Doğal afet olarak karşımıza çıkan deprem, ülkemizde son yıllarda gündemden düşmüyor. Son olarak Konya’da 2 Ağustos 2023 tarihinde 5.0 şiddetinde yaşanan depremin ardından gelen irili büyüklü sarsıntılar, deprem gerçeğini bir kez daha hatırlattı. Sarsıntısının birçok ilçeden hissedildiği bu depremler 6 ay önce yaşanan Kahramanmaraş merkezli yıkıcı depremlerin etkilerinin yeniden gündeme gelmesine neden oldu. Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Ankara Gazi Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bülent Özmen, olası bir İstanbul depreminde Konya’nın zarar görmeyeceğine dikkat çekti.

4-2-49

BEKLENEN İSTANBUL DEĞİL MARMARA DEPREMİ!

Doç. Dr. Bülent Özmen, gündemde yerini koruyan olası depremin sadece İstanbul değil bir Marmara Depremi olduğunun altını çizerek, “Burada 7 ve üzeri büyüklüğünde deprem meydana gelme olasılığı var. Marmara Deniz’inde meydana gelecek olası bir deprem başta İstanbul olmak üzere ilçeleri ve kıyı yerleşim bölgelerini etkileyecek. İstanbul için ise çok sayıda deprem senaryosu olmakla beraber bu kapsamda yapılan çalışmalar olası bir Marmara veya İstanbul depreminde çok sayıda insanın hayatını kaybedeceğini, yaralanacağını ve çok fazla binanın yıkılacağını gösteriyor” ifadesini kullandı.

4-1-54

EKONOMİK KAYIP ÇOK FAZLA OLACAK

Olası bir İstanbul depreminde meydana gelecek ekonomik kayıpların Kahramanmaraş merkezi olan 6 Şubat’taki depremlerden daha fazla olacağını söyleyen Bülent Özmen, Kahramanmaraş depremlerinde ekonomik kaybın 100 milyar dolar olduğunu hatırlattı.

Fetullah Gülen, bir piyon! Fetullah Gülen, bir piyon!

İSTANBUL TÜRKİYE’NİN GÖZ BEBEĞİ

İstanbul’un, Türkiye’nin göz bebeği olduğunu ve ülkenin ekonomik kalbinin adeta İstanbul’da attığını belirten Özmen, “Bundan dolayı deprem gündemde olduğu zaman Marmara Depreminden daha çok İstanbul konuşuluyor. Çünkü insanlar endişeli. Ama ne olursa olsun Marmara Denizi odaklı düşünmek ve tedbirleri almak lazım” dedi.

DEPREMİN ZAMANI DEĞİL, ERKEN TEDBİR ÖNEMLİ!

Bir depremin ne zaman olacağı konusunda hiçbir zaman net konuşamayacaklarını söyleyen Özmen, “Diri faylara bakarak bir bölgede meydana gelmiş depremlerden ilham alarak deprem konusunda ileriye dönük tahminlerde bulunabiliriz. Depremin ne zaman olacağından çok en kısa zamanda tedbir almak önemli. Bunun yanında depreme dirençli projeler olmalı. Bütün disiplinler biraraya gelse Türkiye’nin depreme dirençli olması kaçınılmaz olacaktır” diye konuştu.

KONYA, MARMARA DEPREMİNİN GÖLGESİNDE DEĞİL!

Konya’nın, İstanbul’a uzak olduğunu ifade eden Özmen sözlerine şunları ekledi, “Daha önceki depremlerin Konya’ya zarar verdiğine hiç rastlamadım. Etki yok denecek kadar az. Konya’da da deprem riski var. Yok diyerek kesin bir yargıda konuşamayız. Ama olası bir Marmara veya İstanbul depreminde Konya’nın zarar göreceğini düşünmüyorum. Şu an için Konya risk altında değil.”

