Mensubu olduğu kültür ve medeniyetin değerlerini yüceltme ve bu değerleri gelecek kuşaklara aktarma adına bir gayretin içerisinde olanlar, sadece uğruna ter döktüğü değerleri değil, isimlerini de yarınlara taşıyacak olanlardır.

Nitekim asırlar boyu gönül coğrafyamız içerisinde önde ve öncü olan aziz milletimiz, bu türden ulvi gayretlerin sahibi pek çok ismi bağrında yetiştirmiş, o isimlerin açtığı çığırlardan giderek nice ulvi hedefe kavuşmuştur.

Bu yazıda sizlere sessiz ama gayesi yüce bir hedefe doğru çığır açan bir kıymetli isimden, Sami Güçlü’den bahsedeceğim.

Cihanbeyli’den başlayıp Afyon sınırlarına kadar dağılmış Sarıkeçili Yörüklerinin yaşadığı, bugün Sarayönü ilçesinin sınırları içerisinde yer alan Kuyulusebil köyünde, 1950’nin 6 Eylül’ünde dünyaya gelir Sami Güçlü.  

Kendisi köyünün, Cengiz Aytmatov’un Gün Olur Asra Bedel kitabında yer alan Boranlı Demiryolu İstasyonun bulunduğu yerleri anımsattığını söyler.

Teknik ve medeniyetteki  ilerlemeler edebiyatla olur Teknik ve medeniyetteki ilerlemeler edebiyatla olur

Yetim ve yokluk içerisinde büyüyen babası Merhum Hasan Bey, İkinci Dünya Savaşının olduğu dönemde, tam 4 yıl askerlik yapar. Sonra annesi Merhum Esmehan Hanım’la evlenir.

Sami Güçlü, ailenin en büyük evladı olarak dünyaya gelir.

Özellikle o dönemler Anadolu’nun pek çok yeri için adeta bir gelenek olan “çocukların erken yaşta hayata atılması”, Sami Güçlü için de geçerlidir. Henüz yaşı 10 bile değilken hayvan otlatmadan tutun da tarlada ve ev işlerinde yarım ve katkıda bulunur.

TAHİR HOCA’NIN SOHBETLERİNE KATILDI

İlkokul 5’in bir kısmına kadar köyündedir. Sonra ailecek Konya merkeze göç ederler. Kendisi bu hadiseyi şöyle aktarır: “Alâeddin Tepesi’nin güneyinde Arapoğlu Makasından aşağı doğru inen, Sahip Ata Camii’ne doğru giden caddenin ilerleyen kısmında, Has Bey Mescidi’nin yakınında üç katlı bir evin bodrum katına taşındık. Burası Altınçeşme Mahallesi, Ayîne Sokaktı. O tarihlerde bu mescid, evlerin arasına sıkışmış, bu sebeple çok fark edilemeyen bir mücevher gibiydi.”

İlkokulu bu eve de yakın konumda olan Altınçeşme İlkokulunda bitirir. Ortaokulu ise bugün Beş Yol diye ifade ettiğimiz yerdeki Karma Ortaokulunda okur. Lise eğitimini ise ülkemizin en köklü liselerinden olan Konya Lisesinde alır.

Konya’da bulunduğu o dönemde babasıyla beraber Tahir Büyükkörükçü Hoca’nın sohbetlerini dinlemeye gider. Tahir Hoca’nın bilgisine ve hitabetine o zamandan hayranlığı vardır.  Daha sonra Hasan Hüseyin Varol merhuma da sık sık ziyaretleri olacaktır.

Onun hayatında belirleyici bir rol oynayan dönem ise muhakkak üniversite hayatıdır. Liseden mezun olduğu yıl İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini kazanır ve hayatında İstanbul dönemi başlar. Fakülteye başladığı ilk gün, 1968’in 1 Ekim’i, hayatında görmediği bir manzara ile karşılaşır. Dışarıda çok sayıda polis, içeride çatılara kadar çıkmış çeşitli gruplar, molotof kokteylleri, polisle çatışan öğrenciler, işgal edilmiş bir üniversite… Karmakarışık ve tedirgin edici bir ortam… Senato tarafından okul 3 gün tatil edilir.

ÜNİVERSİTE FİKİR HAYATININ ŞEKİLLENDİĞİ BİR DÖNEM

Her şeye rağmen üniversite dönemi, Sami Güçlü’nün aksiyon ve fikir hayatının şekillendiği bir zaman dilimi olur. Kendisi bu dönemi şöyle tanımlar: “Üniversite dönemimin ilk 3 ayında Necip Fazıl, Nurettin Topçu ve Sezai Karakoç’la tanıştım. Yakınlıklarımız zamanla ilerledi bu isimlerle… Çıkardıkları dergilere abone oldum. Doğru bir çevre içinde okudum üniversiteyi. Bu çevrenin koruyucu bir tarafı oldu tabi. Üniversite 2. sınıfta MTTB’li öğrencilerin kaldığı 500 kişilik öğrenci yurdunun talebe temsilcisi ve o derneğin yönetim kurulu üyesiydim.”

