vazifesini ifa eder. Hacı olduğu için kendisine ‘Hacı Memiş Efendi’ de denilmiştir. Hatta Cami ve türbesinin bahçe kapısı üzerine, ‘Çavuş Büyük Camii Hacı Memiş Efendi Türbesi’ yazısı bunu ispat etmektedir. 

Muhammed Kudsî, Halidî Bağdadî’den Nakşî tarikatı icazeti alarak halifesi olmuştur. Halidî Bağdadî, Muhammed Kudsî hakkında, “Bir Türkoğlu geldi, karyemizi derin feyiz doldurdu gidiyor” buyurarak onu Anadolu’nun irşadı için görevlendirir. 

İSLAM’IN EMİR VE YASAKLARINDAN TAVİZ VERMEDİ

Muhammed Kudsî, Hadimî geleneğine dayanan eğitim ve öğretim anlayışını benimseyen bir müdderis ve mürşittir. Hadimî geleneğinde medrese merkezli bir ilim ve tasavvuf anlayışı bulunmaktadır. Muhammed Kudsî de medrese ve tekke öğretim ve eğitimini birlikte yürütmüştür. İslam’ın emir ve yasaklarından taviz vermeyen Muhammed Kudsî, bu hassasiyetinden rahatsız olanlar tarafından suikast girişimine uğramıştır. Manevi bir el yardımıyla suikasttan kurtulan Muhammed Kudsî, Karacahisar’dan Hocaköy (Üçpınar)’a hicret etmek zorunda kalmıştır. Hocaköy’de kurduğu medresesinde 17 yıl hizmet ettikten sonra maruz kaldığı benzer sıkıntılar sebebiyle Seydişehir’e hicret etmiştir. 

Seydişehir’de halifesi Abdullah Efendi’nin yanında 5 ay kaldıktan sonra akrabalarının bulunduğu Seydişehir’in çavuş kasabasına hicret etmiştir. Ömrünün kalan kısmını geçirdiği Çavuş Kasabası’nda 28 Ekim 1852/14 Muharrem 1269 Perşembe günü vefat etmiştir. Türbesi Çavuş’ta olup 1866 yılında yapılmıştır. Sultan II. Abdülhamit’in annesi Valide Sultanın Kethüdası Hacı Said Bey tarafından 1869 yılında türbenin önüne bir şadırvan yaptırılmıştır. 

İLİM VE TASAVVUFUN YAYILMASINA ÖNCÜLÜK ETTİ

Muhammed Kudsî, oğulları ve 50 civarındaki halifeleriyle Konya, karaman, Bozkır ve Seydişehir başta olmak üzere Anadolu’nun değişik yerlerinde medreseler açmış, ilim ve tasavvufun yayılmasına öncülük etmiştir. En önemli halifeleri arasında oğlu Muhammed Bahaeddin Efendi (Konya), Kadınhanlı Toppaşzade Ahmed Kudsî Efendi (Konya), Hacı Abdullah Efendi (Seydişehir), Feyzullah Efendi (İstanbul) yer almaktadır. Muhammed Kudsî Efendi’nin farklı zamanlarda evli kaldığı 4 hanımından Muhammed Bahauddin, Mustafa Asım, Ubeydullah, Halid, Zeynel Abidin, Hasan Kudsi ve Abdullah Sıddık adında 7 erkek, Havva, Fatma, Ayşa, Hatice Kübra adında 4 kız çocuğu dünyaya gelmiştir. Çocukları ve torunları içinden aynı ilmi geleneği devam ettiren çok değerli alimler yetişmiş, Konya, Karaman, Bozkır ve İstanbul’da ilmi ve siyasi çalışmalarda bulunmuşlardır. 

