Bin türlü derdim var halledemediğim,

Kimsenin kapısına gidemediğim,

Bir kişiye bile arz edemediğim,

Ne sen sor halimi ne ben söyleyim.

Hukuk tanımayan adaletten sapan,

Hak’tan gayri ne varsa her şeye tapan,

Gün, saat geçmeden zulümler yapan,

Ne sen sor zalimi ne ben söyleyim.

Kimseye açmadan sırlar bürüyen,

Ezan bayrak düşmanını sürüyen,

Vatan için şehadete yürüyen,

Ne sen sor Alimi ne ben söyleyim.

Her gün bin derdime dert eklediğim, 

Dermansızca, çaresizce beklediğim,

Tonlar ağırlığınca yük yüklediğim, 

Ne sen sor dalımı ne ben söyleyim.

Eşek arısı larvasından kalmayan,

Rengi bozuk, peteği de dolmayan,

Dert midir, derman mı belli olmayan,

Ne sen sor balımı ne ben söyleyim.

Ekşiltilerek geçip giden yüzlere,

Acıyarak yan yan bakan gözlere,

İnanmam geleceğe dönük sözlere,

Ne sen sor falımı ne ben söyleyim.

Bir zamanlar benim her şeyim vardı,

Şimdi elimdeki ekmeğim kaldı,

Yattığım yatağımı da eller aldı,

Ne sen sor malımı ne ben söyleyim. 

Ağrısı girince hemen solduğum,

Dayanamayıp saçlarımı yolduğum,

Acısından iki büklüm olduğum,

Ne sen sor yanımı ne ben söyleyim

Vurulunca yere diz üstü çöktüğüm,

Kalbimi yerinden çıkarıp söktüğüm, 

Kara topraklara al al döktüğüm,

Ne sen sor kanımı ne ben söyleyim.

Mutluluktan havalara uçtuğum,

Çayırlarda, çimenlerde koştuğum,

Mesut, bahtiyar olup coştuğum

Ne sen sor anımı ne ben söyleyim.

Yüksek dağların zirvesine erdiğim,

Mukaddesatım için yere serdiğim,

Vatan uğruna çekinmeden verdiğim,

Ne sen sor canımı ne ben söyleyim.

Öldüğümü bir kaç kişinin duyduğu, 

Cenazemin soğuk su ile yunduğu, 

Üç beş garibanın omuz sunduğu,

Ne sen sor salımı ne ben söyleyim.

Salih Sedat bir gariban dinledi,

Konuşurken ah çekerek inledi,

Benim de bir ünüm var ama dedi,

Ne sen sor şanımı ne ben söyleyim. 

Salih Sedat ERSÖZ