Bu haftaki yazıma Rüştü Bozkurt'un 30 Nisan'da söyledikleriyle başlamak istiyorum. “Herkes gibi akıl gözümün yettiği kadar ülkenin geleceğini düşünme hakkını kullanıyor; yanılabilme özgürlüğünü de sonuna kadar değerlendiriyorum. Bazen uzman olmadığım, ayrıntı dinamiklerini gerektiği kadar bilmediğim konularda genellemeler yaptığım da oluyor. Bir farkla ki, asla düşüncelerimin yanılmaz olduğunu söylemiyor; tam tersine eksiklerimin tamamlanması ve yanlışlarımın düzeltilmesi için çağrı yapıyorum.”

Yukarıda ifade edilen bu bilinci, bazen hatırlamak ve hatırlatmak yerinde olabilir.

Bu hafta sizlerle asıl paylaşmak istediğim konu ise ülkemiz için yapılması gereken yapısal reformlar üzerine. Ekonomik ve siyasi arenada yaşanan hızlı gelişmeler, gerçekte alınması gerekli önlem ve atılması gereken adımları geri bırakıyor.

Peki, yapısal reform denilince ne anlamalıyız? Ekonomi için konuşacak olursak, ekonomik işleyiş ve uygulamaların; rahat, esnek ve kolaylığının tesis edilmesi diyebiliriz. Örneklendirecek olursak, ülkemizde araç kullanacak biri için; trafik lambalarının, işaretlerinin, yolun uygunluğunun kısacası tüm şartların uygun hale getirilmesi ne ise ekonominin rahat işleyişinden de bunu anlamak gerekir. Bu düzenlemeler yerinde ve zamanında yapılırsa o zaman sorunlar ortadan kalkar.

Mesela, beklentimiz nedir? Yabancı sermayenin doğrudan yatırım yapması mı? Malum, tasarruflarımız yeni yatırımlar için yetersiz; istihdam sağlamak, işsizliği azaltmak için de yatırımlar gerekli. O zaman müracaat yabancı sermayeye.

Yabancı sermaye lüks ister, nazlıdır. Kendisi için uygun yatırım iklimi, kısa dönemde yüksek karlılık beklentisi vardır. Üstelik bir de ülkenin bürokrasisi karmaşık, caydırıcı-bezdirici mevzuatı varsa durum daha da vahim.

Ne yapmalı?

Tüm işler olabildiğince kolaylaştırmalı, hızlandırılmalı, önce ve ilk adımlar erken atılmalı, dünyayı anlama önceliği sağlanmalı.

Ülkemizde daha başka neler yapılabilir, denildiğinde ise ilk aklıma gelenler şunlar;

·               Günümüz sektörleri, gözden geçirilmeli ve karlı alanlar saptanmalı, öncelik sıralaması doğru yapılmalı,

·               Yalın girişimci yerine; uzman, profesyonel, 21. yüzyıl girişimci modeli alınmalı,

·               Günümüz teknoloji dönemi ise, teknoloji ile ilgili tüm alanlarda eksik mevzuatlar tamamlanmalı ve teknoloji özendirilmeli,

·               Üniversiteler dünya üniversiteleri ile entegre edilmeli ve özel sektör hizmetine sunulmalı, yani buluşular ticari bir anlam kazanmalı,

·               Eğitim, özel sektöre taşınmalı,

·               Fikir havuzları oluşturulmalı, aşamalı havuzlar olmalı,

·               Yurt dışı programları, daha alt kademe eğitim kurumlarına yaygınlaştırılmalı,

·               Fikir, buluş, icat, özel sektör ve uygulamalı eğitim kavramları tüm eğitim müfredatına yayılmalı,

·               Tüm iletim, etkileşim kaynakları entegre biçimde ar-ge artırıcı faaliyetlere yöneltilmeli,

Yukarıda yazdıklarım sizlere ütopik gelebilir, ama gerçek hayatta, hayal eksikleriyle dolu!

 

Y. Doç. Dr. Bülent Darıcı

[email protected]