Ülkemiz uzun zamandır terör belâsıyla mücadele ediyor. Bu uğurda nice canlar şehit oluyor. Ülkemiz üzerinde gözü olan, ülkemizi bölüp parçalamak ve yutmak isteyen emperyalist güçlerin taşeronluğuna soyunmuş PKK, PYD gibi örgütler, almış oldukları destekle her gün bir eylem peşinde, askerlerimizi, polisimizi, güvenlik güçlerimize saldırıyor.

Masum halkı, kadınları, çocukları, yaşlı genç ayırmadan öldürmeye, okulları, camileri hastaneleri yakıp yıkmaya çalışıyor.

Amaçları halkı korkutmak, sindirmek, devleti ve hükümeti aciz bırakıp, ülke içinde bir iç savaş çıkartıp sinsi emellerine ulaşmak.

Amaçları Türkiye’yi de Suriye yapmak, Irak yapmak, Libya ve Afganistan yapmak. Bu sebeple ırkçılığı, mezhepler arası ayrılıkları kışkırtıp, halkımızı birbirine düşürmeye çalışıyorlar. 

Anlayacağınız, kirli bir oyun, kirli bir savaş peşinde oyun üstüne oyun, tuzak üstüne tuzak sahneye koyuyorlar. Hepsi birer piyon, hepsi birer lejyoner, hepsi birer paralı asker gibi çalışıyorlar.

Mehmet Akif’in İstiklâl Harbi yıllarında, sanki bugünleri görmüş de,

“Artık ey millet-i merhume, sabah oldu uyan

Sana az geldi ezanlar diye, ötsün mü bu çan?

Ne Kürtlük, ne de Türklük kalacak, aç gözünü

Dinle Peygamber-i Zîşânın ilâhî sözünü

***

Veriniz başbaşa; zira sonu hüsran-ı Mübin

Ne hükümet kalıyor ortada billahi, ne din?

“Medeniyet” size çoktan beridir diş biliyor,

Evvela parçalamak, sonra yutmak diliyor”  yazdığı gibi uyanmamız, oynanan oyunları, kurulan tuzakları görmemiz gerekiyor. Birlik ve beraberlik, kardeşlik gerekiyor. Birbirimizi daha çok sevmek ve kenetlenmek icap ediyor.

Bu oyunları gören, bu tuzakları farkedenler olduğu gibi, görmeyenler, görmemekte direnenler, hükümete muhalefet yapacağım, Cumhurbaşkanı’na karşı çıkacağım diyerek hainlerle işbirliği bile yapanlar, terörün ve emperyalist güçlerin ekmeğine yağ sürenler bile var.

Irkçılığın esiri olmuş, terör örgütlerinin maşası olmuş nankörler var, hainler var.

Yurt dışına, Amerika’ya, Avrupa’ya kapağı atmış, Batılı ülkelerin kucağına oturmuş, bir eli yağda, bir eli balda “Hükümet Ankara’yı koruyamıyor” diye ahkâm kesenler, Hükümet’i ve MİT’i eleştirenler, kendi devletine, kendi ülkesine, kendi milletine sövenler var.

Bu tipler, yüzüne tükürsen yağmur yağıyor zanneden bu tiplere sormak lazım: 

“O, çok sevdiğiniz, çok büyük dediğiniz Amerika’da İkiz Kuleler, Amerika’nın göbeğinde bombalanıp yerle bir edilmedi mi? Yüzlerce insan ölmedi mi? O gün dünyanın en güçlü istihbarat teşkilatı CİA yok muydu?

O dehşet günlerinde kaç tane Amerikalı, çıkıp ta devletini suçladı, o gün kaç tane Amerikalı Hükümeti eleştirdi?

Yine Fransa’nın göbeğinde patlamalar olurken, insanlar terörden dolayı ölürken, kaç tane Fransız çıkıp Hükümeti eleştirip, devletini suçladı? Kaç tane Fransız devletine sövdü?

Onlar bu terör olaylarından sonra ne oldular? Bir olup, birlikte olup, birlikte hareket etmediler mi?”

Bizdekiler, bizdeki sözüm ona aydınlar ne yaptılar? Terör örgütüne bir eleştiri, bir kınama bile söyleyemediler. Öyle değil mi?

İlber Ortaylı’nın “Fransa’da patlayan bombaydı da, Ankara’da patlayan balon muydu? Profilini Fransız bayrağı yapanların hiç sesi çıkmıyor” dediği gibi, içimizdeki Fransızların sesi kendi devletine, kendi hükümetine karşı çıkıyor.

“Teröre Lanet” diyemiyorlar. “Vatan hainlerine lanet” diye bağıramıyorlar. 

Allah, birliğimizi, dirliğimizi bozmasın. Allah, Türkiye’ye karşı  yeni bir haçlı seferi başlatan, küfrün islâma karşı tek bir millet olduğunu gösteren emperyalist, faşist ve Siyonist ittifakı ve onun taşeronlarını kahretsin. 

Allah bütün zalimlerin zulmünü başına geçirsin. Mazlumların, mazlum insanların, sahile vuran çocukların ahı, zalimleri yok etsin ve hainler akıttıkları kanda, anaların gözyaşında boğulsun.

Terörün her çeşidine lanet olsun.

 

                                                       GÜNÜN SÖZÜ

HAYATIMIZIN YARISINI UYUYARAK GEÇİRİYORUZ. DİĞER YARISINI DA UYUTULARAK.

                                                                                                    Necip Fazıl

 

 

KAMİL BİRCAN   22.02.2016