Matem ne bülbülün ne gülün, Matem ruhu dinamitlenen Müslüman Türk’ün

Vatan aşkı dedim sen abideleştin ruhumda. İstiklal marşı dedim sen haykırdın ufkumda. Cihad bayrağını açtım sen dalgalandın yurdumda. Diyar diyar dolaştım senin izin kalmış anadolumda.

Hak için:

“Hakkın namütenahi adı var en başı hak ne büyük şey kul için, hakkı tutup kaldırmak.” Diyerek milletimin dünyaya karşı hakkını her halükarda müdafaa eden bir dava adamıdır ceddim Akif.

Onun referansı Kur’an ve sünnettir.

“Ne irfandır veren ahlaka ulviyet ne vicdandır fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır. Yüreklerden çekilmiş farz edilsin Havf-i yezdanın Ne irfanın kalır tesiri katiyen ne vicdanın.”

Referansı Kur’an ve sünnet olan ceddim Akif, hayatı boyunca hiç kimseye dalkavukluk yapmadı.  “Hayır, hayal ile yoktur benim alış-verişim. İnan ki ne demişsem görüp de söylemişim”

“Zulmü alkışlayamam zalimi asla sevemem gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem. Biri ecdadıma saldırdımı hatta boğarım. Boğamazsın ki! Hiç olmazsa yanımdan kovarım, üç buçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam. Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam. Doğduğumdan beri aşığım istiklale. Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale yumuşak başlı isem kim dedi uysal koyunum kesilir belki. Fakat çekmeye gelmez boynum. Kaynayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim. O’nu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim. Adam aldırmada geç git diyemem aldırırım. Çiğnerim, çiğnerim hakkı tutar kaldırırım. Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu irticaın şu sizin lehçede manası bu mu?

Ceddimiz Akif, “Hiç bilenlerle, bilmeyenler bir olur mu?” Zümer-9

“İki günü aynı olan ziyandadır” Hz. Muhammed (S.A.S.)

İkaz-ı Rabbani ve ikaz-ı Nebevi gereği, gericiliğin, yobazlığın, nobralığın, ataletin amansız düşmanı idi.

Çalış dedikçe şeriat çalışmadın durdun

Onun hesabına birçok hurafe uydurdun.

Sonunda bir tevekkül sokuşturup oraya

Zavallı, dini çevirdin onunla maskaraya…

Onun kılavuz sözü:

Allah’a dayan, sa’ye sarıl, hikmete ram ol

Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol.

Neden ceddim Mehmet Akif?

Ta’lim ve terbiyesini doğrudan doğruya Kur’an’dan ve onun yönlendirdiği Allah rasulünden (S.A.S.) alan Hz. Ali (R.A.), “Ciğerparenize yalnızca kendi terbiyenizi giydirmeye (aşılamaya) çalışmayınız. İyice hatırınızda olsun ki onlar sizin yaşamakta olduğunuz zamandan başka bir zaman için yaratılmışlardır.”

Aynı kaynaktan beslenen ceddim Akif de: “Artık maziye karışmış sayılacağımız için bugün düşüneceğimiz bir şey varsa o da istikbaldir. Yani evladımızdır.”

O’nda feraset, hadiselere Allah’ın nuruyla bakabildiği için pek çok kimsenin ümitsizlik içinde kıvrandığı bir sırada: “İstiklal Marşını” yazarak iman gücüyle, ferasetiyle hikmet ve sır penceresinden bakarak harbin neticesini resmi sonuçtan pek önce ilan ettiği halde dönüp de kendisine bir falcıya gösterildiği kadar “minnet sana!” denilmemiştir. Aksine: “Git kumda oyna!” diye bu memleketten uzaklaştırılmıştır, tabiri caizse kovulmuştur. Nice belhum edal olanlar tekrar meb’us yapılmış, Akif dedemize ise bir daha mı asla denilmiştir. Niceleri ortaya konulan ödülü almak için kaleme sarılırken, o bundan köşe bucak kaçmıştır.

Vefasızlığın daniskası:

Rabbına yolculuğunda devlet zihniyetinin gereğini yapmış, resmi tören yapılmamıştır.

