Ahmet Çakıcı’yı biraz orta yaşlılar iyi bilir. Araplarspor’da futbola başlayıp memleketinin takımı Taşkentspor’da uzun yıllar devam edip 5 yıl kırmızı kart görmeyerek TMOK Fair Play ödülünü alan takımın kaptanlığınıda yaparak noktayı koymuş hızlı bir sağ açık. Şimdilerde yokluktan gelip zirveyi yakalayan birisi olarak İstanbul’da ticarete devam eden önemli bir iş adamı. Bizim de başarılarından mutluluk duyduğumuz hala oğlumuz.

Ilgın’da Ilgınspor-Taşkentspor maçındayız. Tribünler dolu hararetli bir müsabaka ortamı var ve orta hakemide yılların önemli ve güvenilir ismi Salih Elmalı. İkinci yarının başları top bir o kalede bir bu kalede oynanıyor. Taşkentspor hiç deplasman takımı gibi değil atak üstüne atak tazeliyor. Bilenler biler o yıllarda Ilgın seyircisi Konya ilçelerinin en centilmen tavırlar ile takımını destekleyip gerektiğinde rakibide alkışlamasını bilen bir yapıya sahipti ve bilindik tavrı ile güzel futbolundan dolayı misafir takımıda alkışlıyor.

Maç bu tempoda giderken bizim Ahmet Çakıcı öyle bir şeye imza attıki herhalde ondan bu yana sahalarda rastlanmadı bir daha. Nemi yaptı dersiniz? orta hakem Salih Elmalı’yı sakatladı! Evet evet yanlış okumadınız maç içi bir koşu anında önünde ya da yanında hakem diliyle diagonel koşu yapan Salih Hoca’ya olanca hızı ile çarparak birlikte yere düştüklerine şahit olduk bir anda. Hemen sağlıkçı daldı sahaya ve bir hakemi bir futbolcuya baktı ama hocanın sıkıntısı daha fazlaydı belli ki ilk müdahaleyi ona yapmaya başladı.

Tedaviden sonra kenara gelen bizim sakar topçuyu tekrar içeri sokma riskini alamazdım zira yapmazdı ama hakemin kart gösterip ihraç etmesi gibi bir ihtimalde söz konusuydu! Maç sonu özür dilemek için hakem odasına götürdüğümüzde Salih hoca olanca babacanlığı ile takıldı. “niye çıktın oğlum oyundan bende seni düşürüp intikam alacaktım!”

ÖLÜRSEM BABAM KIZAR

Bu hikâyenin yaşayanı değilim ama dinleyeniyim. Başhüyük sahasında Başhüyükspor-Alibeyhüyüğüspor maçında yaşanmış. Bu takımlarda mı vardı diye sorduğunuzu duyar gibi oluyorum. Evet, vardı dünya dönüyor devran geçiyor işte. Mesela Karaaslanspor olduğu gibi bir de Taşra Karaaslanspor vardı. Karapınarspor’un yanı sıra Karapınar Esnafspor vardı ve aynı ilçenin iki takımı arasında FB-GS rekabeti gibi bir çekişme yaşanırdı. Bir önceki hafta Esnafspor’u 3-0 yenen Ilgın Şekerspor, Ereğli’ye maça giderken Karapınar’da mola verir. Bahsettiğimiz rekabeti en yoğun yaşayan Karapınarspor kulübünün bir yöneticisi hareket etmek üzere olan otobüse biner ve geçen hafta golleri kim attı diye sorar. Öğrendikten sonra Esnafspor’a gol atan ayaklar öpülür der ve üşenmeden ayaklarını öper futbolcuların.

İşte böyle zamanlar. Gelelim asıl hikâyemize;

Başhüyükspor-Alibeyhüyüğüspor 2. Amatör Küme maçının ikinci yarısı oynanmaktadır. Genelde yedek soyundurulan forvet oyuncusu Ahmet Söğütlü namı diğer Malkoçoğlu ısın demesi için gözünün içine baktığı antrenörünün işareti ile fişek gibi fırlayarak ısınmaya başlamıştır. Beklediği an gelmiş ve oyuna dahil olması ile birlikte çift forvete dönen takımına lazım olan bir golü atabilmek için fırsat kollamaktadır. Stoperin geriden uzun bir top çıkartacağını hissettiği anda koşmaya başlamış ve topda tam isabet önüne düşmüştü. Sağ ayağı ile bir kaç metre topu sürmesiyle kaleci ile karşı karşıya kalması bir oldu. İşte ne olduysa o anda oldu. Çaat diye bir ses duyuldu çarpışmalarından kaynaklı ama Malkoçoğlu topu kaleye yuvarlayabilmişti son hamlesiyle de olsa.

