EBU'D DERDA (R.A.)

Asıl adı, Ebu'd Derda Uveymir b. Kays b. Zeyd el-Hazrecî Künyesi Âmir, lakabı Uveymir'dir. Babasının adının Zeyd veya Âmir, dedesinin adının ise Kays olduğu söylenmektedir. Bedir Gazvesi sırasında ve Ensar'dan en son kişi olarak müslüman olduğu rivayet edilmektedir.

İslâmiyet'i kabul etmesine vesile olan arkadaşı Abdullah b. Revâha İslâmî şahsiyetinin meydana gelmesine de yardımcı olmuştur. Hz. Peygamber onunla Selman-ı Fârisî, başka bir rivayete göre de Avf b. Mâlik arasında kardeşlik bağı kurmuştur. Ebü'd-Derdâ önceleri ticaretle meşgul olduğunu, İslâmiyet'i kabul ettikten sonra ticaretle ibadeti bir arada yürütemeyeceğini anlayınca ibadeti seçtiğini anlatır. Uhud Gazvesinde yiğitlik gösterdiği nakledilmekle beraber onun bu gazveye katılmadığını söyleyenler de vardır. Daha sonraki birçok gazvede bulunmuş, Hz. Peygamber hayatta iken Kur'an-ı Kerîm'i ezberleyerek tamamını ona okumuştur. Hz. Ebû Bekir'in hilâfetinin son zamanlarında başlayan Yermük Savaşı'nda ordu kadısı olarak bulundu ve bu görev İslâm tarihinde ilk defa onunlabaşlamış oldu. Hz. Ömer ve Hz. Osman devirlerinde de bu görevi zaman zaman üstlendiği anlaşılmaktadır. Bedir Gazvesi'ne katılmadığı halde Hz. Ömer onu Bedir gazvesine katılmış kabul ederek kendisine maaş bağladı. Hz. Ömer'in hilâfeti döneminde Medine'de diğer bazı sahabelerle birlikte kadılık yaptı. Suriye'ye gitmek için izin isteyince Hz. Ömer orada âmillik yapmasını teklif ettiyse de bu görevi kabul etmedi ve Hz. Peygamber'in sünnetini yaymak, halka namaz kıldırmak istediğini söyledi. Halifenin iznini alarak Dımaşk'a gitti. Başka bir rivayete göre ise Suriye Valisi Yezîd b. Ebû Süfyân'ın halifeden Kur'an ve fıkıh muallimi istemesi üzerine Hz. Ömer onu iki kişiyle birlikte Suriye'ye gönderdi. Valinin bu talebiyle onun Suriye'ye gitme arzusunun aynı tarihe tesadüf etmiş olması da mümkündür. Ebü'd-Derdâ'yı aralarında bulunduğu üç kişilik muallimler heyeti önce Humus'a gidip orada bir süre görev yaptı. Daha sonra Dımaşk'a geçen Ebü'd-Derdâ, Muaviye'nin Suriye valiliği sırasında Hz. Ömer'in emriyle Dımaşk kadılığına tayin edildi ve Dımaşk' ın ilk kadısı oldu. Hz. Ömer Dımaşk'a gittiğinde onu evinde ziyaret etti ve zahidine bir hayat sürdüğünü gördü. Ebü'd-Derdâ, hem Hz. Ömer hem Hz. Osman devirlerinde Kur'an öğretimiyle de meşgul oldu. Pek çok kişi ondan kıraat dersi aldı. Muaviye'nin Suriye valiliği sırasında diğer bazı sahabelerle birlikte Kıbrıs'ın fethine katıldığı da bilinmektedir.

Ebü'd-Derdâ 32 (652) yılında, Dımaşk'ta vefat etti ve Bâbüssagîr Kabristanı'na defnedildi. 1938 yılında Muaviye b. Ebû Süfyân'ın kabrinin 20 m. Güneybatısında biri kendisine, diğeri karısı Ümmü'd-Derdâ'ya ait iki mezar taşı bulunmuştur. Kûfî hatla yazılı olan ve günümüzde el-Methafü'l-vatanide korunan bu taşların IV. (X.) veya V. (XI.) yüzyılda dikildiği sanılmaktadır. Ebü'd-Derdâ'nın diğer bazı sahabeler gibi İstanbul'da Eyüp'te ve Üsküdar'da iki makam kabri bulunmaktadır. Ebü'd-Derdâ'nın biri sahabe olan büyük Ümmü'd-Derdâ, diğeri tabii olan küçük Ümmü'd-Derdâ adlı iki hanımı vardı. Ebü'd-Derdâ ölünce Muaviye küçük Ümmü'd-Derdâ ile evlenmek istedi; Kur'an kıraatindeki üstünlüğü ile tanınan bu hanım valinin teklifini kabul etmedi. Ebü'd-Derdâ'nın Bilâl ve Yezîd adlı iki oğlu ile Derda ve Nesibe adlı iki kızı olmuş, bunlardan Bilâl Emevîler döneminde Dımaşk kadılığı yapmıştır.

Daima ahiret hesabını ve Allah rızasını gözeten Ebü'd-Derdâ çevresinde olup bitenlere ibret gözüyle bakardı. Müslüman olduğu sıralarda karısını ihmal edecek kadar ibadete düşkündü. Selman-ı Fârisî, İslâmiyet'in bu kadarına izin vermediğini söyleyerek onun bu konudaki aşırılığına engel oldu. Ebü'd-Derdâ'nın ibadeti daha çok tefekkür ve ibret alma tarzındaydı. Hz. Peygamber'in onun hakkında "ümmetimin en abidir ve en muttakisi", "bu ümmetin hakîmi" gibi takdir edici sözler söylediği rivayet edilmektedir. Dünya malına değer vermeyen Ebü'd-Derdâ, kızı Derdâ'yı onunla evlenmek isteyen Yezîd b. Muaviye'ye vermemiş, fakir bir Müslümanla evlendirmişti.

      Ebu'd Derda, bildiklerini söylemekten çekinmezdi. Halkı iyilik etmeye, ahireti düşünmeye,yetimleri gözetmeye, köle azat etmeye, Allah'ı zikretmeye, mütevazı ve dünyaya karşı tok gözlü olmaya, zulümden kaçınmaya teşvik ederdi. İnsanın bildiklerini uygulaması gerektiğini söyler, ilme ve dini yaşamaya çok önem verirdi. Ebü'd-Derdâ tefsir, fıkıh, hadis ve kıraat sahalarında ashabın ileri gelenlerindendi. Onun rivayet ettiği hadislerin sayısı 179 olup Enes b. Mâlik, Abdullah b. Amr b. As, Abdullah b. Abbas gibi sahabelerle,karısı Ümmü'd-Derdâ, oğlu Bilâl, Cübeyr b. Nüfeyr, Ebû İdris el-Havlânî, Saîd b. Müseyyeb, Atâ b. Yesâr gibi tabiîler kendisinden hadis rivayet edenler arasında yer almışlardır.

KAYNAK: TÜRKİYE DİYANET VAKFI İSLAM ANSİKLOPEDİSİ

 "İmanın zirvesi; başa gelene sabır, kadere rıza, samimi bir tevekkül ve Allah'a boyun eğmektir".

                                                                                                                                                    Ebu'd Derda