O, bir meb’ustu

O, bir İstiklal marşışairi idi

O, kurtuluş savaşının milis kahramanıydı

O, istiklal savaşının mücahidi idi.

Resmi törene engel ise: Onun islam aşkı, Kur’an aşkı, peygamber aşkı, vatan sevdası, millet sevdası, hürriyet sevdası idi… zira o kula kul olmamıştı.

Eseriyle toprağa verildi (27 Aralık 1936)

Denilir ki, Fatih Sultan Mehmed’den beri İstanbul’da kendi eseriyle toprağa verilen tek insandır ceddimiz Akif.

Eseri: Hiçbir hizbin, hiçbir teşkilatın eseri, mensubu olmayan gençlik onu eller üstünde, omuzlara düşürmeden ebedi istirahat gahına taşıyıp tevdi etmiştir.

Bütün bu yapılan yanlışlıklara, aymazlıklara, vefasızlığa rağmen cennet bahçesi kabrinde rahat uyu dedem Akif! Sana Allah, öyle bir nimet verdi, öyle bir ihsan ve ikramda bulundu ki, dünyanın dört bir yanında dost-düşman, müslim-gayrı müslim senin eserini (İstiklal Marşını) ayakta dinliyor.

Dedem Akif, sen hayatta birkaç kere yanıldın ve: “Rahmetle anılmak edebiyat  amma sessiz< yaşadım, kim beni nerden bilecektir.” Dedin.Bu yanılgı senin tevazuundu. Fakat aldanıyorsun. Sen mi sessiz yaşadın?

Mübarek naşın Beyazid Cami’ne geldiği zaman seni gözyaşlarıyla bağrına basan, tabutunu gufran-ı ilahi gibi Türk Bayrağına saran Müslüman Türk gençliğimi, seni bilmedi, bilemedi. Seni bilmeyenler, bilmek istemeyenler, senin kutsallarına saygısı olmayanlar hayırla yaad edilmiyorlar. Esameler bile okunmuyor.

Sen yazılarınla bir silah

Sen vaazlarınla bir top, tüfek

Sen şiirlerinle birer bomba olup 7 düvele korkusuzca saldırdın. Sen bir Akif değil, binler Akif bir ordu oldun. Seni, diri görünen ölüler bilmeyebilir. Fakat seni ölü sanılan diriler çok iyi biliyorlar.

Ceddim Akif, islam aleminin yangın kutesinin uykuya hasret nöbetçisi idi. O, sadece yangını görmemiş, kundakçıları da teşhis etmişti… onun işaret parmağı 6 yüz küsür yıllık Devlet-i Aliyeyi, Osmaniyi kısa bir zamanda kül eden ruhu göstererek,

“Eyvah! Beş on kafirin imanına kandık

Bir uykuya daldık ki, cehennemde uyandık.

Madem ki ey adl-i ilah! Yakacaktın

Yaksaydın a, mel’unları tuttun bizi yaktın!

Ya Rab! Bu uğursuz gecenin yok mu sabahı?

Mahşerde mi yoksa bu biçarelerin yoksa felahı?

Nur istiyoruz, sen bize yangın veriyorsun

Yandık diyoruz boğmaya kan gönderiyorsun!

Osmanlı bitmiş fakat kundaklama, ihanet bitmemiştir. Yangın bütün şiddetiyle devam etmektedir. Akif dedem vatan üzerinde nasıl bir sinsi oyunun oynandığını nasıl bir hainane planın yapıldığını sezen, bilen ender zekalardan biridir. Akla gelen soru şu: Haçlı güçler siyanist şer odakları, koskoca Osmanlıyı, devlet-i aliyi yıkmayı, yer yüzünden silmeyi, tarihin derinliklerine gömmeyi planlamışlar da onun yerini neyin alacağını akletmemişler midir? İşte bu sorunun cevabını ilk verenlerden biri de Mehmet Akif’tir.

Ey vatansız derbederler ey deni kundakçılar! Milletin az çok bir dini, bir namusu var. Şimdi nöbet onların.

Atiyi gören ceddim Akif ailenin geçireceği depremi de hissetmiş ve Biz ki her mevcudu yıktık gayesiz bir fikir ile yıkmadık bir şey bıraktık sade bir şey Aile.