***Hacc: Hz. İbrahim’in yeniden tutuşturduğu tevhit meş’alesinin hep bir ağızdan telbiyelerle ‘’Lebbeyl Allahümme Lebbeyk. Lebbeyke laşerike leke lebbeyk, innelhamde venniğmete Leke velmülk La Şerike leke’’ yani ‘’tekrar tekrar icabet sana Ya Rab! Tekrar tekrar icabet sana! Senin ortağın yoktur. Her emrini ifaya hazırım. Hiç şüphe yok ki hamd ve nimet sana mahsustur, mülk senindir.Senin ortağın yoktur.’’ Müslim, İbn-i Mace, Ebu Davut

***Hacc: Saygı gösterilecek yere gitmektir, azmetmektir.

***Hacc: Hususi bir zamanda, hususi bir mekanda, hususi amelleri (menasiki) hususi bir şekilde yapmak demektir. Mesela tavaf matafta (Kabenin etrafında), say mesa’da (safa ile merve arasında) vakfe arafatda gerçekleşir.

***Hacc: Müslümanlara hicretin dokuzuncu yılında (631) farz kılınmıştır. İlk olarak bu yılda Hz. Ebubekir hacc emiri tayin edilmiştir. Ertesi yıl Allah resulü (s.a.s) hacc yapmıştır. Meşhur veda hutbesini okumuştur.(irad buyurmuştur)

***Hacc: Bütün Müslümanların tek bir siyasi hakimiyete boyun eğişinin (teslim oluşunun) ifadesidir.

***Hacc: Bedeni, ruhi, mali bir ibadettir. Bu özelliği ile şeytana tutunacak bir dal bırakmamıştır.

***Hacc: Kur’anın ifadesiyle:’’Tanışasınız diye sizi kabileler (milletler) halinde yarattık.’’ (Hucurat-13) sözü islamda eşitliğin pratik olarak uygulandığı bir ibadettir.

***Hacc: Amellerle ifade edilen semboller mecmuası bir ibadettir. Zira haccın her rüknü semboldür. Hac da siyasi irade, siyasi güç ön plana çıkar. Zira hacla ilgili ayette (Al-i İmran 97) istita kelimesi (güç yetme) anlamını taşımaktadır.

   1-siyasi güç                            4-yol emnineti

   2-sağlık, sıhhat                      5-zaman

   3-imkan, zenginlik                6-vasıta gibi…

***Hacc ve Kabe: Müslümanın susuzluğunu, aşk ve şevkini ancak hacc ve kabe karşılar. Kabe Allah’a nisbet edilmiş ve ‘’Beytullah: Allah’ın evi’’ adını almıştır. Aklı olan, şuurlu olan O nu evinde ziyaret eder. Yegane gaye ve arzumuz Cennet ve Cemaldir. Bu da ancak O nun evine gitmekle olur. O’nu ziyaret, O’nunla rabıta, O’nunla sohbet, O’na ulaşmak, O’na kavuşmak… İşte adres: Kabe ve şubeleri… Oraya ulaşamayan, oraya kavuşamayan, orada gözyaşı dökemeyen, gözyaşı vadisi bekkeden(mekkeden) geçemeyen gelsin onun şubelerine (mescit ve camilere) biraz olsun teselli bulsun. Orayı hatırlasın, orayı düşlesin, gönül ikliminde kulluk güzargahında O’na seyr-u sülükunu gerçekleştirsin.

***Kabe: Melekler, peygamberlerin, evliya ullahın, sıddıkların, muttekilerin, Salihlerin ruhaniyetleri davetli olup orada buluşup kucaklaşırlar. Mlekler kanat çırparak hüccacı serinletirler, gönülleri yelpazelerler.

***Kabe: Hz. İbrahim(a.s.) put yapılan bir ortamda ve putçu bir babanın sulbünden, putçu bir ailenin evinde dünyaya geldi. Hem şirk, hem sanat ikliminde doğup büyüdü. Ancak, risaletle yeni bir dünya kurmaya, tevhit inkılabını gerçekleştirmeye hazırlanan bir kalp vardı onda. ‘’Andolsun ki biz, daha önce İbrahim’e rüştünü vermiş ve biz onu biliyorduk.’’ (Embiya-51)

  Bu kalp: a)İnkılaba putçu ailede, putçu ortamda başladı.

                  b)Putları kırdı, putpereslerin hışmına uğradı.

