Emekliler zamlı maaşlarını aldı geçtiğimiz ay. Levent Kırca, bir repliğinde zam değil zamcık demişti ya, buna benzer bir tepki ile karşı karşıya kaldık.
Sanki maaşlarına zamları veren veya bu zammı belirleyen bizmişiz gibi emeklinin biri mail yoluyla ulaşmış ve veryansın etmiş. Birinin bir derdi varsa, o derdi ilgili kurumlara aktarmak da bizim boynumuzun borcu.
Emekli maaşlarına yapılan zamları sert bir şekilde eleştiriyor bu mail. İronik bir dille de emeklilerin genel durumunu özetliyor. Bize de bunu paylaşmak düşer. Doğrudan, kendi cümleleri ile emekli amcamızın duygularını sizlere aktaralım. Belki ilgililerden bir gören, bir duyan olur:
2009 yılındaki Torba Yasa ile birlikte borcumu ödeyip emekli olma imkanı buldum. 1 yıl öncesine kadar borcumu ödemeye devam ettim. Bu nedenle maaşımın büyük bir bölümü borcumu ödemek için kesiliyordu.
Sonrasında maaşımı tam olarak almaya başladım. Buna sevindim, çok mutlu oldum. Esnaftım eskiden, iş yerimi kapattıktan sonra da hiçbir gelirim kalmamıştı. Emekli maaşıyla kıt kanaat geçinmeye başladım. Büyük umutlarla emekli maaşlarına yapılacak olan zammı bekledim. Sağolsunlar 30 lira zam yapmışlar. Onu da hastane masrafı, ilaç parası filan derken fazlasıyla geri alıyorlar.
Benim maaşıma zam yapmasınlar, istemem. Çünkü maaşıma zam yaparlarsa hayat standartlarım yükselir. Kuru ekmek ve bir baş soğana talim eden ve buna alışan midem, eti görünce şaşırıp kalır. İşlevini yapamaz.
Sonra kolesterolüm yükselir, tansiyon sorunum belirir. Kalbim ağrımaya başlar. Damarlarım tıkanır.
Sonra o hastane senin bu doktor benim koşar dururum. Çoluğuma çocuğuma da yük olurum. İlacıydı, iğnesiydi derken devletime de yük olurum. Devletimiz bütün bunları göz önünde bulundurarak, maaşımızı ona göre düzenlemiş. Tüm emeklilerimize tavsiyem bir de bu boyutları ile düşünmeleridir.
Herkesin bir derdi var. Halinden memnun olan kaç insan var ki? Bu biraz da kendimizden kaynaklanıyor. Hep dahasını bekliyor, hep dahasını istiyoruz. Elimizdekilerle yetinmesini bilmiyoruz. Olduğumuzdan daha büyük işlere kalkışıyoruz. Boyumuzu aşıyoruz. Ayağımızı yorganımıza göre uzatmaktan imtina ediyoruz. Aza kanaat etmesini bilmiyoruz.
Ağlamayana süt verilmeyeceğinin de farkındayız ki, sürekli ağıt yakıyoruz. Şükretmesini bilmiyoruz.
BİRLİKTE KONYAYMIŞIZ!
Emekli amcamızın derdini anlattık. Biraz da başka dertleri aktarmaya çalışalım. Geçtiğimiz Cumartesi günü AK Parti'nin Konya İl Teşkilatı, tüm birimleri ile birlikte Konya basını ile buluşmayı arzulamış.
'Birlikte Konya'yız'diye de slogan yapmışlar. Bu birliktelik heyecanına Konya basınını da ortak etmek istemişler. Düşünce güzel... Ama zamanlama yanlış!
Çünkü Cumartesi günü Konya basını birlikte Anadolu olabilmek için Ankara'daydı. Türkiye'nin dört bir yanından gelen meslektaşları ile kucaklaştı. Aylar öncesinde bu birlikteliği sağlamak için gerekli zemin hazırlanmıştı.
Türkiye genelindeki temsiliyeti ilgilendiren önemli bir mecrada var olabilmek için, Konya'nın adını buraya yazabilmek için Ankara'daydık.
EdirneAnkara'daydı. Kars Ankara'daydı. Sinop Ankara'daydı. Hatay Ankara'daydı. Kısacası Türkiye Ankara'daydı.
Başardık elhamdülillah...
Bunu da tüm Konya biliyordu. Özellikle Konya'daki ve Türkiye genelindeki tüm medya kuruluşları...
Şimdi benim merak ettiğim konu, nasıl birlikte Konya oldukları... Birlikte Konya olduysanız, biz niye yokuz? Konya basınının önemli bir kısmı niye yok?
Birliktelik bir kısım zevatla olmuyor. Evet, çıkıp iki kelam edebileceğiniz ve bunu Konya kamuoyuyla paylaşabileceğiniz kadar medya mensubu vardı burada. Gönül darlıkları, kıskançlıkları ve hasetleri davranışlarına yansımış olan bu bir kısım zevatla birlikte Konya olunabileceğini düşünüyorsanız, sizin işiniz de yaş. Benden söylemesi...
Tekraren söylüyorum, siz sandıktaki çürük elmalarla, kuruyan ağaç dalları ile Konya'da birlikteliği sağlamaya çalışırken, Konya çoktaaan Ankara'da baharı başlatan bir çiçek gibi filizlenmiş, birlik olmuş, birlikteliğin vermiş olduğu güçle de alması gereken sonucu almıştı.
Mesnevi'den:
Dostlara, sevdiklerine ulaştın mı sus, otur. O halkaya kendini yüzük taşı yapmaya kalkışma.