Siyasetin içinde ve değişik cemiyet yapılanmasında olanların önemli bir kısmı TSK'yı kendine çekmeye çalıştı ya da kendi kötü amaçları için, ordunun içine sızma kötülüğü içinde oldu. Ulu ve dualı Türk Milleti'nin ulu çınarı, en güçlü kurumu, Peygamber Ocağı'mıza darbe üstüne darbe vurdular. Her kumpastan daha da güçlenerek çıktı. Yaralı kaplandı adeta. Ama bu son tuzak, yani milli orduya sızma ve bu sızmalara da gözyumma; farkedilir edilmez de ani bir refleksle ordunun selamete çıkarılamaması ordumuzu epeyce sarstı. Milletçe üzgünüz! İnşallah devletimiz hem ekonomiyi ve hem de “yaralı kaplan” (Bu deyim Altemur Kılıç'a aittir) durumundaki ordumuzu en yüksek gücüne getirmeyi başarır.

NATO'ya girmeden önce Kore'de savaştık. Amerika'ya güç verdik de ne kazandık!.. NATO'ya girdikten sonra başımıza gelmedik hadise kalmadı. Hele de TSK'nın başına gelenler, pişmiş tavuğun başına gelmedi. Peşisıra yaşanan darbeler! Başbakan Menderes ve üç Bakanın canına kıyılması! Albay Talat Aydemir ve yaveri Fethi Gürcan'ın idamı! Dönem dönem yüzlerce, binlerce komutanın ordudan atılması! Askeri okulların mezun verememesi!  Şimdi de askeri okullar kapatılıyor, kışlalar da şehirlerden uzağa taşınıyor! Elin yabancısı ordumuz için “Türk ordusu kırık-dökük” diye yazıyor! Ulu ülkemiz Türkiye'miz içinse, “Türkiye 15 Temmuz'dan sonra daha güçsüz” diyebiliyor!

Askeri okulların kapatılmasını ve kışlaların da şehir dışına taşınmasını bir yurttaş olarak doğru bulmuyorum. İngiltere'de askeri İlkokullar var. İngiliz askerleri dünya savaş yarışmalarında bu yüzden birincilikler elde ediyorlar. Bizde de adı Mehmetçik ile başlayan Mehmetçik İlkokulu, Mehmetçik Ortaokulu, Mehmetçik Lisesi ve Mehmetçik Kara, Hava, Deniz Harp Okulları olmalı! Sadece komutan olmak ve vatanımız için şehit olmak arzusu ile, halen öğrenci olup da mezun edilmeyecek olanlar da, iyi bir mülakattan geçirilip ordumuzun saflarına katılmaları sağlanmalıdır. Askerlik hayatı boyunca, yaptığı görevi ile kendini kanıtlayan komutanlar da Mehmetçik Okullarında öğretim görevlisi olarak görevlendirilmelidirler. 

Ulu ve dualı Türk Milleti'nin ve ulu vatanı Türkiye üzerindeki oyunlar sıralıdır, hiç bitmez. İster Batı Bloğunda yer alalım, isterse Doğu'da hiç fark etmez; oyunlar, tuzaklar hep devam eder. Ekonomimiz ve ordumuz ne kadar güçlü olursa, millet olarak o kadar rahat ederiz. Ayağımızı kaydırmaya ve biz de açık vermeye devam edersek ne hükümet, ne devlet ne de millet kalır. En acısı vatansız kalırız!

TSK'yı güçlendirmeye Genelkurmay Başkanı Akar'ın, “Polis ve asker her zaman askerdir” sözünü temel alarak başlanmalıdır. Polislerimizden istekli ve başarılı olanlardan bir kısmını Astsubay ve Subaylığa atamak çok yararlı olur. 15 Temmuz 2016 darbe ve ülkeyi işgal kalkışması öncesindeki asker-polis güç birliği için çok iyi olur.  Asker ve polislerin, Mehmetçik Okullarında müşterek eğitim görüp mezun olmaları da düşünülebilir.

Aklı başında milli aydınlar; “Darbe yapacaklar” diye adeta feryat edercesine yazılar yazdılar. Milli aydınlarımız şimdi de ekonomi üzerinden, Allah fırsat vermesin suikast yaparak, “iç savaş” çıkartarak milletçe güçsüz bırakılıp ve nihayetinde işgal edilmemiz gibi büyük tehlikeleri yazıyorlar. 

