Geçen hafta Konya açısından oldukça hareketli geçti. “Nerde hareket orda bereket” derler ya, hem Aydınlar Ocağı, hem de TYB Konya Şubesi güzel çalışmalara imza atarak Konya'mızı bereketlendirdiler.

Bunda Mustafa Güçlü ve M. Ali Köseoğlu gibi iki kıymetli aydın ve entelektüel insanın katkısı oldukça büyük. Her ikisi de Konya'da kültürel faaliyetlerin öncülüğünü yapıyor, ter akıtıyor, emek harcıyorlar.

Aydınlar Ocağı, 37 yıl önce aramızdan ayrılan, benim de İ.H.Lisesi yıllarından tanıdığım iyi bir insan, iyi bir Müslüman, iyi bir gazeteci olarak bildiğim merhum Ziya Tanrıkulu ağabeyi andı. Rûmî Hotel'de düzenlenen yemekli toplantının sadece toplantısını izleyebildim.

Ziya Tanrıkulu, Anadolu'da Hamle, Şafak ve Türkiye'de Yarın Gazetesi'ni çıkarmış vatan ve millet sevdasını, İslâm'ın dâvasını kalemine dökmüş, kendi döneminde, ölmeden önce etkili bir mücadele vermiştir.

Ben de O'nun gazetesinde Edebiyat köşesi ve Bulmaca hazırlayarak matbuat dünyasıyla tanışmış oldum. Allah rahmet eylesin, O, o yıllarda bizim elimizden tutmuş, bizi adam yerine koymuş, bize değer vermiş değerli bir insan olarak hafızamızda yer etmiştir.

O'nun cezaevinde kaldığını, cezaevindeki mahkûmlar için kütüphane kurduğunu, Konya'da Cafe ve Restoran işletmeciliği yaptığını gazeteci ve öğretmen arkadaşım Cengiz Dönmez'den duymuş oldum.

 Avukat kızı Ruhsar hanımefendiyi, diğer kızlarını ve oğlunu da o gece görme ve tanışma fırsatını yakaladım.

Evet, vefa sadece İstanbul'da bir semtin adı değildir. Ülkesine, yaşadığı şehre hizmet insanları unutmamak, hiç değilse ara sıra da olsa hayırla anmak ve yâd etmek bir insanlık borcu olsa gerektir.

Çünkü bu insanlar, sonradan gelen nesiller için örnek ve önder kişilerdir.

Allah mekânını Cennet eylesin.

TYB Konya Şubesi ise yaşayan ve yazmaya devam eden iki kardeşimizi, İl Halk Kütüphanesi'nde okuyucularıyla buluşturdu. 

Bir panel havasında geçen ve yazar Hüzeyme Yeşim Koçak'ın yönettiği toplantıda Kazım Öztürk ve Ömer Lütfü Ersöz nasıl yazar olduklarını, yazarlık hikâyelerini anlattılar. Eserlerinden, çalışmalarından örnekler verdiler. Hem kendileri, hem de dinleyiciler duygusal anlar yaşadılar.

Aslında hepimizin hikâyesi aynıydı. Sanki onlar bizi anlatıyorlardı. Sanki bizler kendi hikâyemizi onların dilinden dinliyorduk.

Hepimiz lise yıllarında öğretmenlerimizin, özellikle edebiyat öğretmenlerimizin teşvikiyle okuma ve yazmaya başlamış, okullarda çıkan duvar gazetelerini, daha sonra mahallî gazetelere aktarmıştık.

Hepimiz aynı yollardan geçmiş, aynı kaynaklardan su içip beslenmiş, aynı duygu ve inançlarla dolu bir hayatı yaşamıştık. Aynı tasa, aynı keder, aynı mutluluk, aynı sevinç ve aynı heyecanla yüreğimizi doldurmuştuk.

Ben, bu tür programların ölenlerimiz için rahmete, yaşayanlarımız için teşvik ve gayrete vesile olacağına inanıyorum. Bu tür programlar, yazar kardeşlerimizi canlı olarak dinlemeler, onlar için bir iltifattır. Onlara sağlılarında değer vermedir.

Hem biliriz ki “marifet iltifata tabidir ve iltifatsız meta' zâyîdir. “

Böylesine yetenekli ve gayretli yazarlarımıza mademki para veremiyoruz, hiç olmazsa değer verelim.

Sonra, Ferid Kâm'ın

“Sağlığında nice ehl-i hünerin

Bir tutam tuz koyan olmaz aşına,

Evvel anı öldürürler acından,

Sonra bir musalla dikerler başına” dediği gibi olur da üzülürüz.

Katılımcıların ve izleyicilerin sayısı az da olsa bu toplantılar devam etmeli, asla yılgınlık göstermemelidir.

Mustafa Güçlü ve M. Ali Köseoğlu'nu bu duygu ve düşüncelerle tekrar kutluyor, başarılarının devamını diliyorum. Yazmaya devam eden Kazım Öztürk ve Ömer Lütfü Ersöz'e de sağlıklı ve huzurlu bir ömür diliyorum.

***

NOT: Beşinci torunuma kavuşmanın mutluluğunu yaşıyorum. Kızım F. Tuğba ve damadım M. Ulvi Yıldırım'ın dördüncü çocukları benimse beşinci torunum dünyaya teşrif etti. Dünyaya merhaba diyen torunum Müşerref Nihal'e hoş geldin diyor ve anne babayı tebrik ediyor sağlıklı, bereketli, huzurlu bir ortamda, İslâmî bir hayat yaşamalarını yüce Rabb'imden niyaz ediyorum.

                                                 GÜNÜN SÖZÜ

GÖNLÜM UÇMAK İSTERKEN SEMAVÎ ÜLKELERE 

AYAĞIM TAKILIYOR, YERDEKİ GÖLGELERE

                                                                                   Necip Fazıl Kısakürek