Uluslararası teşkilatlar ve anlaşmalar devletlerin ellerini, ayaklarını, başlarını bağlamak üzere kurgulanmış meğer. Dün Bosna... bugün Gazze küresel bir aymazlığa kurban mı edilecek?
Çok geçmedi, otuz yıl önce, 20. yüzyılın son çeyreği, ulaşmak istenen muasır medeniyetin tam göbeğinde bir soykırıma şâhit olmuştuk. Üç yıl süren katliamlarda 101.000 Boşnak müslümanın canına kastedimiş, dünya seyirci kalmıştı. Sırp kasapları ancak 25 yıl sonra mahkum olmuşlardı. Karadzic İngiltere'de belki de hiçbir şey olmamış gibi gözden uzak bir çiftlikte tavuklarını yemliyerek emeklilik tadı çıkarır gibi mahkumiyetinin tadını çıkarıyordur şimdi.
Srebrenitsa kurbanlarına her yıl yas töreni düzenleyip anarak , vicdanlarımızdaki yarayı kapatabilir miydik? Bugün vahşi bir katliam ve şanlı bir direnişe aynı anda şahit olduğumuz, kapalı hapishane Gazze'de şehit düşenler, insanlığın vicdanına gömülmüyor, sağır kulaklara ses veriyor. Vicdanı, insafı tüketmiş hiçbir değer tanımayan küresel baronları, dünya topacını kırbaçlarken, bir yandan da silahlandırdıkları dünya sayesinde ceplerini dolduruyorlar.
Deccal'in eli olsa; şu İsrail denen, kanla beslenen canavar, ayağı olsa; bir ayağı doğuda bir ayağı batıda, bastığı yeri üssleriyle kurutan Amerika olurdu. Kafası; sömürgeci ve entrikacı İngiliz - Yahudi aklı, gözü kulağı; akı kara, karayı ak uzağı yakın, yakını uzak tepe taklak gören ve gösteren şaşı haber ajansları olurdu. Hırsı; robotlaşmış Çin, Uykusu; diri diri kesilip parçalanmaya razı olmuş, Arap ve Müslüman yönetimler olurdu.
Bunca karamsar tabloya rağmen insanlık, onurunu koruyacak bir taife ile tanıştı. Dünyanın öbek öbek halklaştırıldığı bir zamanda, millet kalabilmiş , sancağı devralmış, kimseler yardım etmese de yardım olunacak, nöbetçi, şehit millet.
Bir asırdır zerkedilen seküler, laik ve hümanist dünya aşısı, dini ve milli aidiyetleri zayıflatmış olsa da tutmamıştı. Dünya yönetimleri cılız tepkilerle geçiştirecek kadar kudretsiz ve acizken, dünya milletleri denemese de dünya halkları - çünkü millet, yönetimi ile etle tırnak gibi bir ve aynı hedefe yönelmiş bilinçli bir varlık olmalı - vicdanlarını kaybetmemişti . Bir yandan Yemen gibi fakir ülkeler silahlandırılıp, sahneye çıkarılırken insan öğüten makineleri üretenler ellerini ovuşturuyor, dünya nüfusunu azaltmayı düşleyenlerin ağzının suyu akıyor, coğrafya Arap saçına döndürülerek Müslümanların bir araya gelmesi (en korkulan) , engellenmiş oluyordu. Ahlakın, faziletin, insanlığın yerini, sözde küresel çıkarlar, reel politik, konjonktürel gerçekler alıyordu. Böylesi bir dünyada Müslüman kalmayı başarabilmiş toplumların refleksi ;"Müslüman müslümanın kardeşidir. Onu düşmana bırakmaz." nebevi öğretisinin icabı olması gerekirken, kör, sağır ve dilsiz muhataplardan imdat bekleme acziyetiyle meydanlarda haykırmak en makbul amel oluvermişti. Elden gelenle yapılması gereken arasındaki mesafenin büyüklüğü aczin ya da kudretin ölçütü idi.
İsrail nüfusunun yüzde on ikisini oluşturan ultra ortodoks Haridi Yahudileri de sokaklarda Filistin bayrakları ile Siyonist devlete karşı çoluk çocuk protesto yapıyorlar hemen hemen hergün. Mahallelerinin en yüksek binalarına Filistin bayrağı çektiler, polisin çok sert tepkisi ile karşılaştılar. Devletlerine söz geçirebilmek ihtimalleri yok. (Zaten varlığına karşılar. Osmanlı dönemindeki huzuru özlüyorlar . Hatta yine Türk devletinin şemsiyesi altında yaşamayı istiyorlar. Tanrı'nın kendilerine dini ve ahlaki kabahatleri alışkanlık haline getirmelerinden dolayı öfkelendiğine, Kutsal topraklardan sürdüğüne, ahlaki yeterliliğe ulaşana kadar Yahudilerin devlet kurmalarının yasak olduğuna inanıyorlar. Zalim, despot ve ahlaksız bir yönetimin kutsal toprakları yönetemeyeceğini söylüyorlar. Bu tür gerekçelerle Siyonist orduda askerlik yapmayı reddediyor, çocuklarını Siyonist okullarına göndermiyorlar) . Her dinden, inanıştan hatta hiç bir inancı olmayanlar için ortak bir vicdan oldu Gazze. Bir hayat suyu serpti.
Tarih boyunca Kudüs ve çevresine kim sahip olduysa, dünyaya o hükmetmiş. Haçlılar, müslümanlar, Yahudiler... Bu turnusol topraklarda ya adalet ya zulüm marifetlerini sergilemişler.
Zalim, despot ve ahlaksız...
Siyonist rejim bu insanlık temsiliyetine layık olamaz. Ama şu her türlü mahrumiyet altında, ellerinin altındaki esirlere güzel muamele eden, binlerce yıllık vatanlarının ve inançlarının izzetini sabırla, azimle, işlerine zulüm karıştırmadan savunan şehit millet, insanlığın hâmiliği ve müslümanlığın temsiliyetine layıktır. Bâtılın, bütün hesaplarının üstünde, hazmedemediği de bu olsa gerek.
Hedefi, ilâyı kelimetullahdan muâsır medeniyetler seviyesine yükselmeye evrilmiş bir milletin, Filistin aynasına akseden tutuk niyetinin görüntüsü, bu tarihî şahitliğe ortak olmayı gölgelemez inşaallah. Hakk geldiğinde bâtıl zâil olur. Selam olsun HAKKA tâbî olanlara.