                  c)Ateşe atıldı. Cehennem ateşinde ebedi yanacak olanlar, onu dünya ateşinde yakmaya kalkıştılar. Bunun üzerine Rabbani emir geldi: ‘’Ey ateş! İbrahim’e soğuk ve selamette ol.’’ Ateş gülistana döndü bu emirle. Hz. İbrahim ailece çetin bir imtihana tabi tutuldu. Hz. İbrahim emri ilahi gereği eşi Hacer’i ve kundaktaki yavru İsmail’i vahşi tabiatın kucağına, kutsal mekanın ocağına bırakıp gitti… Bir damla su için iki tepe arasında (safa ile merve arasında) koşuşturan bir ana, bi çare bir kadın ana Hacer. Kundakta yatan bir yavru, minnacık iki ayak topuğu ve Cebrail’in(a.s.) kanadı ile birleşiyor mucize gerçekleşiyor.Zemzem fışkırıyor. Zemzemle buluşan minik yavru, anasının çiğerparesi nasıl boğazlanacak, nasıl kıyılacak ona… Emir Allah’tan, sözünde durmak baba İbrahim’den. ‘’Çocuk kendisinin yanısıra yürümeye başlayınca Hz.İbrahim:Ey oğulcuğum doğrusu ben uykuda iken seni boğazladığımı (kurban ettiğimi) görüyorum. Bir düşün ne dersin dedi. Ey babacığım ne ile emrolunduysan onu yap, beni inşallah sabredenlerden bulacaksın dedi(İsmail) (Saffat-102)

Yavru kurban olma yolunda: O da ne, şeytan yine onların yolunda ve onlara        doğru yaklaşıyor. Şeytan insana dört tarafından yaklaşır.Önünden,arkasından,sağından,solundan ve Allah’ın emrine isyana teşvik eder… Baba oğul şeytani taşlardan şeytan kör şeytan olur. Sonra Hz. İbrahim oğlu ismail’i kurban etmek için şakağının üzerine yatırır. Çetin bir imtihandan geçmektedirler.’’Bu doğrusu apaçık bir imtihandır.’’ (Saffat-106) ‘’Canı canan dilemiş vermemek olmaz ey dil, ne niza eyliyeyim ol ne senindir ne benim.’’(fuzuli)

Hz. İsmail, kurban olmaktan hiç korkmuyor,  ürpermiyor. O da biliyor ki, emir Allah’tan.Cebrail yolda semavatın kapıları bir bir açılıyor, Cebrailin yolu dürülüyor, katlanıyor (tayy-i mekan, tayy-i zaman gerçekleşiyor) Bıçak İsmail’in boğzında bir türlü kesmiyor. Semadan bir ses ‘’Allahu ekber, Allahu ekber’’ mucize bir koç, Rahmani bir hediye… ‘’Ona fidye olarak büyük bir kurban verdik.’’ (Saffat-107) Hz. İsmail’in boynu teslimiyyet, inkıyat, itaat eşiğinde, meyyit olmuş adeta.. Rabbani mezbaat kurban olmayı bekliyor… Şeytan zillet çukurunda kıvrık kıvrım kıvranıyor, üzerine lanet yağıyor. Keskin bıçak merhamet iksiriyle şefkat eline dönmüş bir türlü kesmiyor, ipeksi okşuyor,sıvazlıyor. Hz. İbrahim, bir eli ile Hz. İsmail’in başını bir eli ile bıçağı tutmuş halde cebrailin tekbirine iştirak ediyor. ‘’La ilahe illallahu vallahu ekber’’ diye sesleniyor. Hz. İsmail de emre itaatte kusurum olur endişesiyle başını kaldırmadan, şakağının üzerinde iken ‘’Allahu ekber velillahilhamd’’ diyerek teşrik tekbirlerini tamamlıyor. 

         Hacc Yolculuğu Kabeye Doğru

Bu yolculuk, masiva terkedilerek başlar. Hiç kimse terketmeden (evlad-ı ıyalı, malı mülkü, makamı, mevkiyi) bulamaz. Ayrılmadan kavuşamaz, mahrum olmadan nail olamaz, olunamaz, sırt dönmeden yüz çevrilemez. Büyüğe kavuşmak için küçük terk edilir hatta heba edilir. Bakiye kavuşmak için fani terkedilir. Sevaba kavuşmak için günah terk edilir. Yüceye kavuşmak için cüceler (alçaklar) terkedilir. Kabeye kavuşmak için sıla terkedilir. Öze kavuşmak için kabuk terkedilir.

    Kabeye Doğru

Gönlünü Kabeye koyanların, Kabeyi de gönlüne koyanların ubudiyyet yolculuğu Kabeye doğru. Sana öyle hasretim ki, senin yanında bile sana hasretim diyenlerin yolculuğu Kabeye doğru… O’nu arıyorum O’nu diyenler.. İşte adres, işte istikamet Kabe dön yüzünü O’na. Döndür kalbini onun sahibine. Koy başını secdeye çık yola seyr-ü sülükun başlasın O’na doğru. Allahın emanet ettiklerini, Allaha emanet etmenin idraki içinde, gözler, gönüller arkada kalmadan yolculuk O’na doğru.

