Ömrüm boyunca eskittiğim bunca bahar yetmezmiş gibi bir yenisini daha eskitmek üzereyim. 2014'ün baharı da geldi, kapıya dayandı. Bir de havalar güzel gidiverirse emanetini hemencecik yaz ağabeyine teslim ediverecek. Yaşayalım ve görelim, hem de ömrümüzün bu güzel baharını, 75. baharını!
Baharlar nasıl eskir acaba? Eskiyen baharları ne yaparlar veya eskiyen baharlar nerelere gönderilir? Eski baharların saklandığı yerler hatıralarımızdır, eğer elimiz kalem tutuyorsa yazdıklarımız, hatta güfteler aracılığıyla şarkılarımızdır, halkımızın dilinde türkülerimizdir ve daha niceleri. Karaca Oğlan boşuna mı demiş onca şiirinde, 'Evvel bahar yaz ayları gelende' diye! Şöyle hafıza ve hatıralarınızın gizli köşelerini bir yoklayıverin, bakın neler neler ortaya dökülüverecektir. Hatta, şu bir yerlerde sakladığınız fotoğraf albümleriniz varsa onların ilgili sayfalarına bir bakıveriniz, belki de biraz gizlice!
Eskiyen baharları solan fotoğraf karelerinde arayanlar aslında bir teselli aramanın peşindedirler. Hani, 60-70 yaşlarında bir şiir kitabı yayımlayıp da arka kapağa 25-30 yaşlarındaki fotoğrafını koyan şair ve şaireler var ya, işte onlar gibi. Köşe yazılarında bilmem kaç on yıl öncesi çekilmiş bir fotoğrafıyla arzı endam eyleyip 60 yıllık hatıralarını anlatan genç (!) dedeler var ya, onların durumu da pek farklı değildir.
Belki şimdi sırası değil ama, bir ara sözü dolaştırıp o ünlü bayram tesellisine getireceğe benziyorum: Nerede o eski baharlar!.. Nerede olacak a efendim, sadece birkaç ay sonrasında, deniz mevsimini izleyen sonbaharlarda! Eskitip eskitip çöpe attığımızı sandığımız 'genç' bayramlar karşımıza 'yaşlanıp' sonbahar diye çıkmıyor mu? O adı onlara biz vermedik mi?
Benim hatırlayabildiğim baharların başında Hıdrellez günleri gelir. Hani şu Hıdır ve Ellez (İlyas olmasın!) kardeşlerin buluşma günleri! İşte o günler, rahmetli babam biz çocukları alır, ikindi sonrası bir yerlere götürürdü. Oralar yeşilin daha bol olduğu yerler olurdu. Gerçi evimizin arkasındaki bağ ve bahçemiz de yemyeşildi ama babamın bizleri farklı yerlere götürmesi söz konusu idi. Mademki bu kardeşleri yakalayacaktık başka yerlerde aramalıydık. Bizim bahçemizde olsalardı onları nasıl olsa başka bir günde de yakalayabilirdik.
Eğer babamız elimizden tutup o farklı yeşilliklere götürmesiydi biz çocuklar avarların, puştaların arasında o kardeşleri arayıp bulacaktık. Bunlar nasıl iki kardeştiler ki bunca insan onları aramanın peşine takılıp gidiyorlardı? Galiba onlar birer vasıta idi, amaç canlanan tabiatı kucaklamaktı! O güzelim otların üzerine serilen bir kilimin, bir seccadenin üzerine uzanıp gökyüzüne yükselen ağaç dallarını, kalabilen çiçekleri seyretmek az mı zevk vericiydi sanki! Şairlerin, gece vakti dallar arasından seyrettikleri mehtap misali, bizler de dallar arasından süzülen güneş ışıklarını seyretmeye doyamazdık. Onca ışık oyununun sergilendiği o dal aralarında ne hayaller kurulur, hangi iklimlere kanat açılırdı, onu ancak yaşayanlar bilebilir.
2014'ün genç baharı bizlere, kim bilir, neler sunacaktır, bilemiyoruz. Ancak bildiğim bir şey varsa bizim Çaybaşı'ndaki 'maktul ve makbul' bağ ve bahçemize bir şeyler sunamayacağıdır. Ağaç dikim günlerinde satın alıp ellerimle diktiğim, birkaç yıl sonra da meyvesini yediğim elma ağacına yaktığım ağıtlara kimler kulak verecek acaba? Her pazar günü fotoğraflarını çektiğim nar armudunun dal ucu çiçeklerinin fotoğraflarına bakıp teselli bulabilecek miyim? Susuz da kalsa da inadına çiçek açıp meyve veren gösteriş yorgunu badem ağacının fotoğrafı karşısında başkaları da ağlamayacak mı? Heyhat, hepsi dünlerde kaldı; artık bizim için yarınlar önemli! Onların yerlerine dikilen (!) tenis kortları, çocuk bahçeleri ve gökdelen misali sekiz on katlı yığınlar!
2014 ilkbaharını bu duygularla karşılıyor ve 'Hoş geldin' diyorum. Sakın acele edip erkence kaçıp gitmesin! Daha bunun Sultan Navrız'ı var, Hıdrellez'i var, Kent Ormanı kaçamakları var, belki Capon Bahçesi bile bir teselli verebilir. Amma ille de o eski kulağı kesik bahçeler ve bağlar, asıl teselliyi oralarda arayacağım.