Şu günlerde yaşadığımız ekonomik krize rağmen aşk sektörü canlı. Sanki iç karartıcı bir tabloda ki pembe fırça darbeleri gibi. Sevgililer Günü'nün sıcaklığı geçmeden aşka bir projeksiyon tutalım.
AŞKIN MİZAHI
Aşk doğa eczanesinden nasıl elde edilir?
İlacın adı: Aşk
Familya: Sevdacae
Bitki adı: Aşkus Tadarus
Elde edilişi: Aşkı elde etmek için türlü yöntemler vardır. Birinci yöntem için ilkel maddeler, para, bir çift söz ve bir çift kesici gözdür. Fakat bu yöntem pahalı olduğu için, endüstride başka yollarla elde edilir. Özellikle orta halli insanlar arasında aşk, parasız-pulsuz, belirli bir süre gözleme yardımı ile elde edilir. Bu şekilde elde edilen aşk saf değildir. Çeşitli randevularla kristallendirilir ve daha sonra saf olarak ele edilir.
Fiziki özellikleri: Pembe renkli kristallerden oluşur. Kalbe yerleşir. Keskin lezzetlidir. Özellikle iç organlarda hissedilir.
Kimyasal özellikleri: Kaba sözlerden alınır. Formülü hemen değişir. Aslında aşk dayanıklı bir madde değildir. Parasızlık, sefillik, yalancılıkla geçimsiz bir ilaçtır.
Saflık muayenesi: Aşkın ne ölçüde saf olduğunu anlamak için ihanet, aldatma, matrak geçmeye ne ölçüde dayanıklı olduğu araştırılır.
Miktar tayini: Aşk enjekte edilmiş ve hassas tartılmış bir insan, bir haftada 5 kilo kaybederse, bu uluslararası ölçütlere göre en az Romeo-Jüliet, Türk ölçütlerine göre Leyla ve Mecnun aşkına eşittir.
Kullanılışı: Nişan ve nikâhta az dozdalar da alınmalı. Fazla miktarı magandalardan para koparmada kullanılır.
Aşk çeşitli biçimlerde görülebilir: Bilim aşkı, sanat aşkı, doğa aşkı gibi.
Teşhisi: Kalp çarpıntısı. Uçma hissi. Gözlerde kararma. Sevdiğinden başkasını görmeme şeklinde özel bir körlük. Mantık kaybı. Uykusuzluk, iştahsızlık, terleme
Kullanılışı: Kalbi hızlandırmak için alçak dozda.Sinir sistemini uyarmak için yüksek dozda
Moral verici ve neşelendirici. Ancak belli bir dozu yoktur.
Hiç alınmazsa kişide kompleks yaratır. Yüksek dozda öldürücü, az dozda güldürücü etkisi vardır.
İlacın reklamı için uygun slogan: Karanfilim ez beni, Çift katlı tülbentten süz beni, Sen kalem ol, ben divit, Reçeteye yaz beni!
AŞKIN İZAHI (BİLİMİ)
ÂŞIK İNSANIN BEYNİNDE NELER OLUYOR?
Aşka giden yol burundan geçiyor.
Öncelikle FEROMONLAR dediğimiz kokusunu bilinçli yoldan algılayamadığımız kimyasallar var. Genellikle koltuk altından salgılanıyor. Bu koku burnun iç kısmında bulunan vemoronasal organ olarak bilinen bir almaç sayesinde algılanabilir. Bu organ feromonları beyne iletir. Farkında olmadan genetik olarak bize en uzak genleri taşıyan kişiyi seçmemizi sağlıyor. Üstellik bu eşleşmeden bağışıklık sistemi daha güçlü çocuklar dünyaya geliyor.