4-3-51

550 KİLOMETRE HAYAT KURTARIR

Konya Teknik Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yaşar Eren, Konya ile beklenen Marmara depremini oluşturacak fay arasında yatay olarak yaklaşık 550 kilometre bir mesafe olduğunu söyleyerek beklenen Marmara depreminin Konya’da düşük şiddette hissedilebileceğini ifade etti. Prof. Dr. Eren, “Ama mesafe uzak olduğu için herhangi bir hasar vereceğini düşünmüyorum. Konya alüvyal bir zemin üzerinde olduğu için zeminin büyütme etkisinden dolayı belirli bir mesafede deprem etkiyebiliyor. Hatta dünyanın herhangi bir yerinde oluşan 8 büyüklüğündeki bir deprem, odaktan 400 kilometre uzaklıktaki alüvyal zeminde bulunan yerleşim yerlerinde hasar oluşturabiliyor. Ama Konya, Marmara depremini oluşturacak faylara uzak kaldığı için çok risk taşımıyor” diye konuştu.

“KONYA’DA HİÇ RİSK YOK” DİYEMEYİZ

Konya’da deprem riskinin hiç olmadığını söylemenin yanlış olduğunu dile getiren Yaşar Eren, “Konya’da deprem açısından risk yok gibi kesin bir yargı ile konuşamayız. Ama Konya yıkıcı depremlerden etkilenme sıklığı açısından güvenilir bir şehirdir. Konya bölgesinde deprem tekrarlanma aralıkları çok geniştir. Bu binlerce yıla tekabül ediyor. Konya’nın fay sistemi de diğerlerinden farklıdır. Graben-Horst yapısının egemen olduğu Orta ve Batı Anadolu’da yer kabuğunun bir bölümü fay eğimi boyunca diğerine göre aşağıya doğru kayıyor. Fay sistemlerinin farklı olması deprem büyüklüğüne de etki ediyor. Doğrultu atımlı fayların genellikle 7-8 büyüklüğünde deprem üretme potansiyeli varken, eğim atımlı faylarda potansiyel 6-7 büyüklüğündedir” şeklinde konuştu.

KONYA OVASININ ETRAFI FAYLARLA ÇEVRİLİ!

Konya ovasının faylanmayla oluşmuş bir çöküntü havzası olduğunu belirten Eren, “Konya ovasının kenarlarında aktif faylar var. Konya havzasının batısında Konya fay zonu, kuzeyinde Karaömerler fay zonu, doğusunda ise Divanlar fay zonu var. Özellikle Konya fay zonu 2 Ağustos 2023 tarihinde 5 büyüklüğünde bir deprem oluşturdu. Bu fayların karakterine, uzunluğuna, yapısına baktığımız zaman en fazla 6-6,5 büyüklüğünde bir deprem oluşturabilirler. Yerleşim havzasının kenarındaki bu faylar Konya için bir tehdittir. Bunların içerisinde Konya fay zonu morfolojik ve sismik açıdan çok daha aktiftir. 7 büyüklüğünde deprem üretme potansiyeli olan Akşehir fay zonu, deprem üretme aralıklarının yaklaşık 10 bin yıl olduğu Tuz Gölü fay zonu ve 7 büyüklüğünde deprem üretebilen, deprem tekrarlanma aralığı 8 bin yıl olan Ecemiş fay zonunda oluşabilecek bir deprem Konya alüvyal zemin üzerine yerleştiği için hasara ve yıkıma neden olabilir. Geçtiğimiz senelerde ise Antalya Gazipaşa açıklarında 5-6 büyüklüğünde iki deprem meydana geldi. Bu deprem Konya’da da hissedildi. O bölgede Kıbrıs Yayı dediğimiz bir dalma batma zonu var. Kıbrıs’ın ön tarafında Afrika levhasına bağlı bir okyanusal litosfer Türkiye’nin altına dalıyor. Bu Japonya’nın tektonik yapısına benzer bir durum. Dalma batma zonları 8 ve üzeri deprem üretme potansiyeli olan yerlerdir. Kıbrıs-Ege yayında oluşabilecek 8 büyüklüğünde bir deprem alüvyal zemin üzerinde bulunan ve bu faya yakın olan kentlerde yıkıma yol açabilir. Bunun da Konya için potansiyel bir tehdit olarak göz önünde bulundurulması gerekiyor” ifadelerine yer verdi.

