Ramazan'ın ilk haftası, serin bir havada, ıhlamur kokularının ciğerlerimizi doldurup, kuşatması altında geçti. Terörün verdiği, savaşların verdiği acı ve gözyaşı olmasa, insanlar birbirini sevse, kardeş kardeş yaşasa, huzur ve barış ortamı olsa ne kadar da güzel olacak.

Ama birileri bizim huzurumuzu istemiyor. Kardeşliğimizi istemiyor. Bizi bölmek, parçalamak, birbirimize düşürmek, kan dökmek istiyor. Çünkü bunlar kandan besleniyorlar.

Oysa Oruç ve Ramazan bizi birbirimize daha çok yaklaştırıyor, yardımlaşmalar, selamlaşmalar, gönül almalar, ibadetlerin yanı sıra, daha çok yapılıyor.

Oruç da diğer ibadetler gibi niyetlerimize göre değer kazanır. Niyetimiz ne kadar saf ve temiz ise, ne kadar samimi ve içten ise, ne kadar riyâ ve gösterişten uzak ise o kadar değer kazanacaktır. Riyâ ibadetlerdeki kazanımları, ihlâs ve samimiyeti ve sevabı yok eden tehlikeli bir virüstür.

Bu yüzden oruç tutan orucunu sadece Allah'ın rızasını talep ederek tutar. Orucunun sevabını yalnız Allah'tan bekler. Bunun yanı sıra orucun kendisine sağlayacağı bedensel ve ruhsal kazanımlara razı olur, şükreder sevinir ve mutlu olur.

Yani oruçlu, oruç tutarken ne birinden övgü ne de bir başkasından göreceği yergi ve saygısızlıktan dolayı etkilenmez. Kınayanın kınaması, küçümsemesi onu ibadetinden oruç ve namazından vazgeçirmez.

Günümüzde çok zor şartlar altında oruç tutanlar olduğu kadar, yattığı yerden, hiçbir iş yapmadan oruç tutanlar da vardır. Hatta orucu uykuya tutturanlardan da söz edilir. Ama birinin elde edeceği sevap ile diğerinin elde edeceği sevap elbette farklı olacaktır.

Oruç öyle bir ibadettir ki, oruçlu olsan da olmasan da sadece Rabbi ve kendi bilir. Bu yüzden Allah, “oruç benim içindir, oruçlunun sevabını ban vereceğim” buyurmaktadır.

Oruç tutan, tuttuğu orucu eline beline bütün azalarına, nefsine, içindeki ve kalbindeki kötü huy ve çirkinliklere tutturmak zorunda olduğu için, bir bakıma melek gibi olacaktır. Kendisine çatan, kötü söz söyleyenlere bile “Ben oruçluyum” diyerek tahammül edecek, sabredecektir.

Günümüzde bazılarının Ramazan ayı gelince, oruçlar tutulunca daha da asabi, kavgacı, hırçın ve geçimsiz bir hüviyete bürünmesi anlaşılır gibi değildir. Bu insanlar “Ne yapayım, oruç kafama vurdu” diyemez. 

Böylelerinin oruç tutarken hırçınlaşıp kırıcı olanların, uyuması, orucu uykuya tutturması daha iyidir. Uyurken en azından yaptıklarından sorumlu tutulmaz.

Oruç tutarken nefsiyle kavga etmesi gereken bir insanın çevresindeki insanlarla kavgalı olması düşünülemez. Bu, İslâm Ahlâkı'nın kurallarına da aykırıdır.

Peki, oruçluya saygı gerekir mi? Aslında bütün insanların, özellikle aynı ülkede yaşayan, aynı inancı paylaştığını söyleyen, pek çok ortak paydayı paylaşan insanların birbirini sevmesi, birbirine saygı göstermesi gerekir.

Ne yazık ki bazı ideolojik, siyasî takıntıları olan bağnazlar, zaman zaman oruç tutan insanlara karşı alay edercesine saygısızlık göstermekte bir sakınca görmemekte ve toplumsal huzuru adeta hançerlemektedirler.

Evet, mazereti sebebiyle veya sebepsiz oruç tutmayanlar olabilir, onların yeme ve içme sorunları giderilebilir. Oruçlu insanlar onlara zaten tahammül ediyorlar, fazlasıyla hoşgörüyle bakıyorlar. Bakmak da lazım.  Zorla kimseyi ne inandırabiliriz ne de oruç tutturabiliriz. İman bir gönül işidir, yürek işidir.

Ama her Ramazan ayı gelince mide rahatsızlığı artanları, sigara içmezken sigaraya başlayanları, oruçlu insanların karşısında ağzını şapırdatarak yemek yiyenleri de biliyoruz. Bu, bile bile saygısızlıktır, toplumsal barışı zedelemektir, kötü örnek olmaktır.

Yıllar önce, sigara içme yasağının yaygınlaşmadığı günlerde, öğretmenlik yaptığım Avusturya'nın Obergrunburg isimli bir beldesinde, bir Ramazan gününde, Hans isimli bir öğretmen, iyi bir sigara tiryakisi olmasına rağmen “Sizler Ramazan ayındasınız, size karşı saygısızlık yapamam” diyerek sigara içmekten gün boyu vazgeçmişti. Bütün ısrarlarıma rağmen “içebilirsin, ben içmiyorum, etkilenmem” dediğim halde, teneffüslerde sigara yakmamıştı. Saygısızlık olmasın diye son saate kadar beklemişti.

Ama Türkiye'de bizim Hasanlar, Hans'dan daha geri kalmanın bir göstergesi olarak oruç tutan arkadaşların yanında sigara içmeyi devrimcilik, ilericilik yaptık zannederlerdi. Ortalığı germeyi marifet bilirlerdi.

Evet, oruçlunun da oruçlu olmayanın da birbirini sevmesi birbirini sayması, birbirine saygı göstermesi şarttır.

Bu bir insanlık görevidir. Kırmadan dökmeden, yakmadan yıkmadan, edep kurallarını da aşmadan.

 

                                                    GÜNÜN SÖZÜ

MİLLETLER DE İHTİYARLADIKÇA GEVEZELEŞİR. HAMLENİN YERİNİ BELAGAT ALIR. HAYATIN YERİNİ SÖZ.

                                                                                                       Cemil Meriç

 

KAMİL BİRCAN   13.06.2016