Süleyman Yeğenler ile en az 50 yıllık tanışıklığımız ve dostluğumuz var. 1970’li yıllarda MSP’de ve Türkiye’de Yarın Gazetesi’nde beraber çalıştığımız dönemler oldu. Hatta sabahlara kadar zikir toplantılarında bulunduğumuz günler oldu. Kendisi İslâm davasının delisidir. Korkmayan, yılmayan, her ortamda doğru bildiğini çekinmeden söyleyen bir yapısı var.
Dava adamları sayfasında seve seve yazmak istediğim bir şahsiyettir Süleyman Yeğenler… Kendisini tanıdığım 50 yıldan fazla zamandır davasından sapmadığına şahit olduğum kişilerdendir. Tavizsiz, inandığını yaşayan bir Müslümandır. Sorularımıza verdiği cevapları bir bütün halinde aktarıyorum.
“15 Nisan 1955’te Konya’da doğdum. Çocukluğum Alaeddin çevresinde Sakahane Mahallesi'nde geçti. Ak Cami’de müezzinlik yaparken, Gazi Mustafa Kemal İlkokulu’nda öğrenim gördüm. İlkokul 1. sınıfta, Kamal’ı sevmediğimi söylediğim için sınıfta kaldım. Ortaöğrenimime Karma Ortaokulu’nda devam ettim. Bu süreçte, babamın ve dayımın dükkânlarında tezgâhtarlık yaparak çalışıyordum.
SİYASETLE TANIŞMAM VE İLK ÇALIŞMALARIM
1969 yılında, henüz 14 yaşımdayken, Erbakan Hocamızın bağımsız milletvekili adaylığı sürecinde gece gündüz seçim çalışmalarına katıldım. Rahmetli Ömer Çoktosun ve kardeşi rahmetli Tayyar Çoktosun abilerin, Beşyol’dan Devlet Hastanesi’ne giden cadde üzerindeki evi, seçim karargâhı olarak kullanılıyordu. Burada ekipler kurulur, mahallelere, köylere, kasabalara ve ilçelere yönlendirilirdi. Ben de bu ekiplere katılarak gittiğimiz yerlerde el broşürleri dağıtıyordum.
Mezun olduktan sonra ilim tahsil etmek amacıyla babamla birlikte Medine-i Münevvere’ye gittik. Burada, Erzurumlu Mustafa Efendi, "Vahhabi olmasın" diyerek babama uyarıda bulununca, durumu Kâbe-i Muazzama’da Mehmed Efendi Hazretleri’ne arz ettim. O da, “Eh, memleketimizde okursun” buyurarak geri dönmemi tavsiye etti. 1973’te 18 yaşında hac farizasını yerine getirip Konya’ya döndüm.
1973’ten sonra gerçekleşen tüm seçimlerde, geceleri sabaha kadar caddelere ve duvarlara yazılar yazıyorduk. Hat sanatına merak salarak kendi kendimize Osmanlıca çalışmış, birçok duvara HAK YOL İSLAM yazmıştım.
O dönemlerde, Genel Merkez’den gönderilen film makineleri ile hazırlanan Erbakan Hocamızın konuşmalarını, T. Rıza Güneri kardeşimle ilçe ilçe, köy köy, kahvehane kahvehane, ev ev dolaşarak gösterim yapıyorduk. Daha sonra kasetli televizyonlar gönderilmiş, aynı şekilde bu televizyonlarla da köylere giderek propaganda çalışmalarına devam etmiştik.
Karatay Lisesi'nde okurken, okulda öğrenci arkadaşlarla konuşuyor, onlarla oyunlar oynadıktan sonra, okulun yanında ki Şerafettin Camii'nde İmam olup, Cemaatle namaz kılıyorduk. Okuldan sonra, MTTB'ye, Akıncılar Derneği'ne gidiyor, faaliyetlerine katılıyorduk. Lise son sınıfta 3 yıl sınıfta kaldım.
MSP İl Başkanımız Ali Güneri abi, MSP Gençlik Kolları'nı kurmamıza izin verdi. Zülfikar Gazi abi, MSP İl Gençlik Kolu Başkanımız oldu, biz de Genel Sekreter olarak görev aldık.
Köylere yönelik programları genellikle rahmetli Necip Alkan abi organize ederdi. Biz de T. Rıza Güneri kardeşimle anons arabasıyla önden giderek, Erbakan Hocamızın geleceğini duyururduk. Bir keresinde, miting programının son köyüne gelindiğinde, gece saat 3 olmuştu. Necip Alkan abiye “Abi, program bitti mi?” diye sorduğumuzda, kızarak “Program tamamlanacak, hemen son köye gidin!” diyerek talimat verdi. O gece anons yapmadık, bunun yerine evlerin kapılarını tek tek çalarak vatandaşları Erbakan Hocamızın köy meydanındaki mitingine davet ettik.
