“Söz vardır kese savaşı

Söz vardır kestire başı

Söz vardır ağulu aşı

Yağ ile bal ede bir söz”der Yunus. Ağızdan çıkan sözün yerine göre sözü söyleyeni yerin dibine batırdığını, yerine göre göklere çıkardığını, yerine göre söylenen bir sözün ortalığı karıştırıp bir savaş alanına döndürdüğünü, yerine göre de bir barış havası estirdiğini hepimiz çok iyi biliriz.

Bu yüzden sözü yerinde ve zamanında söylemek, sözün güzelini, faydalısını, yumuşağını, kolayını, sağlamını, doğrusunu söylemek çok önemlidir.

Bu sebepten Yunus devam eder ve

“Kişi bile söz demini

Demeye sözün kemini

Bu dünya Cehennemini

Sekiz uçmak ede bir söz”diye devam eder. Adeta bizlere ders verir.  Sözün güzelini söylemek ve sözü zamanında söylemek çok önemlidir.

Belki de bunun için “Güzel söz sadakadır” der Allah Resulü.

Evet, dil Allah'ın insanlara vermiş olduğu en önemli nimetlerden bir tanesidir.

Dilin, dilimizin sorumluluğu çok büyüktür.

Peygamberimizin “Allah'ım! Dilimin kötülüğünden sana sığınırım” diye dua etmesi de bunu göstermektedir.

Yine hadis kitaplarında geçen bir hadiste Peygamber Efendimiz şöyle buyurur:

“Her sabah bütün organlar dile başvurur, ona bağlılıklarını bildirir ve söyleyeceği söze göre ceza göreceklerini, bu sebeple Allah'tan korkması gerektiğini hatırlatır ve şöyle derler:

“Sen doğru olursan biz de doğru oluruz; sen yoldan çıkarsan biz de sana uyarak yoldan çıkarız”

Evet, insanı yüzüstü Cehenneme sürükleyen şey, dilinin ürettiği kötü sözlerdir.”

Onun için herkes ağzından çıkan söze sahip olmalı, ölçüsüz konuşmamalı, konuşmadan önce düşünüp, sözlerini tartmalı, yanında her an kendisini gözetleyen ve söylediğini, yaptığını yazan bir meleğin bulunduğunu unutmamalıdır.

Tabi ki, inanıyorsa!

Evet, inanıyorsa, ya hayır söylemeli, ya da susmalıdır. Eğer, dilini ve üreme organını koruduğu zaman Cenneti kazanacağına inanıyorsa, eline, diline ve beline sahip olmalıdır.

Evet, inanıyorsa, elinden ve dilinden kardeşlerinin emin olmasına, güvende olmasına gayret etmeli, doğru sözlü olmalı, yalandan, dedikodudan, gıybet ve iftiradan, başkalarını hakir görüp hakaret etmekten, fitneye ve kargaşaya sebep olacak kötü ve çirkin sözlerden dilini muhafaza etmelidir.

Evet, inanıyorsa, bildiğini konuşmalı, bilmediğinin ardına düşmemelidir. Duyduğu her sözü başkalarına aktarmamalıdır. Boş ve manâsız sözlerden, başkalarını yermekten, başkalarına lânet okumaktan, çirkin ve tahrik edici, nefret artırıcı sövgü ve küfür sözlerinden şiddetle kaçınmalıdır.

Özellikle ülkeyi yönetenlerin, yönetime talip olanların, siyaset adamlarının, halkın arasına sıkça girip, çok fazla konuşanların dillerine sahip olup, güzel ve ölçülü konuşmaları, “kan ve kinden” uzak bir üslupla halkın karşılarına çıkmaları, toplumsal barış ve huzur için şarttır.

Öfkeyle söylenen sözler kanlı ve kinli ifadeler telafisi güç yaralar açabilir. Unutmayalım ki “Öfke gelir göz kararır, öfke gider yüz kızarır” ve “ Kılıç yarası geçer de dil yarası geçmez”

Ben şahsen son günlerde siyasetin “Kanlı Dilinden” ve “Kan-dilli Gandi” gibi benzetmelerden, “Önüne yattı, altına yattı” gibi ifadelerden, “Üstümüze basmadan, vücudumuzu çiğnemeden geçemezsiniz, geçiremezsiniz”  şeklindeki meydan okumalardan hiç hoşlanmıyorum.

Siyasetin dilini kirletenlere “Edep Ya Hu!” diyorum.

Evet, binlerce kez “Edep Ya Hu!”

                                       GÜNÜN SÖZÜ

BİR ŞEYE SAHİP OLMAK DEĞİL, LAYIK OLMAK ÖNEMLİDİR.

                                                                              Hakkı Mengüç

 

KAMİL BİRCAN  20.05.2016