Yaptığımız işlerde niyetimiz çok önemlidir. Niyetimiz işlerimize değer katar ya da değersizleştirir. Daha işin başında iken iyi niyetli olmak, yaptığımız işi Allah rızası için yapmak, gösterişten, dünyevî çıkar hesapları peşinde koşmaktan kaçınmak çok önemlidir.

Yapılan işi Allah için yapmaya, Allah'a beğendirmeye çalışmaya ihlâs denir. Bunun aksi riyâdır. Riyâ ise gizli şirktir. Şirk, Allah'a eş ve ortak koşmaktır. Allah'ın af etmeyeceği büyük günahlardandır.

İhlâs, işlerimizi ve kazançlarımızı bereketlendirir. Bir sanatkârın yaptığı işi önce Allah'a beğendirecek şekilde, eksiksiz, hatasız, hilesiz yapmaya gayret etmesi, onun yaptığı eserleri ölümsüz kılar.

Bugün ecdadımızın yaptığı tarihi camiler, köprüler, kervansaraylar, hanlar, hamamlar, medreseler hâlâ ayakta ise ihlâs ve samimiyetle, aşkla ve imanla yapıldığı içindir.

İnsanî ilişkiler de böyledir. Allah için sevmek, Allah için kızmak, Allah için beğenmek, Allah için buğzetmek, Allah için bir araya gelmek, Allah için ayrılmak ihlâsın temelini oluşturur. 

Bir iyilik yapmak, bir yaşlıya hürmet edip, saygı göstermek, bir yetimin başın okşamak, bir yoksulu doyurmak da böyledir. Bunlar gösteriş ve reklam için yapılırsa bir değeri yoktur.

Şu hikâye ne kadar anlamlıdır. Ne kadar ibret alınacak, ders çıkaracak bir olaydır:

“Bir gün Hızır, hamamda yıkanan bir ihtiyarın yanına yaklaşmış. İhtiyar kendi kendine yıkanmaktaymış. Hızır demiş ki: - Ey ihtiyar! Gençliğinde yaşlılara yardım etseydin şimdi şu gençler de sana yardım ederlerdi.

 İhtiyar adam şöyle cevap vermiş: - Ben gençliğimde yaşlılara yardım ederdim ama zamane gençliği şimdilerde yardım etmez olmuş. Hızır, bir taraftan ihtiyar adamın sırtını keselerken bir taraftan da konuşmaya devam etmiş: 

Demek ki yaptığın yardımları içinden gelerek yapmamışsın, Allah'ın sevgisini kazanamamışsın, yoksa ettiğin o hayrı neden görmeyeceksin ki? İhtiyar adam şöyle demiş: 

Eğer yaptığımı Allah için yapmasaydım, O'nun sevgisini kazanmasaydım, Allah bugün benim sırtımı Hızır'a keseletir miydi? 

Hızır duydukları karşısında çok şaşırmış. Allah'ım demiş, bana verdiğin Seni sevenlerin listesinde bu ihtiyarın adı yok, bu nasıl olur?

 Yüce Allah şöyle demiş: “Ey Hızır! Biz, bizi sevenlerin listesini sana verdik ancak bizim sevdiklerimizin listesi bizim yanımızdadır..." 

Bu küçük hikâyeden çıkarılacak en güzel sonuç, yaptığımız her işi Allah'ın rızasına uygun yapmaktır. Yaşlılara saygının önemi de bir sonuç olarak çıkarılabilirse de, yapılan işleri Allah rızası için yapmak, bize Allah'ın sevgisini kazandıracaktır.

Atalarımızın “Niyet hayr, Âkibet hayr” dedikleri gibi, daha işin başındaki iyi niyet, bizi başarılı kılacak, bize değer kazandıracaktır.

Hz. Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî, “ İnsanın kalbinde saklı öyle şeyler vardır ki verdikçe çoğalır, Bu hazinelerin başında SEVGİ gelir. İşte bir dostun bir dosta verebileceği hediyelerden bazıları şunlardır ki; Gönlü rahatlatacak bir TEBESSÜM! ... Kalbe kuvvet verebilecek bir TATLI SÖZ! ... Morali düzeltecek bir TAKDİR! ... Neşesini yerine getirecek bir ŞAKA! ... Kızgınlığını söndürecek bir HOŞGÖRÜ! ... Hoşa gidecek bir güzel DAVRANIŞ! ... ALLÂH'ın râhmetini çekecek bir HAYIR DU” der.

Hz. Pîr'in sıraladığı bütün bu güzel hasletleri iyi niyetle, ihlâsla yerine getirilmesi, bizi hem Allah katında, hem de insanlar arasında yüceltecektir, bize değer verilmesine vesile olacaktır.

Yani Allah için sevgi, Allah için tebessüm, Allah için tatlı söz, Allah için hoşgörü, Allah için şaka, Allah için takdir ve Allah için hayır dua etmek, Allah katında makbul olacaktır.

Ne mutlu Allah için sevene, ne mutlu Allah için yerene, ne mutlu Allah için verene, ne mutlu işini, gücünü Allah için ortaya koyana.

 

                                                      GÜNÜN SÖZÜ

SEVGİNİN KURDUĞU DEVLETİ ADALET DEVAM ETTİRİR; YIKACAK OLAN DA ZULÜMDÜR.

                                                                                                                  Farabi