Size 10 Kasım sabahı yaşadığım bir anı anlatmak istiyorum. Sabah işe gelirken minibüs beni çok ters bir yerde indirdi karşıya geçmek için etrafa bakınırken günün anlam ve önemine binaen askeri lojmana asılmış dev Türk bayrağı ve Atatürk bayrağını gördüm. Çok güzel görünüyordu fotoğraf çekmek istedim iki kare aldım ama açıkçası ne çektiğime bakmadım. O sırada karşıya geçen bir çocuk abla geçsene diye seslendi. Kağıt toplayıcısıydı. Arabasıyla yolun ortasında durmuş beni bekliyordu. Telefonu cebime attım geliyorum dedim. Birlikte biraz yürüdük yine ışıklara denk geldik yeşil ışığa yetişemedik kırmızı yandı ‘nasip’ dedi gülümseyerek. Işığı beklerken nereye gittiğimi sordu işe gidiyorum dedim onun nereye gittiği belliydi sormadım onun yerine adını sordum ‘Mustafa’ dedi, ben de kendimi tanıttım. Sohbete devam etmek istiyordu yaşımı, nerede çalıştığımı sordu tek tek cevapladım kendisi 14 yaşındaydı, sadece 14. Sabahın erken saatlerinde yaşıtları evde uyurken veya okulda ders dinlerken Mustafa yollarda kağıt topluyordu ve bana eşlik ediyordu. Nerede oturduğunu sordum. Direk anne baba burada değil, Suriye’de dedi. O ana kadar Mustafa’nın Suriyeli olduğunu anlamamıştım. Muhtemelen yakınlarıyla yaşıyor ama anne babası burada olmadığı için kendisini buraya ait hissetmiyordu. Yol ayrımına geldiğimizde bana içtenlikle kendine dikkat et dedi. Kendine dikkat etmesi gereken kendisiyken…

Mustafa; adıyla, yaşıyla ve yaşadıklarıyla beni çok düşündürdü. Yaşına rağmen gösterdiği olgunluk, nezaket ve benimle kurduğu sağlıklı iletişim çok değerli. Hepimizin ailesinde Mustafa’yla yaşıt çocuklar var, biliyoruz ki çoğu büyüklerine asi ve bir selamı bile binbir güçlükle verecek kadar asosyal. Mustafa Türkiye’ye bebekken gelmiş ve burada büyümüş bir çocuk olarak çok iyi Türkçe konuşuyor ve geçimini sağlamak için çalışıyor. Hayatın kime ne getireceğini hiçbirimiz bilemeyiz. Ama hepimiz karşılaştığımız zorluklarla mücadele etmenin bir yolunu buluruz. Mustafa ülkesini terk etmeyi, mülteci olmayı ve bu sıfatları taşımayı tercih etmedi. Dünyaya geldiğinde Suriye’deydi şimdi Türkiye’de hayata tutunmaya çalışıyor. Suriyelilere devlet çeşitli imkanlar sağlıyor elbet ama sağlayamayacağı birçok şey var. Örneğin insanların sığınmacılara bakış açısı değişmiyor. Onları insan olarak değil de bir sorun olarak görmeye devam edemeyiz. Dünya üzerinde savaşlardan ve çatışmalardan en fazla etkilenen grup çocuklardır. Özellikle çocuklara karşı daha sağduyulu olmamız gerekir. Her birey saygıyı hak eder. Hangi milletten olduğu hangi dinin mensubu olduğu ve kendini hangi kimliğe ait hissettiği bir kıstas olmamalıdır. Mustafa sadece samimiyetiyle benim aklımda kalacak.

Aradan biraz zaman geçti çektiğim fotoğraflara baktım kadrajda iki Mustafa vardı. Biri Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk diğeri Suriye rejiminden korunmak için Türkiye topraklarına gelen çocuk Mustafa… Bu fotoğraf bana çok şey anlatıyor ve Mustafa Kemal'in şu sözünü hatırlatıyor. "Ben yaşayabilmek için kesin olarak bağımsız bir ulusun evladı kalmalıyım. Bu yüzden ulusal bağımsızlık bence bir hayat sorunudur." 

Saygı ve minnetle...