Aşık olunan kişinin resmine bakılınca beyinde uyarılan bölgelerin, beynin ödül, tutku ve bağımlılıkla ilgili alanlar olduğu görülüyor. Bu alan DOPAMİN adlı maddenin salgılanmasına neden oluyor. Aşık olununca artan dopamin beynin hipotalamus bölgesinden salgılanıyor. Bağımlılık yapan maddeler kullanıldığında da dopamin maddesi üretimi artıyor, yani aşık olmak uyuşturucu etkisi ve bağımlılık yapıyor. Artan dopamin salgısı vücutta SEROTONİN üretimini azaltır. Serotonin uyku ve iştahı düzene koyan bir nörokimyasaldır.Serotonin azalması aynı zamanda takıntılı olma durumuna yol açar obsessive-kompulsiv bozukluk.Beynin mantık,muhakeme,kişilik,dürtü denetimi ile ilgili bölgelerinde etkinlik azalır.Beynin bir başka bölgesi amgladası aktif hale gelir.Bu aşığı korkusuz yapar.Olumsuz duyguların oluşumuyla ilgili alanda aktivite azalması izlenir. O ne yaparsa yapsın kızamıyorumun sebebi budur.
AŞK NEYE BENZER?
Aşk kızamık gibidir. Ne kadar geç yakalanırsanız, o kadar tehlikeli olur. Douglas Jerrold
Aşk aşı gibidir. İnsanın ikincide, ağır hastalanmasını önler. Honore de Balzac
Aşık olmayanlar, mükemmel bir erkeğin sıradan bir kadın yüzünden niçin ızdırap çektiğini anlayamazlar. Bu kimsenin dikkatini çekmeyen Comma Vacillus adlı bir mahlûk yüzünden koleraya yakalanınca, şaşırmaya benzer. Marcel Proust
KUŞLARIN AŞKI
Biri boş boş bakınca, aptallık edince angut gibi deriz. Hayvanlara yapılan bir sürü haksızlıktan biridir bu deyim. Angut aslında bir kuş. Angut kuşu ürkek bir hayvan olmasına rağmen, eşi öldüğünde başından ayrılmıyor. Başka bir yırtıcı hayvan, ya da insan gelse dahi bakışlarını bir an olsun ayırmıyor eşinin cansız bedeni üzerinden.
Bir gazeteci ağabeyimiz, angıt kuşunu anlatmıştı: Angıt kuşunun eşine sevdası yaban hayatının bitmek tükenmek bilmeyen öykülerindendir! Eşi vurulduğunda,hiçbir zaman başka eş tutmaz.O artık ömrünü tek başına,yapayalnız ve ovalarda ağlaya ağlaya tamamlar!O yüzden avcılar angıt kuşunu vurmazlar!Bir süre önce Seyfe Ovasında bir avcı,çift dolaşan angıt kuşlarından birisini,bir gaflettir vurdu!Eşi orayı terk etmedi!Ağlayarak,gökyüzünde daireler çizerek döndü durdu!Onun buğulu sesiyle yaktığı ağıt,bütün ovayı kapladı!Tanığıyım;o gökyüzünde,avcı aşağıda ağladı!Avcının hıçkırığı boğulup bir dere yatağında kalıyordu,ama angıt kuşunun sesi dağdan dağa çarparak büyüyor,yayladan yaylaya,ovadan ovaya yankılanarak dağılıyordu!Seyfe Ovasının rençberleri,o angıt kuşunu unutmadılar!Bütün göçmen kuşlar Macar ovalarına doğru göç ederken,eşi vurulmuş o yalnız kuşun ovayı terk etmediği anlatılır!Yapayalnız ve o buğulu sesi ile ağlaya ağlaya!O sevdanın da,o hıçkırığın da,o ölümsüz vuruluşunda en yakın tanığıyım.O gün bu gündür ne zaman sevdadan söz açılsa,yüreğimde bir angıt kuşu vurulur!Ve bir angıt kuşu ağlar gezinir!O ağlar,ben ağlarım!
AŞKIN ŞİİRİ
Kumun üzerinde bırakılmış bir su tanesi
Denizin unutkanlığıdır.
Uzak dağlarda kalmış bir bulut,
Rüzgârın unutkanlığıdır.
Toprağa düşmüş gümüşlü bir kanat,
Geçen kuşun unutkanlığıdır.
Hayale dalmak ve ağlamak ihtiyacı
Gençlik yıllarının unutkanlığıdır.