Bu süreçte, T. Rıza Güneri kardeşimle birlikte Türkiye'de Yarın Gazetesi'nin baskısını takip eder, sabaha kadar gazetelerin kırımına yardım ederdik. Matbaada, ‘Kıskıvrak’ yazan bir baskı kalıbı bulmuştum. Gazete baskıya girmeden önce, Müslim Konevi mahlasıyla köşe yazıları yazıyorduk. Bir yazımızda, “Hedef İslam Devleti olmalıdır” cümlesi geçtiği için hakkımızda açılan 6 Eylül 1980 Kudüs Mitingi davasında suç delili olarak dosyamıza konmuştu.
1989 Mahalli Seçimlerini kazandıktan sonra, Türkiye'de Yarın Gazetesi’nin adını değiştirmek ve Tipo baskıdan Ofset baskıya geçmek için çalışmalar yaptık. T. Rıza Güneri kardeşim yüzlerce gazete adı önerdi, içlerinden MERHABA isminde karar kıldık. Bir süre, rahmetli Haşim Bayram Hocamızın Kombassan Kağıt Fabrikasında gazeteyi bastık. Orada da sabaha kadar gazetelerin kırımını yapıyorduk. Gecenin bir saatinde rahmetli Haşim Bayram Hocamızın gazete kâğıtları üzerinde uyuyakaldığına defalarca şahit oldum.
KUDÜS MİTİNGİ, 1980 DARBESİ VE MAHKEME SÜRECİ
06 Eylül 1980 Kudüs Mitinginin Tertip Komitesinde yer almıştım. Miting nedeniyle hakkımda tutuklama kararı olduğunu öğrendiğimde Ankara’ya gittim. O dönemde, Erbakan Hocamızın RP davasının mahkeme salonuna, Türkiye'de Yarın Gazetesi’nin fahri muhabir kartı ile giriyordum. Mahkeme savcısı iddianameyi okurken, benden bahsettiği sırada birkaç metre ötesinde oturuyordum.
Ali Güneri abiyi ailesi ziyarete geldiğinde, Mehmet A. Güneri kardeşim bana “Sen giremezsin” dedi. Ancak elimdeki bavullarla doğrudan içeri girdim. Aynı zamanda, rahmetli Şener Battal abi de diğer bölmede beni görünce büyük bir heyecan yaşamıştı. Aileyle birlikte sandalyelere otururken, T. Rıza Güneri kardeşim ayakta kalmıştı. Her mahkemeye bu şekilde girerek, duruşmaları mahkeme salonunda takip ettim.
Bu süreçte, lise eğitimimi tamamlamış ve üniversite sınavında tek tercih olarak yazdığım Ankara İlahiyat Fakültesi’ne kayıt yaptırmıştım. Ancak, hakkımda arama kararı olduğu için temiz kâğıdı veremediğimden kaydım tamamlanmadı. 2,5 sene fakülteye devam ettim. Fakülte başkanımızın önerisiyle, rahmetli babam Ankara’ya gelerek benim için kız istemeye gitti ve sözümüz kesildi. Ancak kısa süre sonra Ankara’da yakalandım. Bir ay, Konya Merkez Komutanlığı’nda gözetimde kaldım. Beş ay da Konya Dutlukır Askeri Cezaevi’nde tutuklu kaldım. İhtilal dönemi üzerinden zaman geçtiği için fazla eziyet görmedim. Sonunda, mahkemede altı ay ceza alarak serbest bırakıldım. Düğünden bir süre sonra İzmir Narlıdere’de kısa dönem askerlik görevimi tamamladım. Ankara'da, İslam Dergisi, İlim ve Sanat Dergisi'nde çalıştık. Dergiler, İstanbul'a taşınınca, Konya'ya döndük.
SİYASİ VE MESLEKİ HAYATIM
RP İl Başkanımız rahmetli Abid Kıvrak, RP Karatay İlçe Başkanı olmamı önerdi. Bunun üzerine, T. Rıza Güneri kardeşimle birlikte yönetimi kurduk.
Karatay İlçesi’nin 150 bin nüfusu ve 103 mahallesi bulunuyordu. İlçeyi harita üzerinde 11 bölgeye ayırarak, her bölgede 50 kişilik bölge teşkilatları kurduk. Daha sonra, her mahallede 50 kişilik mahalle teşkilatları oluşturduk. 1986’dan 1989 yerel seçimlerine kadar, her mahallede 5 bin kişilik teşkilatla ev ev ziyaretler yaparak büyük bir örgütlenme sağladık. İhtiyaç sahiplerinin ihtiyaçları karşılandı. Bu çalışmalar sayesinde Karatay öncülüğünde Büyükşehir, Meram ve Selçuklu belediyelerini 4-0 kazandık.