400 KİLOMETRE UZAKLIKTA BİR YIKIM!

Depremde zemin yapısının çok önemli olduğunu vurgulayan Eren şunları kaydetti, “Zemin temel kaya ve sağlam olursa sadece yakınınızdan geçen fayların oluşturacağı depremlerden etkilenirsiniz. Ama alüvyal zemin üzerindeyseniz maalesef 400 kilometre uzaklıktaki bir depremden bile hasar görme riskiniz var. Çünkü alüvyal zeminin deprem etkisini büyütme ve rezonans oluşturma özelliği var. Alüvyal zemin sağlam zemine göre en az 3-5 kat daha fazla sallanır. Örneğin 1985 M:8.1 Mexico City depremi yaklaşık 400 kilometre uzaklıktaki bir depremden etkilenerek yıkıma uğramıştır. Bunun sebebi zemin büyütmesidir.”

4-4-49

‘ÖNEMLİ OLAN PROJELERİ DOĞRU UYGULAMAKTIR!’

Konya Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Öğretim Üyesi Dr. İbrahim Hakkı Erkan, Konya’da mevcut yapı stoğunun yarısının 2001 yılından sonra yapıldığını kaydederek, ülkemizde deprem yönetmeliğinin ilk olarak 1998 yılında kapsamlı bir revizyon geçirdiğini söyledi. Dr. Erkan, “İlerleyen dönemde sırasıyla 2007 ve 2018 yıllarında da önemli revizeler gerçekleştirilmiştir. Özellikle 2000 yılından önce yapılmış yapıların kesinlikle depreme karşı güvenliğinin kontrol ettirilmesi gerekmektedir. 2000-2001 yıllarını milat kabul edersek bu tarihlerden sonra yapılan yapılarda nervürlü donatı, hazır beton, kolon-kiriş birleşim bölgelerinde etriye sıklaştırması gibi uygulamalar yönetmeliğe girmiştir. Dolayısıyla yapılan bu revizeler değerlendirildiğinde; eğer yapılarımız 1998 yönetmeliğine bile uygun tasarlanmışsa ve inşa edilirken de yönetmeliğin belirttiği kural ve detaylara uyulmuşsa yapılarımız Konya için öngörülen depremleri can kayıpsız atlatabilir. Ama burada şuna dikkat çekmek gerekmektedir: Siz istediğiniz kadar deprem yönetmeliğine göre yapılarınızın projesini hazırlatın, o projeyi bire bir yerinde uygulamadıktan sonra sizin projenizin depreme dayanıklı olması bir şey ifade etmez. Önemli olan nokta, projeleri yerinde birebir doğru bir şekilde uygulamaktır” şeklinde konuştu.

DERS ALINMIYOR, AYNI HATALAR TEKRARLANIYOR!

Deprem kuşağı üzerinde yer alan ülkemizde son yıllarda meydana gelen büyük depremlerden çok sayıda can ve mal kaybının olmasının, mevcut yapıların durumu hakkında birçok soruyu beraberinde getirdiğini ifade eden Dr. Erkan, “Can ve mal kayıplarına sebep olan bu depremlerde neredeyse hep aynı sebeplerden dolayı bu kayıplar meydana gelmektedir. Yani; 1999 Marmara, 2003 Bingöl, 2011 Van, 2020 Elazığ ve İzmir, 2023 Kahramanmaraş depremlerinde yıkılan veya ağır hasar alan yapıların belli ortak özellikleri vardır. Bu saydığımız depremlerde hasarsız veya hafif hasarlı yapıların da ortak özellikleri vardır.  Biz maalesef bu yaşadığımız depremlerden ders çıkarmıyoruz, aynı hataları tekrarlıyoruz. Hala projedeki detayları yerinde uygulatamıyoruz” diye konuştu. 

