“Zamanın Behrinde Araplar Mahallesi” isimli, Araplar Spor’un renklerini temsil etsin diye yeşil kapaklı, Ak Cami’li, susuz çeşmeli, arka kapağında da yazarın resminin ve kitabın içeriğine dair kısa bir tanıtım yazısının bulunduğu bir kitap çıktı geçtiğimiz günlerde.

‘Behr’ kelimesi, Osmanlıca-Türkçe sözlüklerde; ‘uzaklık’, ‘mesafe’ olarak tanımlanmış. ‘Çok zaman önce’, ‘zamanın birinde’, ‘bir zamanlar’ gibi manalara geliyor.

İç sayfada kitabın kimliği ve yazarın biyografisine yer verilmiş. Kitap, kısa kısa hatıratlardan oluşuyor. ‘İçindekiler’ bölümünden anlaşılacağı üzere 29 başlık altında bir o kadar hatırat ve yazı mevcut.

Ali Oğacık, Araplar Mahallesi’nin kısa bir tarihçesini kaleme almış. Hemen ardından yazar, ‘Başlarken’ başlığıyla ‘kitabın hangi duygularla ortaya çıktığı, geçmişin, geleceğe bir miras bırakması gerektiği, oradan alınan dersler, öğütler, ışık huzmeleri bulunduğu, bunun da gelecek nesillere mutlaka yol gösterici işlevleri olduğu’ gibi hususlardan bahsetmiş.

‘Başlarken’ yazısına, Wirginia Woolf’un manidar bir cümlesi ile başlamış Hasan Ukdem...

“Aslında anlatılana kadar hiçbir şey olmamıştır...”

Ve yazar, şairliğini konuşturarak, ‘ Mazideki Araplar’ başlığıyla yazdığı ilk hatırat yazısını, diğer birçok yazısında yaptığı gibi bir şiirle “Araplar Ağıtı” isimli şiiriyle noktalamış.

“Çocukluğum sende gençliğim sende,

Âşık olduğum kız, seçtiğim sende.

Bir yudum su gibi içtiğim sende

Hayal gibi günler, mürur Araplar.”

Nihayet, öyle bir giriş yapmış ki ikinci yazısıyla birlikte kitaba; “Sabahattin Ali, ‘Isıtmak İçin’ adlı öyküsünde, 1930’lu yılların Araplar’ında yoksul bir kadının hasta çocuğunu ısıtmak için verdiği mücadeleyi anlatır. O yıllarda mahallemiz fakir insanların yaşadığı bir yerdi.  Benim çocukluğumdaki mahalle de çok farklı değildi” derken, 1930 ve 1980’li yıllar arasında 50 yıllık bir süre geçmesine rağmen fakirliğin hüküm sürdüğünü anlatıyor.

Yazar, Araplar Mahallesi’nde bakkal işletmeciliği yapmış uzunca bir süre. Bu nedenle de Seval Bakkaliyesi’ne sık sık atıfta bulunarak, ömrünün önemli bir bölümünü birlikte olduğu, yani Araplar Mahallesi de dâhil olmak üzere Anadolu köylerinin, kasabalarının, şehirlerinin, varoşlarının adeta bir kültür merkezi olan o küçücük mekânlarına kitabında çok sıklıkla yer vermiş.

Seval Bakkaliyesi’nin; bir spor kulübü binası, maç kritiklerinin yapıldığı bir köşe başı,  “çelen kuşları”nın sohbet mekânı, işe gidip gelenlerin uğrak yeri, gidecekleri yeri arayanların adres sorma birimi, emanet hane, çocukları kendisine çeken bir lunapark, kısaca ‘mahallenin kalbi’ mertebesinde bir yer olduğunu anlıyoruz. Hoş, bütün bakkal dükkânlarının işlevi hep aynıydı ya...

Yazar hep eskiye, bundan 30-40 yıl öncesine giderek, o yıllardan bu yıllara mesajlar veriyor... Çocuklara, gençlere, geçmişte yaşanılan zorlukların ama bir o kadar da güzelliklerin içinden çıkarılacak ve günümüze uyarlanacak, uygulanacak dersler olduğuna doğrudan olmasa bile gizlice ve dolaylı olarak vurgular yapıyor, iç çekerek, hasretle, özlemle... Sevgiden, merhametten, vicdandan, yardımlaşmadan, samimiyetten, hülasa insanlığa ait olan ne kadar değer yargımız varsa onlardan söz ederek, günümüzün pörsümüş, değersizleşmiş hatta yok olup gitmiş kıymetlerine can suyu verme gayretini görüyoruz. Günümüzün mekanik hayatının içine hayaller, umutlar serpiştirmeye çalışıyor. Kurumuş, grileşmiş, sararmış, solmuş, bıkkınlık verecek derecede betonlaşan şehre yeşertme tohumları ekme çabasında...

O da biliyor aslında umutsuz bir vakanın peşinden gittiğini ama varsın olsun. Hiç değilse “yangına su taşıyan karınca” olma istediği, tarafını seçmiş olma iradesi bile çok şeydir onun için.

Üstat Necip Fazıl da öyle demiyor mu şiirinde?

Tohum saç, bitmezse toprak utansın.

Hedefe varmayan mızrak utansın.

Hey gidi küheylan, koşmana bak sen!

Çatlarsan, doğuran kısrak utansın.

Size kitabın tamamını burada anlatıp, “tamam o kitabı okumuş gibi oldum, temin etmeye gerek kalmadı” dedirtecek detaylara da girecek değilim elbette.

“Zamanın Behrinde Araplar Mahallesi” bir emeğin, alın terinin, yaşanmışlığın ürünü olan bir eser. Bu şekilde bin bir zahmet ve emek harcanarak ortaya çıkarılan bu esere ulaşmak da elbette bir gayret ister. Bu gayreti göstermemiz lazım ki yazara ve emeğine hürmette kusur etmiş olmayalım.

Kitabı, sosyal medya hesaplarından bizzat yazara ulaşarak temin edebilirsiniz. Temin ettiğinizde ve okuduğunuzda göreceksiniz ki çok güzel bir iş yapmışsınız. Tekdüze devam eden bir hayatın kusurunu hayatta değil kendimizde aramamız gerek. Okumak eminim ki bu tekdüzeliğe bir neşter vuracaktır.

En nihayetinde 128 sayfalık ‘Zamanın Behrinde Araplar Mahallesi’, Araplar Mahallesi’nde doğmuş, orada yaşamış şair, yazar ve ‘Araplarlı’ olarak tanınmış simaların yazılarıyla sona eriyor. Kitap Çimke yayınlarından çıkmış.

Bu vesileyle, önümüzdeki günlerde yani 14-23 Ekim 2022 tarihlerinde başlayacak olan Konya Kitap Günlerini fırsat bilip gezelim, görelim, yazarlarımızın hem önceki tarihlerde ve hem de bu kitap da dâhil olmak üzere dumanı henüz üzerinde tüten yeni çıkmış kitaplarını temin edelim ve kitaplarımız olsun.

Baki selam.