Ramazan ayını uğurlamaya hazırlandığımız bu günlerde içimizde buruk bir sevinç var. Sevincimiz, Rabbimizin emri olan oruç ibadetini yerine getirme bahtiyarlığımızdan, burukluğumuz ise, maneviyat, feyiz ve bereket dolu Ramazan Ayı’nın güzel günlerine veda etmemizden dolayıdır. Ne mutlu bu mübarek ayda bütün azalarıyla birlikte oruç tutatanlara. Müjdeler olsun Ramazan’da kazandığı güzellikleri hayatları boyunca geliştirerek koruyanlara..

Mübarek Ramazan bitiyor. Dolayısıyle ömür takvimizden bir ay daha eksiliyor. Bize, belli bir zaman için tahsis edilen bu hayatın günleri de bir gün böyle son erecek ve yeni bir hayata doğacağız. Yeni doğacağımız yurdun adı ‘Ahiret’ yurdudur. Ahiret yurduna hazırlıklı olmak gerekir. Ahiret yurduna hazırlık ise ancak ibadetleri yerli yerince yapmakla mümkündür. Rabbimiz, Asr suresinde de şöyle beyan buyuruyor: “(İnsanlardan) İman edenler ve güzel işler yapanlar, hakkı tavsiye edenler (haktan ve adaletten yana olanlar) ve sabrı tavsiye edenler dışında (kalan), insan, hüsrandadır; (kaybetmeye ve perişan olmaya adaydır). (Asr Suresi, [103:1-3]) Bundan dolayı fırsat elde iken zamanımızı iyi değerlendirmeli ve kazandığımız güzelliklere her gün yenilerini eklemeliyiz ki, hüsrana uğrayanlardan olmayalım.

Sizler, Rabbimizin övgüsüne mazhar nasipli insanlarsınız. Allah’ın (cc), size değer vermesinin yeğane sebebi, kendisine iman ettiğinizden dolayıdır. İmanımız;  ancak salih, güzel işler yaptığımızda, ibadetleri yerli yerince  ifa ettiğimiz takdirde daha bir kıymet kazanıyor. Eğer Hakk’tan yana olur, hakkı tutar kaldırır, kulluğumuzun icabını daha da güzel yerine getirirsek kullukta zirveye doğru gideriz. Unutmayalım ki, bütün kazandıklarımızın hepsini koruyabilmek ancak sabırla mümkündür.  Nitekim “vucutta baş ne ise, imanı korumak için de sabır  aynıdır” denmiştir. Eğer gerçekten biz, bu Ramazan Ayı’nda, güzel ahlak hasletlerinin koruyucusu olan sabrı öğrenmiş isek, kazanımlarımızı kaybetme riskimiz o kadar azalacak demektir.

Şimdi esas olan, güzellikleri Ramazan Ayı’ndan sonra da devam ettirmektir. Bunun için, her gün mutlaka, maddi ve manevi bedenimizin ihtiyacı olan, her türlü hastalıklarımızın şifası olan, doğru yolu gösteren Yüce Kur’an’ı anlamıyla birlikte okumalıyız. İmanımızın, sigortası  namazdır. Bu muhteşem farzı, vaktinde eda etmeliyiz. Allah’ın bize verdiği rızıklardan bir kısmını ihtiyaç sahiplerine infak edebilmeliyiz. Ahlakımızı, etrafımıza örneklik teşkil edecek bir şekilde güzelleştirmeye devam etmeliyiz. Allah’a karşı ifa ettiğimiz görevlerimizde ihlaslı olmalı, Allah’ın kullarına karşı da samimi, doğru ve dürüst davranmalıyız. Haram yemekten son derece sakınmalı, kendilerinden sorumlu olduklarımıza da haram yedirmemeliyiz. Allah katında üstünlük, ancak takva iledir; bu öyle bir ölçüdür ki, İslam’ın yasakladığı ırkçılığı yok eder. Bu münasebetle yaratılanları yaratandan ötürü sevmeli; Ramazan’da yakaladığımız iman ve İslam kardeşliği atmosferini koruyup geliştirmeliyiz.