13.Mayıs.2014 günü Soma'da büyük acı yaşandı. Diyanet İşleri Başkanlığı'nca hazırlanan bir hutbe tüm camilerde okundu. Hutbe duygu dolu ve teslimiyetçi idi, araştırıcı ve sorgulayıcı değildi. Hutbede; “kader ve ecel, insanoğlunun ihmal ve sorumluluklarını asla ortadan kaldırmaz. Takdir, insanoğlunun tedbir sorumluluğunu ortadan kaldırmaz” gibi güzel birkaç cümle varsa da Diyanet bizi “Soma'da can verenler için Yasinler, Tebarekeler, Fatihalar, İhlâslar, Hatimler okumaya çağırarak otomatik kıraat makinesi olmaya çağırdı.

Sonra baktım, “Diyanet'in din görevlisiyim” diyen kişiler ölenlerin yakınlarına gitmişler, “isyan etmeyin, bu kaderdir, şehitleriniz huzursuz olur” demişler. Bu durum TV ve gazetelere yansıdı. Kendisinin insanlardan farklı olduğunu söyleyen birisinin bir yazısı mezarlara kondu. Fırsat bu fırsat dediler başka bir cemaatin cübbeli, sarıklı manevi önderleri Soma'ya gittiler; milletvekili ve gazetecilerin görüşemediği kişilerle görüştüler, giremediği yere girdiler. Bir başka kesim; “laiklik küfürdür, askere gitmek sakıncalıdır” bildirisini dağıttı.

İslam adına yapılan bu uyutma, kandırma, hedef şaşırtma, fitne sokma gibi gelişmelere gönlüm razı olmadı. Bir hutbe de ben yazayım dedim, içimden geçenleri hutbeleştirdim. İşte o hutbe:

***

SOMA FELÂKETİNİN ÖĞRETTİKLERİ

Saygı değer Müslümanlar!

13.Mayıs günü Soma'da 301 kardeşimizi kaybettik. Acımız büyüktür. Hepimizin başı sağ olsun. Allah hayatını kaybedenlerin ailelerine sabır versin.

Müslümanlar! Allah bize: “Sizi yaratan benim. Benim gücüm ve bilgim sonsuzdur. Sizi sıkıntı ve zorluklarla denerim. Sabrınızı ölçerim” der ama aynı Allah bizi: “Yerde ve gökte ortaya çıkan bozgunlar/sıkıntılar insanların (sizin) kendi davranışlarının sonucudur” (Rum:41) diyerek uyarır, kendi yaptıklarınızla kendinizi öldürmeyin der. Şu ayetler üzerinde düşünelim biraz düşünelim: “Kim yararlı iş işlerse kendi yararınadır, kim kötülük yaparsa kendi zararınadır.” (Casiye:15) “Allah, saygılı olanları başarılarından dolayı kurtarır!” (Zümer:61) “Herkes kazandığına rehindir/ipoteklidir.” (Tur:21)

Hz. Muhammed, devesini bağlamadan yanına gelip, “devemi bağlamadan geldim, Allah'a tevekkül oldum, umarım bir şey olmaz” diyen bir ziyaretçisine: “Bağla, ondan sonra tevekkül et” demiştir.

***

Müslümanlar! 

Soma'daki kazanın ayrıntıları ortaya çıkmaya başladı. Anlaşıldığı kadarıyla orada birçok ihmal var. Dikkatli çalışsaydık, işimizi tam yapsaydık, işverenler az paraya çok üretim hesabı yapmasalardı, bazı kamu yöneticilerimiz emek ve alın terinden yana olsalardı, bu acıyı yaşamazdık.

Her ne zaman başımıza bir felaket gelse, “kaderimiz buymuş, isyan edip günahkâr olmayalım. Onlar şehit” gibi sözlerle susturuluyor ve uyutuluyoruz. Allah bu acı kaderi hep Müslümanlara mı yazıyor, bizden intikam mı alıyor? Hayır! Allah intikam almaz. Allah kullarına düşmanlık etmez. Eksik işlerimizin faturasını Allah'a kesmek yanlıştır. Sıkıntılarımızın nedenlerini işverenlerin doymak bilmeyen hırslarında, bazılarının koltuk ve servet düşkünlüklerinde aramak gerekir.

“Dindarız” diyen güç sahipleri felakete farklı görüşlerle yaklaşan gazeteci ve siyasilere Soma'da zorluklar çıkarıldılar, bilgi edinme hakkımıza el koydular. Oysa Hz. Muhammed böyle yapmazdı; toplumun bütün sorunlarını camide enine boyuna tartışırdı. Ayrıca o dönemlerde camiler insanları uyandırma, din ve dünya işlerini öğrenme yeri idi, camilerde beyinler yıkanmazdı. 

Bazı din görevlilerinin Soma'daki acılı ailelere varıp “isyan etmeyin, şehidiniz huzursuz olur” gibi telkinlerinin İslam dini açısından hiç değeri yoktur. Bir şehit, geride kalanlarının söz ve davranışlarıyla neden huzursuz olsun? İnancımıza göre şehitler cennettedirler. Cennette huzursuzluk olmaz. Hem bu iddia yukarıdaki,  “herkes yaptığına, kazandığına rehindir” ayetine aykırıdır.

Görmüşsünüzdür, bir dini cemaatin taraftarları üstatlarının kitaplarındaki bir sayfanın fotokopisini çekmişler, mezar taşlarına yapıştırmışlar. Dünya hayatımızı bölenler, şimdi mezarlarımızı bölüyorlar. 

Soma'da bir başka cemaatin ileri gelenleri de boy gösterdiler, özel giysileriyle göründüler. Bu da yanlıştır. İslam'a ve Hz Muhammed'in hayatına göre bir Müslüman diğer Müslümanlara karşı şeklen ve fikren farklılaşmaz. Burada tarihi bir gerçeği hatırlayalım; eskiden papazlar misyonerlik görevini yapmak için, acılı günleri, kalabalık yerleri kollarlar, insanları avlarlarmış. Soma buna benziyor. Mezar, hastane ve caddelerdeki bu görüntüler fırsatçılıktır. 

En acılı günlerimizde “laiklik küfürdür, askere gitmeyin” gibi söz ve çağrılar da dinimize terstir. İslamiyet din ve vicdan özgürlüğünü savunur. Zorlama ile yapılan bir işin hukukta da dinde de yaptırımı olmaz. “Askere gitmeyin” çağrısı münafıklıktır. Bu tür iddialar bizi zayıf düşürmek, bizi sömürgecilerin kölesi yapmak için ortaya atılıyor. Askerimiz olmazsa yurdumuz işgal edilir. Haçlılar istiyorlar ki bizdeki yurt sevgisi kaybolsun, kurulan kumpaslarla yurtseverlik mahkûm olsun, Türkiye'yi yutmak kolaylaşsın. Gelin bu oyunu birlikte bozalım.

Ey cemaat! Tüm bu tehlikeler karşısında Diyanet'in sessiz kalması kabul edilemez. Diyanet halkımızı aydınlatmalı, milli ve dini değerlerimiz üzerindeki kötü niyetleri hutbe ve vaazlarıyla açıklamalıdır. Diyanet'i vatan savunmasına çağırıyoruz.  

Muhterem kardeşlerim! Allah bizden halis/içten/samimi Müslümanlar olmamızı ister. İslam Müslümanlara “düşünün, aldanmayın, sürüleşmeyin” der. Düşünen, aldanmayan, sürüleşmeyen halis Müslümanlara selam olsun!

Allah'ım, ey bizim Rabbimiz! Bize dünyada da ahrette de iyilikler ver.