  Kabeye Doğru

Yol azığı zikrullah, dilde, gönülde Kabeye doğru aksi halde iblisin sunduğu lokmalar(gıybet,malayani,lağviyyat) olur yol azığı. Binlerce yıl öteden Hz. İbrahim’in davetine koşacak Kabeye doğru. ‘’İnsanlara haccı ilan et ki, gerek yaya olarak gerekse nice uzak yoldan gelen yorgun argın develer üzerinde gelsinler.’’ (hacc-27) Arşın alt hizasına (iz düşümüne) ilahi cazibe merkezine, insanlığın kurtuluşunun zirve norktasına, kelime-i şehadetin kelimei tevhitin nirengi noktasına Kabeye doğru. Kulluk şuuru ile Rampay-ı ilahi Kabeye doğru Hz. İbrahimin, Hz. İsmailin Hz. Hacerin , Hz. Muhammed’in (s.a.s.) Hülafa-i Raşidinin sahabeyi güzinin ayak izlerini aramak  ruhaniyetlerinin rayıhalarını koklamak için Kabeye doğru. Arafatta mağrifete erip Hz. Adem gibi, Hz. Havva gibi kul olarak, adam olarak Allah halifeliği için idrak kanatlarıyla kanatlanarak Kabaye doğru. Varlık kuyumuzdaki nefs-i emmareyi ve işbirlikçisi şeytanı iblisi taşlamak için minaya doğru Kabeye doğru. Kelam sırrı Kur’anın caddesinden garrı hıra nur kulesinden talimatlı Kabeye doğru. Veda haccında irad edilen hutbeyi dinlemek için Kabeye doğru. Veda haccında yüzbüni aşgın sahabinin yürüyüşüne katılmak için Kabeye doğru. Allahın gerçek Kabesini (mümin kalbi) taşıyanları incitmeden yolculuk Kabeye doğru. ‘’Bir gönül yıkar isen haccın boş emek’’ (yunus). Kabeye ulaşınca, ona kavuşunca, çarşı tavafını Kabe tavafını tercih etmeyecek şuurda ve niyette bir yolculuk Kabeye doğru. Kabeye kavuşup tavafa başlarken Hacerul Esvedi öpeceğim diye koskoca Kabeyi (müminin kalbini) yıkmama inancıyla hassasiyetiyle edebiyle vahyi disiplinle ve nebevi talimatla Kabeye doğru…

 Kainatın hilkat sebebinin ruhaniyetinin riyasetinde, melaike ve oraya gelemeyen nice müminlerin ruhaniyetleriyle hep bir ağızdan telbiyelerle kainatı sarsan nidalarla akın akın gözyaşı vadisine(mekkeye) doğru gidişin idrakı içinde Kabeye doğru. 

 Ve Kabe: İman burçlarının(tevhit burcunun) arşa uzandığı nokta. Madde planında basit bir bina, mana planında en yüce nokta. Ötelerin ötesini kucaklayan bir sır, bir mabedi evvel, bir mabedi kutsi. Ruhlar buradan Rabbına yücelir, bir daha alçalmaz. Buraya ayak basan iblisin tuzağına düşmez. Şeytanın mayınına basmaz, çukuruna yuvarlanmaz, oyununa gelmez.

*Kabe; Bütün kalplerin, bütün dillerin, bütün ruhların birleştiği tek nokta. İlahi cazibe merkezi.

*Kabe; Mücerred bir alem, bir sır. Fani alem ile baki alem arasında bir sınır taşı.

*Kabe; Bir yüzüyle ubudiyyet ekranıdır. Seyret kendini seyredebilirsen. Seyret kainatı seyredebirsen, seyret iç dünyanı seyredebirsen. Diğer yüzüyle ebediyyet ekranıdır. Gayb alemi seyredilir. Kuran kamerasıyla çekilen gayb aleminin görüntülerini seyret seyredebilirsen. İbret al, alabilirsen, ders çıkar çıkarabilirsen. İhramın telbiyenin tavafın sayın vakfanın remyi cimarın kurbanın ziyaretin şuuruna eremeyen ubudiyyetin(kulluğun) miracına çıkamayan peygamberiyle kucaklaşamayan kitabıyla el sıkışamayan Kabeye doğru ulaşsa örtüsünede yapışsa Hacerul esvedide öpse içine de girse orada da ölse hiçbir manası yoktur. Nasıl ki namaz kılmayanın Kabenin kapısının önünde otursa bile kıble ehli olmadığı gibi… Zira Kabeye fiziken yakın olmak meseleyi halletmiyor. Ebu Cehilin evi peygamberimizin evinden Kabeye daha yakındı.