Rabbimize sonsuz şükürler olsun ki, bu yıl da Rahmet ayı, huzur ve bereket ayı Ramazan’a kavuştuk.

Yüce Allah’ımız bizlere bir kere daha kendimizi affettirme ve günahlarımızdan arınma fırsatı verdi. Yaratıcımız bir kere daha bizleri; Rahmet, Mağfiret, Gufran ve Oruç Ay’ı olan mübarek Ramazan’a ulaştırdı. Bunun için Rabbimize ne kadar şükretsek azdır.

Bütün kâinatı ve içindeki canlı cansız mahlûkatı yoktan var eden Yaratıcımız Yüce Allah, yarattığı ve üstün kıldığı biz insanlara bazı sorumluluklar yüklemiştir. Namaz, Oruç başta olmak üzere diğer ibadetler, haram ve helaller; Yüce Allah’ın bizlere sunduğu ilahi ikramlardır. Cenab-ı Hak; kullarına değer vermiş, kıymet vermiş, yarattığını muhatap kabul etmiş ve biz insanları yaratılmışların en şereflisi yapmıştır.

Yüce Allah; “Ey İman edenler! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki sakınırsınız” (Bakara 183)  ve “O Ramazan ayı ki, insanları irşad için, hak ile batılı ayıracak olan, hidayet rehberi ve deliller halinde bulunan Kur’an onda indirildi. Onun için sizden her kim bu aya şahit olursa onda oruç tutsun” (Bakara 185)  buyurarak oruç tutmayı farz kılmıştır.

Mâdem ki, bizler Yaratıcımız olan Allah’ın bir muhatabıyız ve Yüce Allah yarattığı milyarlarca eserinin içinden insana ayrıcalık, üstünlük vermiştir, o halde biz de seçilmiş olmanın, ayrıcalıklı ve üstün olmanın, Rabbimizin lütuf ve hediyeleri ile muhatap kılınmanın şerefi ile davranmalı, beden ve ruh dünyamıza ona göre yön vermeliyiz.

Rabbimizin lütuf ve hediyeleri ile muhatap kılınmanın şerefi ile Yüce Rabbimizin hediyelerini baş tacı yapmalı ve O nasıl davranmamızı istiyorsa eksiksiz olarak o şekilde davranmalıyız.

Ramazan Ay’ı bunun için en büyük bir fırsattır. Bu fırsatı en iyi şekilde değerlendirmeli ve oruç ibadetini, bizleri günahlarımızdan arındıran bir fırsat ve melekût âlemine yükselten bir imkân olarak görmeliyiz.

Orucun farz kılınmasının özelliği ve hikmeti, sadece aç kalmaktan ibaret olmamız değildir. Yemeyi – içmeyi azaltmanın elbette birçok hikmetleri ve faydaları vardır. Ancak, asıl olan sadece bedenimizi yemeye ve içmeye kapatmak değil, bununla beraber, gönül dünyamızı da tamamen kötülüklere, çirkinliklere kapatmak, orucu bedenimizin yanında ruhumuza ve kalbimize de tutturmaktır.

Oruç tutan mü’minler kendilerini kötü ve çirkin huylardan arındırır, Yaratıcımızın emirleri ve O’nun elçisinin söylediği sözler doğrultusunda güzel meziyetlerle donatırsa toplumun bir anda olumlu olarak değişeceğini, yaşanan haksızlıkların, çirkinliklerin ve kötülüklerin sona ereceğini görebiliriz.

Oruç tutmamız sebebi ile oluşan açlığımız ve susuzluğumuz, aç ve susuz kalarak hayatını idame ettirmeye çalışan garip, fakir ve kimsesiz insanları da düşünmeye sevk etmelidir. Hayatları boyunca sürekli olarak açlık içinde kıvranan insanların ve onların yaşadıkları zorlukların hatırlanması oruç sayesinde mümkün olmaktadır. Oruç, bu insanların durumlarını daha iyi anlamak ve sıkıntılarını gidermek için en büyük vesiledir.

Böylesine zor durumda olan insanlara ve evlerine ekmek götürmekte zorlanan kimselere yardım elini uzatmak, paylaşmak, yardımlaşmak gibi hasletlerin Ramazan’da daha çok yaşanıyor olması, Rahmet Ay’ının toplumsal ve sosyal yönden ne denli olumlu bir hava oluşturduğunu göstermesi bakımından oldukça önemlidir.

Ömrümüz boyunca durup dinlenmeden çalışan vücut azalarımızın biraz da olsa dinlenmeye ihtiyaçları vardır. Dinlenmeye ihtiyaç duyan organlarımızın başında mide ve diğer sindirim organlarımız gelmektedir.

İnsanın ömrü boyunca, bir saniye zaman süresince bile ara vermeden çalışan Allah’ın yarattığı sistem, görevini aksatmadan eksiksiz bir şekilde yerine getirmektedir. Organlarımız görevlerini tam icra ederken, bizim de onlara karşı bazı vazifelerimiz vardır. Onların sağlıklı çalışmalarına katkıda bulunmak vazgeçilmez görevimizdir.

Vücudumuz, Yaratıcımızın bize verdiği bir emanettir. Emanetlere ihanet etmemek ve onları korumak en temel borcumuzdur. Bilhassa sindirim sistemi organlarımıza fazla yük yüklememek ve onları zaman zaman dinlendirmek, onların sağlıklı çalışması bakımından oldukça önemlidir.

Ve en önemlisi oruçlarımız bizi hesap gününe hazırlamalıdır. İçinde yaşadığımız şu mübarek ve faziletli günler, nefis muhasebesi yapmanın, hata ve kusurlarımızı telâfi etmenin, eksikliklerimizi gidermenin tam zamanıdır. Henüz vakit varken ve yüce Allah bizlere fırsat üstüne fırsat sunarken kendimize çeki düzen vermeli ve içinde bulunduğumuz fırsatı iyi değerlendirmeliyiz. Zira bu, son fırsat olabilir.

Rahmet Ay’ı Ramazan’ın içinde iken,  bu fırsatı kaçırmamak ve Ramazan’da affa, rahmet ve mağfirete mazhar olmayı başarmak en önemli kulluk borcumuzdur.

Tüm mü’minlerin mübarek Ramazanlarını tebrik ediyor, sağlık ve huzur içinde nice Ramazanlara ulaşmayı Cenab-ı Hak’tan niyaz ediyorum.