Bugün (14.08.2016) İstanbul Büyükçekmece'de bölücü terör örgütü mensupları, araçları kundakladılar, polislerimiz bunları enseledi. Büyük şehirlerimizde ve karayolları ile şantiyelerimizde kundaklamaları çok sık yapıyorlar. Maddeten çökertme hareketidir bu! Devletimiz, bu zarar ziyanlara dayanıyor, ama daha ne kadar dayanacak!.. Düşünün ki sadece İstanbul'da bir anda elli, yüz yerde birden bu kundaklamaları yaptılar. Bir de “iç savaş” oyunu içindeler. Böyle olaylar Maazallah vuku bulduğunda polisin olayları bastırması mümkün ve kolay olur mu?!.. Bu yüzden kışlalar olduğu yerlerde kalmalıdır. Askeri kışlalarda asker ve polis Mehmetçiklerimizin birlikte kalmaları da iyi olur; çok yüksek moral verir. Kalkışmalara polis ve asker Mehmetçikler birlikte müdahale edecekler; kışlalar uzağa taşınırsa bu nasıl olacak?!.. O büyük arazilere göz koyacakları da kayda alalım. Yılların emeği var buralarda! Erat ve komutan ağaç dikmiş, bakmış büyütmüş; eğitimleri sırasında ağaçların altında nefes alarak talimine devam ediyor. Kısacası demem o ki; göz göre göre gelen darbe görünümlü cinnet, intihar, işgal girişimini olmadan önleyemedik. Şahsım olarak hala şok içindeyim. Böyle bir ağır saldırıya nasıl maruz kaldık!.. Aklımızı başımıza alalım; ekonomiye güç verelim. “İç savaş” oyunlarını boşa çıkaralım. Değil işgali, aklından geçirenlere bile dünyayı dar edelim. 

Başlığa dönersem: Evet sadece milli orduya kumpas kurulmadı. Yeni bir torba yasa ile özelleştirmelere hız verilecekmiş. Bunu doğru bulmuyorum. Terörle maddeten ve manen zarara uğratıldık. Erbakan gibi bir dâhinin dediğini: “Fabrika yapan fabrikalar; makine yapan makineler..” yapmadık. Tüketim ekonomisi, inşaat ekonomisi ile bocalıyoruz. Zaten milli varlıklarımız yabancılara geçti. En acısı toprak satışı devam ediyor. “Türkiye Fonu” düşüncesi yerindedir. Milletimiz, Erdoğan'ı “milli lider”i olarak görüyor artık. Hükümete de desteği tamdır. Gerekirse maaşlar sabit tutulabilir, yüksek maaşlarda indirime gidilebilir. Her hayırlı icraat, bize güç verecek her icraat milletçe desteklenecektir; iktidar bundan emin olsun. Güneydoğu'yu koparma oyunlarına hız verildi. Burada mücadele veren güvenlik güçlerimize moral destek verilmelidir. Mülki amirlerimizle her an istişare içinde olunmalıdır. Dert çok, zayiat fazla, devletimiz hangi birinin altından kalksın. Terör büyük bela. Şiddetli yağışların verdiği zararlar da çok büyük. Ordu ilimiz perişan oldu, bu hafta da Bartın ilimiz mahvoldu! 

Etle tırnak olan, akraba, komşu, asker arkadaşı, mesai arkadaşı olan yurttaşlarımızın arasına Kürt-Türk kumpası kuruldu. Tuzağa düşen az olsa da, bu da bitirilmeli. Jirki aşireti gibi tamamı devlete destek veren, korucu olan bu güzel milli yurttaşlarımıza destek verilmelidir. Dünyada, Türk Milleti kadar birbiriyle kaynaşmış başka millet yoktur. Artık dersimiz vatanseverliktir. Demokrasi, şehitlerimiz ve acılarımız için tuttuğumuz büyük meydan nöbetleri bunu ortaya koydu. Ey yurttaş, düşüncen ne olursa olsun, vatanseverlikte birleştik!.. Bayrağı tutan el, kenetlenen can olduk!..

Kumpaslardan biri de, belki de en büyüğü haylice Alevi üzerinde kurulan kumpastır. “Cemevi” kelimesini eski lügatlarda bulamazsınız. Yoktur!.. Böyle bir “din kurumu” da yoktu!.. Aleviler ve Sünniler kaynaşmış, ayrımcılık yapanların yüzüne bile bakmıyorlardı. Cenazeler camilerimizde kaldırılıyordu. Ne olduysa oldu, birdenbire, “Müesses Nizam” mı, başka bir güç mü yaptı; “Cemevleri” yapıldı. İslam dünyasında Sünni ve Şii camileri var; bu camiler ne yazık ki, -belki de çoğunu yabancı ajanlar yapıyor-, bombalanıyor. Oluk oluk Müslüman kanı akıyor. İbrahim Karagül yazdı, milli aydınlar da uyarıyor; “iç savaş” çıkartmak için Cemevi ve Camii'leri bombalayabilirler. Diyanetimiz ve kanaatim odur ki devletimiz, “Cemevleri”ni ibadethane olarak kabul etmeyecek. Bir ikilik olur; yabancı ve yerli hainlerin iç kargaşada işlerine gelir. Bu kalemin sahibi olarak diyorum ki, gelin bu Cemevleri'ni Diyanetimize teslim edin. Diyanetimiz, din alimlerimiz ne diyorsa o yapılsın. Bu ikilik kalksın. Hepimizin evlatları Kur'an Kursları'na gitsin, dinimizi, dinayetimizi öğrensin, isteyen İmam Hatip, isteyen başka liselerde okusun. Birliğimiz, dirliğimiz için en hayırlı adımlar atılsın! Başka türlü nasıl bir ve beraber olacağız. ABD,AB veya AB'nin mahkeme kararları ile, onların düşünceleri bizi ayrıştırır, onlardan hayır gelmez. Vatanseverlikte buluştuk çok şükür; bu buluşmamız kıyamete dek sürsün!

Selam, sevgi ve hürmetlerimle efendim!