Türkiye'de tartışılan konuların başında 'adalet' gelir.
Adalet tartışmasını başlatanlar 1923'ten 2014'e geçen süreci alma gayretinde olsa da işin aslı öyle değildir.
Türkiye'de adalet tartışmaları Tanzimat Dönemi ile başlamış ve günümüze kadar gelmiştir...
Peki neden tartışırız? Türkiye'de adalet var mıdır, yok mudur?
Bu sorula verilen cevaplar ise göreceli.
Kimine göre; kesinlikle Türkiye bir hukuk sistemi.
Kimine göre; adalet var ama işlemiyor
Kimine göre; adalet güçlülerin yanında
Kimine göre; adalet yok güçlülerin hukuku var
Kimine göre; adalet Türkiye'de sadece bir kadın ismi...
İfadeler değişmekle birlikte Türkiye'de adaletin olmadığını söylemenin kabul edilebilir bir yanı da yoktur.
Burada önemli olan adalete ne kadar önem verdiğimizle ilgili.
Adaleti lehimize olunca iyi, aleyhimize olunca kötü olarak ifade ettiğimiz sürece adalet tartışmalarının bitmesi beklenmemeli.
Verilen kararlar zaman zaman memnun etmeyebilir ama memnuniyetsizlik adalet duygusunu da silmemeli.
Ne yazık ki siliyor.
Bunda da en büyük etkeni siyasiler oluşturuyor.
'Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın' mantığı içinde politikacıların hoşlanmadıkları kararlara sert tavırları ve hemen arkasından hukuk sisteminde yaptıkları değişiklikler Türkiye'de adalet duygusunu bitirdi.
Vatandaşın gözünde adalet sadece bir kadın ismi olarak kaldı...
Devlet sisteminde de adalet geri planda kaldı.
Bunun en açık örneğini makam araçlarının plaka numaraları gösteriyor.
Bilmiyorum hiç dikkat ettiniz mi ama Adalet Bakanlığı'nın plaka kodu 35.
Başbakan Yardımcısı'nın, Spor Bakanı'nın, Çevre ve Şehircilik Bakanı'nın, Tarım Bakanı'nın çok gerisinde.
İlk 10'da olması gereken bakanlığın 35. sırada olması gerçekten düşündürücü.
Hiç değilse 7. sıradaki Başbakan Yardımcısı'nın yerine konabilir...
Protokol sırasında ise Anayasa Mahkemesi Başkanı, Yargıtay Birinci Başkanı ve Danıştay Başkanı'nın ilk 10'da olması da gayet iyi.
Aynı duyarlığının plaka kodundan da yapılması gerekiyor. Plaka kodunda 35. sıraya attığımız bir 'Adalet'ten adalet beklemek vatandaşın düşüncesinde 'adalet Türkiye'de sadece bir kadın ismi'dir demesini kabul etmektir...
Türkiye'de iyi bir hukuk sistemi var. İşleyişi tartışılır ve tartışılıyor. Burada önemli olan hukuk sistemini kendi sürecine bırakmak ve her yer de adaleti en üst düzeyde tutmaktır. Bu ifadeyi kullanırken de hukukçuların oluşturduğu bir oligarşiye izin verelim demiyorum.
Politikacılar, bürokratlar, gazeteciler, askerler, vatandaşlar... olarak adaletin değerini her yönüyle kavradığımız sürece Türkiye'de adalet tartışmalarını bitiririz.
Huzurlu ve güvenilir bir topluma kavuşuruz.
Fakat 'Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın' düşüncesinde olduğumuz sürece adaleti sağlayamayız ve gün gelir adalete ihtiyaç duyarız.
Günün birinde 'Adaletsiz' yargılanmaktansa, adaleti toplumsal yaşamımızda en üst değer olarak kabul edelim.
Unutmayalım ki değer verdiklerimiz değer verdiğimiz kadar değerlidir.