2015 yılına girdik. Geçen sene yaşanmış üzücü olayların bu sene tekrar etmesi için dualar etmiş, birbirimize gelecek olan yeni yılın mutluluk getirmesi temennisinde bulunmuştuk..

Yeni yıla girdik, üzerinden bir hafta geçti. Bir önceki yıl gerekli tedbirleri almamışız ki bu yıla üzüntüyle girdik. Daha Ocak ayının ilk haftasında İstanbul üzücü bir olaya sahne oldu. Sultan Ahmet Meydanı'nda bir kadın canlı bomba, üzerindeki bombanın pimini çekerek kendisini helak etti ve beraberinde bir polis memurumuzu da şehit etti.

Polis memuruna Allah'tan rahmet, kederli ailesine de başsağlığı diliyorum.

İnsanlarımızı, kendini canlı bomba olacak kadar felakete sürükleyen sebep ne? Her şeyden evvel bunu sorgulamalıyız. Türk milleti vatanına milletine sahip çıkan gençler yetiştireceği yerde kendine kast eden bir güruh yetişmesindeki rolü ne? Bu eksen kayması nereden kaynaklanıyor? Şimdi bu konular üzerinde biraz duralım.

Nesillerimiz hem manevi değerlerinden hem de milli değerlerinden mahrum olarak yetişiyor. Tamamen maddeye dayalı, amacı para kazanmaya endeksli bir yaşam tarzı gençlere cazip olarak gösteriliyor. Anne banın yönlendirmesi de o yönde. Hangi mesleğin daha çok malî getirisi varsa gençler ona yönlendiriliyor. Kendilerini ruhen ve manen aç hisseden nesillerimiz vatanın ve milletin bölünmesini hedef alan bölücü örgütlerin kucağına düşüyorlar. Beyinleri örgüt tarafından zararlı fikirlerle doldurulan gençlerimiz hiç tereddüt etmeden kendi milletin masum insanlarını katledebiliyorlar, devlet kurumlarına sabotaj, kamu görevlerine suikast girişimlerinde bulunabiliyorlar.

Televizyon kanallarında belki yüzlerce dizi film var. Ama bir tanesi bile ne bizim kültürümüze, ne tarihimize ne de dini inancımıza, örf ve adetlerimize uyuyor. Dizilerin hepsi Türk ailesini temelden çökerten, dini ve milli değerlerle alay eder nitelikte. Tarihi dizilerde bile gerçeklerden çok uzak, tamamen hayal dünyasında bir karakter tanıtılmakta, senaryolarımız ya Avrupalı efendilerin istediği gibi yazılmakta ya da kendi cehaletlerini bilmeden ya da bilerek, bile bile gerçekleri tahrif ederek cesurca piyasaya sürülmektedir. Ben bir tek dizide ahlakî faziletlerin öne çıkarıldığını görmedim. Nerede bir cin fikirlilik var, nerede bir üçkâğıtlık var onu öne çıkarılıyor. Ahlaken temiz, mütedeyyin, vatan ve millet sevgisiyle dolu insanlar ya alaya alınıyor ya da bir kenara itiliyor. İnsan aklına değer veren, okuduğunu anlayan, yorum yapabilen bir dizi film 90'dan bu yana izlemiş değilim.

Okullarımızda zaten terbiye verilmiyordu. Terbiye rafa kalkalı çok oldu. Şimdi eğitim- öğretim bile verilemez oldu. Her halde Milli Eğitimim gayesi, vatanına, milletine bağlı temiz, imanlı, milliyetçi gençler yetiştirmek olmaktan çıktı. Oltaya kolayca takılan, her yeme tuzak olduğunu düşünmeden koşan balık misali gençler yetiştirmek birinci hedef haline geldi.

Çocuklar balık istifi gibi sınıflara dolduruldular. Çünkü her okulda, bileni bilmeyeni bir tutup aynı sınıfa koydular. Okullara giriş taban puanını ortadan kaldırarak isteyen her okula elini kolunu sallaya sallaya girdi. Bu da hem sınıflarda kargaşaya yol açtı hem de o okula girebilmek için dirsek çürüten, bileğinin hakkıyla giren öğrencilerin morallerinin bozulmasına sebep oldu. Bu durum, kendine bir hedef belirleyen,  derslerine sıkı sıkı sarılan çocukların gevşemesine, diğer okullardan gelen öğrencilerin dersi anlamadıkları için sınıftan kaçmalarına, ya da dersi sabote etme gibi istenmeyen davranışlara yöneltti. Hatta bu durum karşısında öğretmenlerimiz bile afalladılar, şaşkına döndüler. Bu kadar eğitim seviyesi karmaşık olan bir sınıfta ders anlatmanın güçlüğü ortada.

