İnsan sahip olduğu şeylerin kıymetini pek bilemez. Onları kaybettiğinde veya kaybolmaya yüz tuttuğunda bu değerler kıymete biner...

Anadolu Selçuklu Devleti'nin payitahtı, Haçlı zihniyetine dur diyen Kılıçarslanların Alaeddin Keykubatların şehri, Hz. Mevlana'nın dünyaya hoşgörü mesajlarını yaydığı bir üs ve Anadolu'nun İslamlaşmasının en önemli merkezlerinden biri olan Konya'nın kıymetini de içinde yaşayanlar pek bilemiyor...

Yüz yıllar öncesinde bu toprakların var olması, bizim olması için verilen mücadelenin sonucunda köklü de bir miras bırakmış.

'Bir başkent daima başkenttir'denilir ya. Konya da Haçlı zihniyetine dur diyen, düşman gavurunun Kudüs istikametinde ilerlemesini engelleyen bir başkent olmuş.

Sadece savaşlar yapılmamış burada. Bir medeniyet inşaa edilmiş. İslam medeniyeti bu topraklarda yükselmiş. Çağlar öncesinden var olan Anadolu medeniyetinin üzerine yeni birikimler konulmuş.

Konya bir başkent olarak, tüm ihtişamı ile kendisini göstermiş...

***

Konya'da yaşamakbaşka, Konya'yı yaşamak daha bir başkadır.

Konya'da yaşayıp da Konya'yı yaşayamadığımız uzun bir dönem olmuş. Hatta bu şehir cezalandırılmış. Hiçbir yatırım yapılmamış. Devlet bazı özürlü zihinler nedeniyle Konya'ya küsmüş...

Bir çok tarihi değer yok edilmiş, yerle bir edilmiş. Kalan sağlar bizimdir diyenler, bu büyük medeniyete, ecdadın mirası olan bu tarihi değerlere mümkün mertebe sahip çıkmaya çalışmış.

Sonrasında yine bir fetret devri yaşandı ki, bu devir yakın zamana kadar devam etti.

Ta ki, vakıf eserlere geçmişin izlerinin geleceğe taşınabilmesi için el atılması ve onların korunması gerektiği fikri sabitleşinceye kadar...

Şimdilerde Konya'da tarihi eserler üzerinde ciddi bir çalışma yürütülüyor. Yakın zamanda, 2000'li yılların başında başlayan bu çaba sayesinde birçok eser yıkılmaktan kurtarılmış durumda.

Tıpkı Hz. Mevlana'nın Türbesi'nin hemen yanında bulunan Sultan Selim (Selimiye) Camii'nde olduğu gibi...

Caminin neden bu kadar uzun süre ibadete kapalı kaldığı yönünde çok eleştiriler oldu. Halen de devam ediyor. Kısmen haklı eleştirenler. Çünkü yaklaşık 3 yıldır kapalı ve daha 1 yıl daha kapalı kalacak...

Ancak, hiç açılamayacak, yıkılıp gidecek olmasındansa uzun bir süre ibadete ve ziyarete kapalı kalmasını yeğlemek lazım.

Sultan Selim Camii'ndeki çatlaklar vardı ya, giren herkesin gözüne çarpan. Bunlar sıradan sıva çatlakları değil. O yüzden caminin temeline inildi ve tepeden tırnağa restore edilmek istendi.

Şimdilerde kubbesiyle ilgili çalışmalar yürütülüyor. Sultan Selim Camii'nin aslında tarihi ve mimari yapısı sonradan yapılan sıvanın altında kalmış. Tarihin üstü sıvanmış. Artık iş bilmezlerin yaptığı bir yanlış mı, bilerek yapılmış bir şey mi, orasını bilmem.

Ama şimdilerde restorasyon yapılırken farkına varılmış olayın. Duvarlardaki çatlaklar tamir edilirken sıva kazınınca, altındaki eşsiz kaneviçi süslemeler görüldü. İşte burada işin rengi değişti.

O nedenle caminin restorasyonu ihalesi yeniden yapıldı. Buradaki o eşsiz işlemelerin yeniden gün yüzüne çıkarılması isteniyor. Bu nedenle de çok titiz bir çalışma yürütülüyor.

Şuna şükretmek lazım ki, cami yıkılmadan bu büyük tehlike fark edildi. Ecdadın kemiklerinin sızlamasının önüne geçilmiş oldu.

Bu tehlike fark edilmeden tramvayların yeni döşenen raylar üzerinde ilerliyor olmasını hiç düşünemiyorum. Şaka maka, Sultan Selim'i biraz daha görmeseydik, bir daha göremeyecektik...

Mesnevi'den:

“Gülmeler, ağlamalar da gizlidir. Ey saf ve temiz kişi! Defineyi yıkık yerlerde ara.”