Bayılmıştı hem kaleci hem yedek golcü. Sağlıkcı koş diye bağırışları duyar gibi oldu ama ne olduğunu anlayacak durumda değildi. Ne oldu bana dercesine düşünmeye çalışıyor çocukluğunda bir kaç kez olduğu gibi koşarken duvara çarptığı, oynarken römorktan düştüğü anlar gözünün önüne geliyor gibiydi. Fakat bu başka bir şeydi. Burnuna tutulan kolonya kokusu filan derken kendine gelmeye başlamıştı. Oldum olası ölümden çok korkardı ama bu sefer başka bir korku ile birleşmişti ölüm korkusu. Ne olduğu nerede olduğunu anlamaya çalışırken ağzından şu cümleler döküldü birden, “nerdeyim yoksa ben öldüm mü, ölürsem babam kızar”.

Babasına maça gideceğini söylememişti köyden çıkarken. Arkadaşlar ile Gonya’ya gidip geleceğiz diye çıkmıştı. İşte bu yüzden baba korkusu belkide ölüm korkusunun önüne geçmişti.

Son hamlesi ile topu kaleye yuvarlamıştı demiştik. Meşin yuvarlak çizgiyi geçmişti geçmesine ama ilk çıkış yaptığı pozisyonun ofsayt olması nedeniyle, golü geçerli saymayan bu maçın hakemi de Salih Elmalı idi..

GEÇ GELEN BAHAR

Konya amatör kümesinde Sarı Ahmet fırtınası esiyordu. 1990 yılında kuruluşunun 2. sezonunda 1. Amatör Küme’ye çıkan Taşkentspor’un sağ açığı futbol adına kaçırdığı yılların acısını çıkartırcasına rakip takımların sol beklerini adeta yatırıp kaldırıyor çizgiden yaptığı ortalar ile defans oyuncularına her maç zor anlar yaşatıp o yıllarda pek bilinmeyen deyimle santraforlarına harika asistler yapıyor kimi zamanda direk kaleye inerek golünü atıp geçiyordu.

Yaşı otuza doğru yaklaşmış olsada oynadığı her maçta mutlaka takımına katkı sağlıyordu ama maç sonu yaklaşıp nefesi kesilir gibi olduğu zamanlarda bazen ah çektiğide oluyordu.

Nasıl ah çekmesindi henüz 16-17 yaşlarında Konya İdmanyurdu’nun genç takım seçmelerine katılıp 40 kişinin içinden seçilen 3 kişiden birisi olmuştu. Kaçak göçek bir kaç antrenmana çıksada sonuçta lisans çıkması için veli imzası gerekiyordu. Öyle aman bizim oğlan topçu olsunda hem bize hem kendisine faydası olsun zamanları henüz gelmemişti. Gelse bile toptancılar çarşısında dükkânın işleri çok hareketli olup o günlerde çalışacak sonrasında da işleri yürütecek adam lazımdı babasına. Bir kaç defa niyetlenip mevzuyu açamasada bütün cesaretini toplayıp durumu söylemişti ve daha lafı bitmeden “antrenman diyecekler, deplasman diyecekler seni çağıracaklar ya burası ya top” demişti rahmetli babası. Böylece başlamadan bitmişti profesyonel topçu olma hayalleri.

Kendisinin ah çektiği gibi 3 nolu sahada, Sanayi, Dumlupınar sahalarında tribünlerde onu izleyenlerinde Sarı Ahmet için ah çekip Konya büyük bir topçu çıkaracakmış ama artık çok geç dedikleri oluyordu.

Bir kaç yıl daha futbola devam edip tadında bırakmak lazım artık bu iş bizden geçiyor diyerek kramponları astığında yaş 30 olmuştu.

Evet, gerçektende dünyaya biraz geç gelip bugünün şartlarında futbola başlasaydı çok farklı sonuçlara ulaşabilecek müthiş bir yetenek olarak hatıralarda yer aldı kaptan Sarı Ahmet. 

Bir 10-15 yıl daha halı sahalarda esip gürlesede seçmeyi kazanıp sırtına giydiği 7 numaralı yeşil beyaz forma hep aklında kalacaktı.