Rektefiye, yüzey taşlama, krank taşlama, motor revizyonu üzerine makineler üreten Poleks Makine, Konya’da büyük bir başarı hikayesi yazıyor. Köklü bir firma olan Poleks Makine, geleceğe yenilikçi bir bakış açısıyla bakan 3. nesillerin elinde başarısını artırmış durumda. Bu anlamda şirketin Üretim Müdürü Fatih Polat, çekirdekten yetişerek başladığı iş hayatında önemli çalışmalar yürütüyor. Genç yaşında önemli bir sorumluluk yüklenen Polat, bu yükün altından kalkmak için de kendini sürekli geliştiriyor. Lise eğitimini yurtdışında alarak dil eğitimini tamamlayan Polat, Türkiye’de ise makine mühendisliğini bitirerek donanımını artırdı. Bundan sonraki süreçte yenilikçi bir isim olarak şirkete önemli katkılar vermeye başlayan Polat, yeni hedeflerle yoluna devam ediyor. İş hayatına giriş hikayesini ve çalışmalarını 10’Lar Dergisi’ne anlatan Polat, gençlerin sanayiye yönlendirilmesi gerektiğini söyledi.

Öncelikle sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

İsmim Fatih Polat. 26 yaşındayım. Makine Mühendisiyim. Lise eğitimimi Kanada’da aldıktan sonra yeniden yurda dönüş yaptım ve üniversiteyi burada okudum. Üniversite eğitimimin ardından da iş hayatına başladım. Şuanda kendi şirketimizde çalışmalarımı sürdürüyorum.

Neden lise eğitimini yurt dışında aldınız? Bu sizin tercihiniz miydi?

Bu konuda babamın çok ciddi bir desteği var. İngilizce eğitimi almak için liseyi yurt dışında okumam konusunda bana büyük destek verdi. Zaten babam da yabancı dili çok sever ve büyük ilgisi vardır. Bu nedenle lise eğitimimi yurtdışında aldım. Babam kendisi zamanında böyle bir fırsat yakalayamadığı için beni göndermeyi tercih etti. Aslında genelde yabancı dil eğitimi almak için üniversite yurtdışında okunur. Ancak, ben biran önce iş hayatına atılmak istedim. Bunun için liseyi yurtdışında okuyarak, üniversiteyi Konya’da okumak istedim. Böylelikle üniversiteyi okurken aynı zamanda işle de meşgul olabildim.

İş hayatına ne zaman başladınız? Şuanda şirketteki göreviniz nedir? Bugüne kadar hangi görevlerde yer aldınız?

Şuanda atölyeden sorumluyum. Bütün işin akışına ben bakıyorum. Zamanında da montaj hattında kendim çalıştım. Talaşlı imalatta, CNC tezgahında, işimizin diğer tüm üretim bölümlerinde çalışmalar yaptım. Dolayısıyla işin mutfağını öğrenerek buralara geldim. Küçük yaşlardan buyana şirketimizde çalışmalar yürüttüm. Yurt dışında okuyorken de, yaz dönemlerinde memleketimize geliyordum. O zaman da amcamızın bir firması POLMOT’ta çalışıyordum. Babamızın yanında olmayalım, dışarıdaki iş hayatını da görelim istedim. Dolayısı ile iş hayatında çekirdekten yetişerek yolumuza devam ediyorum.

İş hayatına giriş yaptığınız dönemde ne tür zorluklar yaşadınız?

Atölyeye ilk girdiğim zamanlarda imalatta çalışırken zorluklar yaşadık tabi. Ben atölye kısmında çalışırken buradaki ustalarımız bana “patron çocuğu” muamelesi yapmadılar. Normal bir eleman nasılsa öyle davrandılar, ben de aynı şekilde davrandım. Onlara kendimi kabul ettirmek için çok zorlandım. Yeri geldi tuvaletleri temizledim, bu konuda da hiç gocunmam. Bu anlamda ustalarımız benim pişmem için bu zorlu süreçten geçmem gerektiğinin farkındalardı. Ben de bunun farkındaydım. Zorlu bir süreç de olsa bu süreci ustalarımızın tecrübeleri, kendimin de gayretleri ve sabrıyla zor da olsa atlatmış olduk. Ama bu süreç tabi bende büyük bir deneyim oldu ve benim pişmemi sağladı.

Kendinizi geliştirmek için bugüne kadar çeşitli yollardan geçtiniz. Yurtdışında okudunuz dil konusunu hallettiniz, sonrasında da makine mühendisi oldunuz ve yolunuza devam ediyorsunuz. Bundan sonrası için kendinizi daha fazla geliştirmek için neler yapıyorsunuz?

Yeni teknolojileri yakından takip ederek, bu gelişmeleri özümsemeye ve işimize yansıtmaya çalışıyorum. Şuanda sanayide endüstri 4.0 yaygınlaşmaya başladı. Bunun akabinde ben de dünyadaki teknolojik gelişmeleri takip ederek, kendi işimize yansıtmaya çalışıyorum. Şuanda mesela dünyada 2. Kez yapılan rektefiye makinesi yaptık. Kendi yazılımımız var, komple CNC üniteli. Bunun için makro yazılımlar öğreniyorum. Kendimi sürekli geliştirmeye çalışıyorum.