4-5-49

YAPININ DAYANIKLILIĞI KAT SAYISIYLA ÖLÇÜLEMEZ

Binaların sağlamlığının kat sayısıyla doğru veya ters orantılı olduğunu söylemenin çok doğru olmadığına dikkat çeken Konya Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Olgun, “Mühendislik hizmeti almamış bir-iki katlı binalarda da ağır hasar ve yıkım görülebilir, nitelikli mühendislik hizmeti almış, projesi düzgün, iyi denetlenmiş çok katlı yapıların sıva çatlağı bile almadan şiddetli depremleri atlattığı görülebilmektedir. Bu anlamda özellikle yapıların üzerine inşa edildiği zeminlerin davranışına göre üst yapının tasarlanması önemli olmaktadır. Depremlerde aynı özellikteki yapıların farklı zemin özelliklerine sahip birimler üzerinde bulunduğu durumlarda farklı derecede hasarlar aldığı görülmektedir ve bunun en bariz örnekleri Maraş depremlerinde gerçekleşti. Rezonans dediğimiz olay sonucu yapının titreşim periyodu ile zeminin hakim titreşim periyodunun çakışması sonucu yapılar önemli derecede hasara uğrayabilmektedir.  Rezonans oluşmaması için özellikle çok katlı yüksek binaların kaya zeminler, az katlı yapıların ise gevşek veya yumuşak özellikteki zeminler üzerine inşa edilmesi gerekmektedir. Bunun tersinin uygulandığı durumlarda özellikle gevşek zeminlerin üzerine inşa edilen yüksek katlı binaların zarar görmesi kaçınılmaz olacaktır. Gevşek ve yumuşak özellikteki zeminlerin bulunduğu bölgelerde ise; gerekli zemin iyileştirme yöntemleri (kazıklı temel, jet grout, derin karıştırma gibi) uygulanarak yüksek katlı yapıların yapılması mümkün olacaktır” ifadelerini kullandı.

4-8-40

İLGİLİ KURUMLAR DENETİM İÇİN YARDIMCI OLUR

Vatandaşların, oturduğu binaların depreme dayanıklı olup olmadığını belirlemesi ile ilgili kurum ve kuruluşların olduğuna değinen Prof. Dr. Olgun, “Konya’da İnşaat Mühendisliği Bölümü olan 3 tane üniversitemiz, İnşaat Mühendisleri Odası, ayrıca Bakanlık tarafından yetkilendirilen özel firmalar var. Vatandaşlarımız bu kurum ve kuruluşlara başvurarak yapısının depreme dayanıklı olup olmadığını belirleyebilir” dedi.

4-9-36

ETKİ YILLAR SONRA BİLE ORTAYA ÇIKABİLİR

Uzman Klinik Psikolog Elif Koç, deprem beklenmedik bir anda gerçekleştiği ve ne zaman biteceği belli olmadığı için kişide kaygı ve korkuyu yaşattığını söyleyerek her bireyde farklı etkiler bırakabileceğini dile getirdi. Bu noktada ciddi bir kaygı yaşayıp camdan atlamak gibi reaksiyonlar gösterenlerin de ortaya çıktığına değinen Koç, “Ama net sonuçlar söyleyemeyiz. Herkes çok farklı tepkiler verir. Depremin psikolojik etkileri yıllar sonra da ortaya çıkabilir” diye konuştu.

4-6-53

‘SAĞLIKLI OLANI DUYGUYU YAŞAYABİLMEK’

Kahramanmaraş depreminden sonra kaygı bozuklukları ve panik atakların çok fazla arttığını ve bir dönem herkesin avizelerden gözünü alamadığını hatırlatan Koç, “Yaşanan yıkıcı bir depremde yakınları zarar gören kişi, travma sonrası stres bozukluğunu yaşıyor. Yani o an ortaya çıkmayan ruhsal sıkıntılar, yıllar sonra bile gözükebiliyor. Bazılarında ise travma süreci çok kısa zaman sonra yaşanmaya başlar. Duygumuzu yaşayabilmek gerekiyor ama o anda insan donup kalabiliyor. Bu bir şok dönemi olduğu için kişi tepki veremiyor. Zamanla çözülüyor ve duygularını, acılarını yaşamaya başlıyor. Biz de terapilerde kişilere duyguları yaşatıyoruz. O kişi hiç üzülmediyse bir terapi esnasında biz o duyguyu açığa çıkartıyoruz. O içindeki öfkeyi ve ağlamayı yaşatıyoruz. Çünkü yaşanmayan duygular daha sonra başka versiyonlarda ortaya çıkıyor. Sağlıklı olanı duyguyu yaşayabilmek” ifadelerine yer verdi.

ÇOCUKLAR HER ŞEYİN FARKINDA!