Çocuklarımızı geleceğe hazırlamak için öncelikle aileyi bilgilendirmek gerekiyor. Aileler kendi yapmak isteyip de yapamadıklarını çocuklarından asla istememelidir. Çocuklarını yarış atı gibi kullanmaktan vazgeçmelidirler. Liseye giden kızım anlattı: Bir arkadaşına annesi yüksek not almazsa ailesi çok kızıyormuş. Bu çok ürkütücü bir durum, ürkütücünün de ötesinde vahim bir durum! Acaba aynı şey anne-babanın kendilerine yapılmış olsaydı tepkileri nasıl olurdu acaba?

Çocuklarımız bir yarış atı değildir.  İllaki onları yarıştırmak istiyorsan güzel, ahlaklı insan olma hususunda yarıştırabiliriz. Topluma en faydalı insan nasıl olabilirim? Bu gün vatanım ve milletimin kalkınması için ne gibi faaliyetlerde bulunabilirim? Hangi yardıma muhtaç çocuğa el uzatabiliriz? Hangi öksüz ve yetimin başını okşayıp ona destek olabilirim? Evet, mümkünse çocuklarımızı bu hususlarda yarıştıralım efendim. En ahlaklı, en faydalı, en sadakatli, en yardım sever insan olarak yetiştirmek. Herkes işinin en iyisini yapsa müreffeh bir millet oluruz.

Çocuklarımızın yeteneklerini iyi tanıyıp, onlara kapasitelerinin üzerinde bir yük yüklememeliyiz. Onların hayatında çocuklarımızın da duygu ve düşüncelerini önemsemeli, kararlarına saygı duymalıyız. Biz istediğimizde değil onlar istediği zaman yanlarında olmalıyız. Bizden yardım isterlerse onlardan yardımlarımızı esirgememeliyiz.

İkincisi okullardaki müfredatı millileştirmeliyiz. Vatanına milletine sahip çıkacak fertler yetiştirmeliyiz. Bunun için ders kitapları da Türk milletinin milli, dini, tarihî, kültürel ve sosyal hassasiyetlerine uygun olarak hazırlanmalıdır. Çocuklarımızın ve gençlerimizin ruhî açlıkları giderilmelidir. Böylece vatanına, milletine sahip çıkan, milletin ve devletin menfaatlerini her şeyin üstünde tutan nesiller yetiştirebiliriz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin varlığının ilelebet devam etmesi için bunu yapmaya mecburuz.

Dinine ve milletine bağlı, kültürlü aydın yetiştirebildiğimiz sürece geleceğimizden, devletin ve milletin sürekliliğinden ümit-var olabiliriz. Yoksa meydanlarda nutuk atmakla, seçimden seçime millet hatırlanmakla bir yere varamayız. Sadece kendimizi oyalar, problemleri erteler, katmerleşmesine, kronikleşmesine sebep oluruz. Geriye ne kalır biliyor musunuz? Kaybedilen bir gençlik ve bölük pörçük bir Türkiye! Yiyecek ekmeğe muhtaç hale gelen milli ve dini şuurdan mahrum bir yığın halk!

Aklımızı başımıza alalım ve gençlerimizi, geleceğimizi emanet edeceğimiz fidanları milli kültürümüzle harmanlayarak yetiştirelim. Devletine, milletine, kendi öz değerlerine yabancı bir nesil yetiştirmekle hiç bir yere varamayız. Çağın getirdiği teknolojiyi kendi milli benliğimizi yok edecek zararlı faaliyetlerden arındırarak kullanmalıyız. Dini değerlerimiz, örf, adet, geleneklerimiz, tarihi gerçeklerimizle barışık, geçmişte, hali hazırda ve gelecekte kader birliği içinde bulunan nesiller yetiştirerek milli birlik ve bütünlüğümüzü devletin ve milletin devamlılığını sağlayabiliriz.

İyi günlerde kalın!