1989 Mahalli Seçimleri için Aday belirleme çalışmaları yapıyorduk. İl Başkanımız Rahmetli Abid Kıvrak Abi'nin evinde, İl Aday Belirleme Komisyonu toplandı. Toplantıda, Büyükşehir Belediye Başkan adayı Halil Ürün denildi. Veysel Candan abinin de, Karatay Belediye Başkan adayı olduğu söylendi. Karatay İlçe Başkanı olarak, Veysel Candan Abi'nin, Karatay Belediye Başkanlığı için uygun olmadığının gerekçelerini anlattık. Olmaz, biz söz verdik, Veysel Candan Karatay Belediye Başkan adayı diye ısrar ettiler. Biz de, uygun olmama gerekçelerini tekrar tekrar anlattık. Çok sert itirazlar yapıldı. O toplantıda bulunan dönemin RP Selçuklu İlçe Başkanı Mustafa Özkafa'nın Karatay Belediye Başkan adayı olmasının gerekçelerini izah ettik.
Ortalık duruldu, Mustafa Özkafa'nın Karatay Belediye Başkan adayı olması kabul edildi. Oradan, Parti'ye İlçe Yönetim Kurulu toplantısına geçtik. Toplantı'nın gündemini Karatay Belediye Başkan adayının belirlenmesi diye açtık. Önceden bir kulis çalışması yapılmış, bir arkadaş bir Abi'nin adını aday olarak teklif etti. Arkasından bir arkadaş, bir arkadaş daha bizde destekliyoruz dediler. Teşkilat Başkanı'mız, T. Rıza Güneri kardeşim, daha önceki toplantıda yapılan Belediye Başkanlığı adaylık seçiminde Yönetim Kurulu'nun Süleyman Yeğenler'in olması yönünde karar verdiğini anlattı. Biz de, İl Aday Belirleme Komisyonu'nda yaşananları anlattık ve Mustafa Özkafa'nın Karatay Belediye Başkan adayı olmasını uygun görmeyen, muvafakatı olmayan, itiraz eden varsa buyursunlar, dedik. Mustafa Özkafa'nın Karatay Belediye Başkan adayı olmasına, makul, uygun, haklı itirazlar olursa, o zaman dediğiniz isim üzerinde mütalaa edelim, dedik. İtiraz olmayınca, Mustafa Özkafa Karatay Belediye Başkan adayı olarak karar alındı.
Karatay ve Büyükşehir Belediye Meclis Üyesi olarak görev yaparken, Karatay Belediye Meclisi tarafından Et Kombinasının kurulması görevi tarafıma verildi. 1990’da başlattığımız projeyi 1991’de tamamlayarak Konet’in açılışını gerçekleştirdik. 2011 yılına kadar bu kurumda Genel Müdür olarak görev yaptım.
Belediyelerin Hizmet-İş Sendikası ile yürüttüğü Toplu İş görüşmelerini İlçe Başkanı, Büyükşehir ve Karatay Belediye Meclis üyesi olmamız hasebiyle takip ediyorduk. Toplantıların birinde toplantı masasında bağırış çağırışlar oldu, Başkanlar ve Sendika üyeleri ayağa kalktılar. Sendikacılar “greve gidiyoruz” dediler. Salonun kapısını kilitleyerek başkanlar ve sendika yöneticilerine dönerek; “Ne grevi, ne lokavtı, oturun, buradan anlaşmadan çıkamazsınız” dedik. Başkanlar ve sendika yöneticileri de bir şey söylemeden oturdular ve bir müddet sonra da güle oynaya anlaştılar.
Daha sonra efsane Konya Belediyeciliğinin neticesi olarak İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlıklarının kazanılması ile ‘Bir çivi bir nalı, bir nal bir atı, bir at bir yiğidi, bir yiğit bir memleketi kurtarır’ tekerlemesi bir basamak daha gelişerek gerçeğe dönüşmüştü.”
1996 yılında Refah Yol Hükümetinin kurulması ile Erbakan Hoca Başbakan olunca, Başbakanlık müşavirliğinde bulunan Süleyman Yeğenler şu anda Ankara’da İslâmi faaliyetlerine ara vermeden devam etmektedir. Süleyman Yeğenler kardeşimin bundan sonraki yaşantısını sağlık, huzur ve mutluluk içinde sürdürmesini Cenab-ı Hak’tan niyaz ediyorum.