EBSO (Ege Bölgesi Sanayi Odası)'nın 2015 Ekim ayında yayınlamış olduğu “Sanayi 4.0 Uyum Sağlayamayan Kaybedecek” isimli eserinde, başlangıcının 2011 yılı olduğu kabul edilen Sanayi 4.0'ın içeriğini şu şekilde ifade etmektedir. Sanayi 4.0; küresel boyutta sanayi üretimini yüksek teknoloji ile donatarak, makineler arasıiletişim çağına, siber fiziksel sistemlere geçişi esas almakta olup, ekonomiden sosyal düzenekadar yapacağı radikal dönüşümler ile neden yeni bir sanayi devrimine geçileceğini de ortayakoymaktadır. Bu süreçte, akıllı fabrikalar ile akıllı ürün uygulamaları kendini göstermektedir.Diğer yandan, tüm üretim süreçlerini tek başına yönetmeye aday robotların dönemine geçiş,insanoğlunun korkulu rüyası olan makineleşmenin işgücü talebini azaltacağına dairdüşüncesini de robot teknolojisi ile birlikte yeniden gündeme taşımıştır. Yani “teknolojikişsizlik” kavramı devreye girecektir.(http://www.ebso.org.tr/ebsomedia/documents/sanayi-40_55349201.pdf)

Yazılarımı takip edenler hatırlayacaklardır bu konu ile ilgili daha önce de yazılar kaleme almıştım. Ne var ki EBSO'nun yayınladığı eser, konuyu enine boyuna açıkladıktan sonra Türkiye'nin de bu konuda hangi noktada bulunduğunu gayet güzel bir biçimde ortaya koymaktadır. Yayın, 8 bölümden oluşmakta, birinci bölümünde sanayi devriminin tarihsel gelişiminden bahsederken son kısımda ise sanayi 4.0 yolunda Türkiye'yi açıklamaktadır. Bu son bölüm gerçektende hem mevcut durumu hem de alınması gereken mesafeyi etraflıca anlatmaktadır.Türkiye, dünyanın en büyük 20 ekonomisi arasındaki yerini son dörtte kalarak korusa da; küresel rekabetten, inovasyona, iş kolaylığından, eğitimin niteliğine kadar birçok uluslar arası sıralamada kendine yakışmayan bir tablo sergilemektedir. Yüksek orta gelirli ekonomiler arasında yer alan Türkiye'de imalat sanayi, düşük ve orta düşük teknoloji grubunda yoğunlaşmıştır. Oysa ki; orta gelir tuzağında bulunan Türkiye'nin yüksek gelirli ekonomiler arasına girebilmesi için yüksek teknolojili üretime hızla geçiş yapması kaçınılmazdır. Sanayi 4.0'daki gelişmeler de, bu geçişin ne kadar hızlı olması gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır.(Yüksek-Orta Gelirli Ekonomiler (4.126- 12.745 Dolar ); Arjantin, Brezilya, Çin, Malezya, Romanya, Güney Afrika, Türkiye)Türkiye'nin sanayi üretimindeki ve ihracatındaki teknoloji kullanma yoğunluğuda, yüksek katma değerli ürünleri artırmasının gerekliliğini göstermektedir.Zira 2023 hedeflerimiz olan; 2 trilyon dolar milli gelir, 500 milyar dolar ihracatve 25 bin dolar kişi başı gelire ulaşabilmenin yolu da buradan geçmektedir.Bunun için de hazırlanan stratejik belgelerin hayata geçirilmesi vesürdürülebilir olması gerekmektedir. Baktığımızda;Türkiye 2003-2014 yılları arasında düşük ve orta düşük teknolojili ürünlerde 90milyar dolar dış ticaret fazlası verirken, yüksek ve orta yüksek teknolojilialanlarda 438 milyar dolar dış ticaret açığı vermiştir. 2014 yılı ihracatı 158milyar dolar olarak gerçekleşmiştir.Yüksek ve orta-yüksek teknoloji aleyhine oluşan bu durum neden teknolojiseviyesinin artırılması gerektiğinin cevabıdır.Teknoloji seviyesi arttıkça gelir artmakta, ücretler artmakta refah artmakta buda tasarrufların artmasına yardımcı olmaktadır.

Sanayi 4.0'ın içeriği düşünüldüğünde büyümenin dinamikleri arasında yer alan teknolojinin, ekonomi parametreleri açısından -özellikle makro boyutuyla- ne kadar önemli olduğu ortaya çıkmaktadır. Küresel yeniliği takip etmenin, çağın gereği olarak düşünüldüğünde milli duygular dahilinde daha anlamlı olacağını söylemek sanırız yanlış olmayacaktır. Açıklanan ekonomik verilerin de bu anlamda değerlendirilmesi, küresel süzgeçten geçirildiğini unutmamak üzere, anlamlı sonuçlar ortaya çıkaracaktır.