Çocuğun birçok şeyde tepkisini belirleyen unsurun aile olduğuna dikkat çeken Koç, “Özellikle 5 yaşına kadar olan çocuklarda bu durum böyledir. Mesela bir çocuk yere düştüğü zaman tepki vermeden önce annesine bakar. Çocuk o anda, “Annem nasıl tepki verecek? Eğer büyük tepki verecekse ağlayacağım. Ama sakin kalırsa ses çıkarmayacağım” diye düşünür. Ve ona göre tepki verir. Depremde de aynı şey geçerlidir. Eğer anne kaygılı olduğunu ve korktuğunu çocuğuna yansıtırsa, o da buna göre tepki verir. Psikolojisi de o yönde evrilir. Bazı aileler çocuklarının hiçbir şeyden haberi olmadığını düşünüyor. Ama tam tersidir. Bu yüzden böyle durumlarda çocukları gerçekten uzaklaştırmak yerine onlara bir şeylerin anlatılması gerektiğini düşünüyorum.  Durumu hikayeleştirerek, bunun bir doğa olayı olduğunu sakin bir şekilde anlatmak, deprem anında neler yapılması gerektiği konusunda çocukları eğitmek hem ailelere hem de çocuklara daha iyi gelecektir” dedi.

BIRAKIN YARALAR KABUK BAĞLASIN

Depremden etkilenen insanların imkanlar el veriyorsa bir uzmana başvurmaları gerektiğini belirten Koç şunları kaydetti, “İnsanlar; yaşadıkları acıyı ve o anıyı inatla diri tutmamalılar. Yaşadıkları şey elbette çok zor ve o anı unutunca vicdan azabı çekeceklerini düşünüyorlar. Biz de tamamen unutsunlar demiyoruz. Ama en azından o yaranın kabuk bağlamasına izin versinler. O rutin hayatlarına dönmeye çalışmalılar. Bu süreçte sevdiğimiz insanlarla vakit geçirmek çok önemli. Yalnız olmadığımızı bilmek çok iyi gelir.”

4-7-50

OLASI DEPREMDE KONYA ÇOK FAZLA GÖÇ ALACAK

Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bünyamin Ayhan ise, olası bir Marmara Depreminde Konya’ya göçün çok fazla olacağını vurgulayarak, bunun Konya’nın altyapı, üstyapı, depreme dayanıklılık ve sanayi gibi birçok alanda güvenilir olmasından kaynaklı olduğunu ifade etti. Ayhan, “Sadece Konya değil, Aksaray, Niğde ve İç Anadolu Bölgesindeki birçok yer olası bir depremde çok fazla göç alacak” diye konuştu.

KONYA YENİ BİR GÖÇ DALGASINA HAZIRLANMALI

Marmara’da deprem meydana gelmesi halinde Konya’nın çok fazla göç alacağını ama şehrin bazı eksiklikleri olduğuna dikkat çeken Ayhan, “Toplanma alanları, bina stoğu ve barınma alanları açısından Konya’nın daha fazla yeterli olması gerekiyor. Çünkü İstanbul, 7-8 tane Konya demek. Bu yüzden şu an için Konya’nın yeni bir göç dalgasına tam anlamıyla hazır olduğunu söyleyemeyiz” dedi.

İSTANBUL İÇİN ÇALIŞMALAR HIZLANDIRILMALI

İstanbul’da ve Türkiye’de yeterince kentsel dönüşüm yapılmadığına da değinen Ayhan, “İstanbul’da en acilinden kentsel dönüşüm hızlandırılmalı. Çünkü Marmara’da olacak bir deprem bütün Türkiye’yi alt üst eder. İstanbul, hızlı bir şekilde kentsel dönüşüm sağlaması için yönetim açısından bölünmelidir. Oradaki yaşam alanlarının güçlendirilmesi gerekiyor” şeklinde konuştu.

SIKI YÖNETİM ŞART!

Olası bir İstanbul depreminde, aynı Maraş depreminde olduğu gibi fırsatçı kiracıların ortaya çıkacağını dile getiren Ayhan, kiralara daha fazla zam geleceğini kaydetti. Ayhan, Marmara Depreminin yaşanmasıyla birlikte eğitim ve sağlık sistemlerinin çökeceğini vurgulayarak bunun için acilen olağanüstü çalışmalar ile sıkı yönetimlerin devreye girmesi gerektiğinin altını çizdi.

TUBA KAYA

Editör: Birkan Bakay