Milli Türk Talebe Birliği (MTTB) içerisinde farklı ve önemli görevler üstlenir. Bu gençlik teşkilatı bünyesinde kurulan Fatih Gençlik Matbaasının yöneticisi olur.

Akademik hayata Sakarya Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisinde başlar. Sabahattin Zaim merhumun asistanı olur. Hayatına en çok dokunan isimlerden biri de şüphesiz Merhum Sebahattin Zaim’dir. Onunla yıllarca ve çok yakın olarak çalışır. MTTB’de iken üstlendiği “okuyan, düşünen ve üreten gençlerin sayılarının artması” vazifesini Sakarya’da da devam ettirir.

28 ŞUBAT’IN EN YAKIN ŞAHİTLERİNDEN

1996-1997 arasında, bir yıla yakın bir dönem, 54. Hükümet Döneminde, Başbakan Başmüşaviri olarak görev yapar. 28 Şubat döneminin ülke için ne demek olduğuna en yakın noktadan şahit olur. Daha sonra tekrar üniversiteye döner.

2001 yılında kurulan AK Parti’nin kurucu üyelerinden biri olur. 3 Kasım 2002 seçimlerinde Konya’dan Milletvekili seçilir. 58. ve 59. hükümetlerde Tarım ve Köy İşleri Bakanı olarak görev yapar. İki dönem (yaklaşık 9 yıl) süren milletvekilliği sürecinde iki buçuk yıl Bakan olarak aziz milletimize hizmet eder. 2011 yılında çok da alışamadığı siyasi hayata noktayı koyar.

Üniversitede MTTB’li bir öğrenci iken vazife edindiği işlere artık daha çok vakit ayırabilecektir. Yaşadığı tüm tecrübeler onu, en büyük ihtiyacımızın kendi kültür ve medeniyetini tanıyan, doğru sözlü ve çalışkan bir gençliğin yetişmesi gerektiğine inandırmıştır.

2012’de Sakarya’da küçük bir üniversite öğrenci grubu ile başlattığı yazar okuma programı, daha sonra Anadolu Mektebi adını alacak ve bu toprakların en hasbi kültürel hamlelerinden biri olacaktır.  Okuyan, düşünen, üreten ve her şeyden önce hayatının merkezine kendi kültürünü ve değerlerini koyan bir gencin bu vatana ve nerede yaşarsa yaşasın kalbi bu vatan için çarpan herkese faydası olacaktır.

Sami Güçlü’nün kendi benzetmesi ile sessiz yağan yağmur olan Anadolu Mektebi, 2012’den bu yana ülkemizin dört bir yanında fidana durmuş, hatta dilimizin konuşulduğu, milletimizle kan ve gönül bağı olan nice coğrafyadaki gençlerimize kim olduklarını hatırlatma gayesindedir. 

Ahmet Yesevî’den devralınan manevi mirası Anadolu’ya taşıyan Hz. Pîr Mevlana ve Yunus Emre’den tutun da 20. asrın ahlak abidesi Milli Şairimiz Mehmet Akif’e, fikir, aksiyon ve şiirde üstadımız Necip Fazıl Kısakürek’e, Nurettin Topçu’ya, Sezai Karakoç’a kadar daha nice değerin külliyatları lise ve üniversite gençlerimize okutulmaktadır.

Henüz öğrenci iken bu büyük isimlerle tanışan, onları kendi klasikleri olarak addedip, okuma sırasının başına koyan gençlerin, hayat binalarının temelini nasıl sağlam atacaklarını tahmin etmek güç değildir.

Bu toprakların değerleri ile barışık büyük isimleri okuyarak tanıyan ve seven gençler, ileride büyük insan olmaya da en yakın namzettirler. Zira ömrünün bu bereketli dönemini, öğrencilik yıllarını, nitelikli bir okuma programına uyarak geçirenler, geleceğe de umut taşıyacak olanlardır.

Hülasa bugün için 75 yaşında olan Sami Güçlü, Üstad Necip Fazıl’ın “kim var?” seslenişine, sağına ve soluna bakınmadan “ben varım” diyen, ömrünü bu milletin çocuklarına vakfetmiş, hesapsız bir gönül ve dava adamıdır.

Allah Sami Hoca’ya ve aziz milletimizin hayrı için gayret gösteren herkese sağlık, afiyet ve uzun ömürler versin.

Kaynak: Atilla Yaramış