Daha önceden, ekmek ve ulaşıma yapılan zamdan söz etmiş, zamdan daha çok kaliteden, kaliteli hizmetin öneminden bahsetmiştim.

Ayrıca ülkemizde ve şehrimizde ekmek israfının büyük rakamlara ulaştığını ifade ederek, ekmeğin bir nimet olduğunu, onun yerinin çöplükler olmadığını, ekmeğe hürmet ve saygı gösterilmesi, fiyatından daha çok kalitesinin artırılmasını, yetkililerin ekmek üreten fırınları, fabrikaları denetlemesini ve kontrol etmesi gerektiğini ifade etmiştim.

Ekmeğin fiyatı değişince kalite arttı mı, artmadı mı bilmiyorum? Ulaşımda iniş binişler, geliş gidişler zamlanınca bıkkınlık veren sorunlar ortadan kalktı mı, kalkmadı mı bilmiyorum. Sanırım değişen bir şey olmadı. Yine eski hamam, eski tas olmaya devam ediyor.

Kendisi de bir muhasebeci olan, yaşadıklarının, gördüklerinin hesabını kitabını iyi yapan kıymetli kardeşim Hüseyin İncili, yazımı okuduktan sonra, bu konudaki düşüncelerini şöyle sıralamış:

“1. Ekmeğin israfı konusu bana ezber bir söylem gibi geliyor. 

Üç kıçı kırık veri ile şu kadar milyon dolar çöpe atılıyor diye haber yapmak, bir gazeteci ağzı.

Çöp kutularının yanına bırakılan, balkonlara ufalanan ekmekler olmasa kediler, kuşlar ne yiyecek?  Eğer atılan (!) ekmekleri hayvanlar tüketmese, çöplüklerin bir tarafında atık ekmek dağları olsa, amenna! 

Var mı böyle bir durum?

Hayvanları rızkına "israf" dememeli bence...

2. O aradığın, akşama, hatta iki gün sonraya bozulmayacak, kurumayacak ekmeğin önündeki en büyük engel belediyelerin ekmek üretimi.

BELEDİYELER UCUZ EKMEĞİ "OY" OLARAK GÖRÜRLER.

Belediye fırınları zararına ucuz ekmek satarlar. 

Ya da milyon ekmek üretecek teknoloji yoğun, az işçi ile çalışan emek maliyeti düşürülmüş, büyük/devasa tesislerde üretim yaparlar.

Fırıncı bununla nasıl rekabet edecek?

Ya kaliteden vazgeçecek, ya gramajdan çalacak!

3. Bir tarihte Konyalı bir fırıncı müşterimiz, fırınlarla rekabet problemlerinden bahsediyordu. Öne çıkardığı temel konu, diğerlerinin gramajdan çaldığı idi.

Şunu teklif ettim: EKMEĞİ KİLO İLE SATIN. Gramaj hilesi diye bir şey kalmaz. Ekmeği satan her yerde terazi vardır. Sorun olmaz. Elin oğlu defteri kilo ile satıyor. Ekmeği tartmakta ne var?

Hiç oralı olmadı. Bence teraziye çıkmaktan korktu.

4. "Paket" dediğin de bir maliyet unsuru. "Ekmeğime elletmem" diyenler için paketlenmiş ekmekler de var.

Parayı veren düdüğü çalar.

Paran yoksa ne diye konuşuyorsun ki?”

Ben Hüseyin kardeşimin birinci madde dışında yazdıklarına itiraz etmiyorum. Ama ülkemizde ekmek israfı yoktur, üç kıçı kırık veriye bakıp da ülkemizde ekmek israfı vardır demek de bir ezberdir, hayvanlara verilen, kuşlara ufalanan ekmekler israf değildir demesine biraz itiraz etmek istiyorum.

Elbette köpek, kedi gibi sokaklarda yaşayan, kuşlar gibi özgür dolaşan hayvanlara ekmek doğramanın, ufalamanın israfla bir ilgisi yoktur. Ama çöplüklere atılıp dökülen ekmeklere ne demeli?

Askeriyede kışlalarda, yatılı okullarda, hastanelerde, lokantalarda, otellerde, sosyal tesislerde çöpe atılan ekmek ve diğer yiyecek atıklarına nasıl bakmalı?

Geçen hafta yeniden ücretli olarak derse girmeye başladığım Alaeddin Keykubad İmam-Hatip Ortaokulu'nda, ekmek israfı ile ilgili konuşurken, gözleri pırıl pırıl ışıldayan öğrencilerim ellerine aldıkları ders kitaplarının üzerindeki şu cümleleri bana okuyunca, çocuklar adına, ülkem adına çok sevindim. 

Onlara teşekkür ettim. Her cümle konumuzla ilgili uyarılarla doluydu:

“Ülkemizde bir yılda israf edilen ekmekle 500 okul yapılabilir.

Ülkemizde bir yılda israf edilen ekmekle 500 km yol yapılabilir.

Ekmeğinizi israf etmeyin.  Tasarruf edin. Ülkemizde bir yılda çöpe atılan 2,1 milyar ekmeğin parasal değeri 1,5 milyar TL.

Bir günde 6 milyon ekmeği çöpe atıyoruz. Ekmeğini, emeğini koru”

Evet, biz ekmeğin her kırıntısını boşa gidermeyen, parmağının ucunu dudağıyla ıslatıp, tek tek toplayıp yiyen, bir ekmek parçasını yerde görünce eğilip alan, öpüp başına koyan bir neslin çocuklarıyız.

Bizler ekmeğin her türlüsünü değerlendiren bir ecdadın torunlarıyız. Ama birileri ekmeği gerçekten israf ediyor, çöpe atıyor. Birileri ekmeğimizle oynuyor, ekmeğimizi çalıyor. Kalitesiz ekmek üreterek israfı pompalıyor.

 Ama birileri, aynı zamanda insanlığın kalitesiyle de oynayarak, yetişen yeni neslin genlerini bozarak içimize israf ve tüketim virüsleri sokarak, her şeyimizi savurmamıza, israf etmemize sebep oluyorlar.

Bize düşen görev de israfın her türlüsü ve şeytanın kardeşleri olarak nitelendirilen müsrif insanlarla mücadele edip, israf zihniyetini ortadan kaldırmaktır.

Hayırlı ve bereketli Cumalar.

 

                                           GÜNÜN SÖZÜ

BİR İNSAN ACI DUYABİLİYORSA CANLIDIR. BAŞKALARININ ACISINI DUYABİLİYORSA İNSANDIR.

                                                                                              Tolstoy

 

KAMİL BİRCAN    19. 02.2016