Yurtdışı eğitimi size neler kazandırdı?

Yurtdışına aslında istemeyerek gittim ama geri geldiğimde farkettim ki yurtdışında okumak bana çok şey kazandırmış. Bakış açımı değiştirdi. Ufkum açıldı. İnsanlara veya yapılan işlere karşı bakışım değişti. Yurt dışına hala gidiyorum. Fuarlara katılıyoruz. Fuarlara gelen insanlar üst düzey insanlar. Dil bilmediğin zaman mesela bu insanlara karşı kendini ezik hissediyorsun. Ama dil bildiğin zaman insanların size bakışı değişiyor. İyi derecede İngilizce bildiğim için bu konularda sorun yaşamıyorum.

Bugüne kadar Güney Amerika, Amerika, Orta Doğu, Asya olmak üzere dünyanın çeşitli yerlerinde 10’dan fazla ülke gezdim. Bu gezilerin çoğu iş seyahatiydi. Dolayısı ile gördüğüm farklı ülkeler, tanıdığım farklı insanların her biri bana farklı bir bakış açısı kazandırıyor.

Siz burada 3. Kuşak olarak yeniliklere ayak uydurmaya çalışıyorsunuz. Ancak size ışık tutan da bir gelenekçi kuşak bulunuyor. Bu kuşağın yani babanızın, dedenizin, amcanızın size ne tür katkıları oluyor? Ayrıca kuşak çatışması yaşıyor musunuz?

Tecrübeleriyle bizlere önemli katkıları oluyor. İşin özünü öğrettiler. Onlar yeniliğe çok açık değiller, orada bazı çatışmalarımız oluyor. Ama onların bizlere çok önemli katkıları oluyor. Zamanında onlar çekirdekten yetiştiği için, yokluğun içinden buralara geldikleri için biraz güven sorunumuz var. Ama biz bir şeyleri başardığımız zaman kabul görebiliyoruz. Bu şekilde güven sorununu aşmaya çalışıyoruz.

Kendinizi belli bir boyuta getirdiniz. Gerek iş hayatında gerek kişisel gelişiminizde belli bir yerdesiniz. Bundan sonraki hedefleriniz neler? 

Özellikle bizim sektörümüz biraz dar bir sektör. Üreticisi de fazla yok, tüketicisi de fazla yok. Dolayısı ile örnek alabileceğim çok fazla firma yok. Bunun için ben CNC tezgahlarını gözümün önünde canlandırarak kendi makinelerimizi geliştirmeye çalışıyorum. Bir tek ABD’de bir firma var iyi olan, hedefimde o firmanın önüne geçmek var. Şuanda rektefiye makineleri, yüzey taşlama, krank taşlama, motor revizyonu üzerine makineler yapıyoruz. Bu parkuru genişletmeyi hedefliyorum. Biz artık sınırları aştık, büyük makineler üretebiliyoruz.

İş hayatınızda kendinizi nasıl tarif edersiniz? İlişkileriniz nasıl?

Benim mizacım biraz sert. Bu da ister istemez işe yansıyor. Aslında bu kötü bir şey de değil. İşçiyle muhatap olurken aramızda seviyeli bir ilişki var. Bu da disiplini sağlıyor.

Yoğun bir iş temponuz var. İş hayatınızın verdiği stresi nasıl atıyorsunuz? Hobileriniz var mı?

Spor yapmayı severim. Pandemi dönemi başlayana kadar vücut geliştirme yapıyordum. Ancak pandemiden dolayı spor salonları kapalı olduğu için bir ara vermiş olduk. Onun dışında, arkadaşlarımızla oturmayı, kalkmayı seviyorum. Onun dışında motosiklet tutkum var. Motosiklet sürmeyi seviyorum. Yurt dışı gezilerini seviyorum. Ancak o da pandemiden dolayı sekteye uğramış oldu. Arkadaşlarımızla birlikte kamp yapmayı seviyorum. Bir karavanımız var. Doğal güzellikler olan bölgelere gidip orada arkadaşlarla birkaç gün vakit geçirmeyi seviyorum.

Günümüz iş dünyasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye ve Konya olarak üretimde ciddi ilerlememiz var. Ama destek ve teşvik noktasında sorunlarımız var. Mesela devletimiz tarıma çok ciddi destekler veriyor. Ancak sanayiciye bu denli destekler verilmiyor. Bu noktada sanayicilere daha fazla destek verilmesi gerekiyor.

Şuan artık firmaları genç nesiller devralmaya başladı. Bu konuda neler söylersiniz? Gençlerin sanayiye katkısı neler olur?

Şuanda gençler çok sanayiye dönük değiller. Çalışmak istemiyorlar. Çalışmadan nasıl para kazanılır düşüncesi hakim. Ama böyle bir dünya yok. Gençlerimizi çalışmaya ve sanayiye çekmemiz gerekiyor. Eğitimde de büyük eksiklerimiz var. Bu tür sorunların aşılması lazım. Yoksa gelecekte, 5-10 sene sonra sanayilerde çalışan gençleri göremeyeceğiz.

Editör: TE Bilişim