ANADOLU’NUN DEĞİŞİK YERLERİNDE MEDRESELER AÇILDI 

Memiş Efendi’nin Nakşibendî tarikatı Halidiye kolu silsilesi, Hz. Peygamber (s.a.s)’e kadar teselsülen ulaşmaktadır. Memiş Efendi’nin yer aldığı tasavvuf silsile, tarikatının ders tarifi, günlük ezkar ve duaları, kitaplar vasıtasıyla günümüze kadar ulaşmıştır. Bu kaynaklardan biri Memiş Efendi’nin oğlu ve halifesi Bahaeddin Efendi’nin İkazu’n-Naimîn adlı kitabıdır. Memiş Efendi’nin bir diğer silsilesi de yazarı belli olmayan Silsile-i Şerîfe ve Hatm-ı Hacegân ve Du’a ve Tertib-i Şuğul adlı risalede kayıtlıdır. Memiş Efendi’nin tasavvufi silsilesi yani Hz. Peygamber (s.a.s)’e kadar hoca zinciri bu iki kaynakta mevcuttur. İlmi silsilesi ise icazetnamelerde yer almaktadır. Memiş Efendi,  oğulları ve 50 civarındaki halifesiyle İstanbul, Konya, Karaman, Bozkır, Seydişehir, Manisa, Kayseri, Tarsus, Alanya, Trabzon başta olmak üzere Anadolu’nun değişik yerlerinde medreseler açılmasına neden oldu. Bu medreselerde akli ve nakli ilimlerle tasavvufun yayılmasına öncülük etti. Memiş Efendi’nin tarikatı Konya’da oğlu Bahattin Efendi’den sonra Zeynel Abidin, Ali Rıza Kudsi ve Muhammed Cığıl tarafından devam ettirildi. Ayrıca Konya’da Bahaeddin Efendi ile birlikte Memiş Efendi silsilesi Kadınhanlı Ahmet Kudsi, Saraçzade Ahmet Efendi, Alibeyhöyü’nde vefat eden Şeyh Ahmet Efendi vasıtasıyla da devam ettirildi. Konya’da Memiş Efendi silsilesinden geldiğini belirten bazı çalışmalar ise bu saydığımız 4 kanalın herhangi bir vasıtasıyla değil, Isparta-Burdur kolu üzerinden gelen Nakşî-Kadirî usulü üzere devam etmektedir. 

TARİKATI İSTANBUL’DA DA DEVAM ETMİŞTİR

Memiş Efendi’nin tarikatı İstanbul’da Feyzullah Efendi vasıtasıyla devam ettirildi. Feyzullah Efendi’nin yetiştirdiği 10 kadar halifelerinden Hasan Visâlî (Ö.1902), tarikat çalışmalarını devam ettirdi. Kendisinden sonra da sırayla Edirneli Nurettin Efendi, Ankaralı Küçük Hüseyin Efendi (ö.1930), Beyazıt Cami Vaizlerinden Doğlu Mahmud Efendi, Mahmud Efendi’nin damadı Camcı Hulusi (Göktan) Efendi ve 2000’li yıllarda vefat eden Camcı Cahit Gözkan efendi, Memiş Efendi’nin İstanbul kolu çalışmalarını sürdürdü. Kayıtlarda Feyzullah efendi’nin tarikatının Küçük Hüseyin Efendi ile tamamlandığı belirtilse de elde ettiğimiz şifahi bilgilerde tarikatın Küçük Hüseyin Efendi’nin üç halifesi vasıtasıyla devam ettiği şeklindedir. Küçük Hüseyin Efendi’nin Mahmud Efendi dışında diğer 2 halifesi de İstanbul Valide Sultan Cami hatibi Kudsî Efendi ile Tevfik Efendi’dir. Tevfik Efendi de hilafeti, hafız uncu Kemal Efendi’ye devretmiş, İstanbul Sultan Hamam’daki Hacı Küçük Cami, Nakşî Tekkesi konumunda çalışmalarını sürdürmüştür. Memiş Efendi tarikatının Manisa uzantısı halen devam etmektedir. Ziyaret esnasında tevafuken Çavuş’ta gördüğümüz merhum Ahmet Müştak Efendi’nin tarikat çalışmalarını Manisa’da sürdüren kişi olduğunu beraberindeki müritlerinden öğrenmiştik.  Memiş Efendi’nin tasavvufi silsilesi Azerbaycan’da iki icazetli şahıs tarafından halen devam ettirilmektedir. Bu silsile şu şekildedir: Memiş Efendi, Hasan Feyzi, Ahmed Kudsî, İstanbul’da metfun Abdullah Ma’ruf, Azerî Muhammed Said Sadullah, İstanbul’da metfun oğlu Ahmet Hamdi Rükelî, Dağıstan’da metfun Hacı Yusuf Kurihî, 1987 yılında Derbent’te vefat eden Abdullah bin Abdurrahim Kurihî, 2012 yılında vefat eden Şeyh Siracuddin Kurihî ve bu zatın icazet verdiği iki kişi. Bu iki kişi Azerbaycan’da Kuba şehrinde bulunan Efendiyev Elnur Elmaroğlu ile Dağıstan’da bulunan İsamuddin Derbendî’dir. 

Hicri 13 Muharrem 1852/Miladi 28 Ekim 1852 yılında Seydişehir Çavuş Mahallesi’nde vefat eden Memiş Efendi’nin kabrine Türkiye’nin her tarafından ziyaretçiler gelmektedir. 

HAZIRLAYAN: ZİYA KUZ/ÜÇPINAR ESKİ BELEDİYE BAŞKANI 

Editör: TE Bilişim