Dosdoğru yaşayan her bir yurttaşımızın kendisi ve ailesi için istedikleri oldukça mütevazıdır. Neyi veya neleri ister? Kendisi ve ailesi için sağlık ister, huzur ister, saadet ister, kimseye muhtaç olmadan yaşamak ister, çocuklarının okumasını, iş-güç sahibi olmalarını ister; onların da kendisi gibi huzur, sağlık, mutluluk içinde ve kimseye muhtaç olmadan yaşamasını ister. Vatanın ve milletin hayrına olan güzel uğraşlar verir. Komşularıyla, akrabalarıyla iyi geçinir. İyilik etmeyi de, görmeyi de sever. İlaveten ve belki de daha çok da, ulu ülkesi Türkiye'nin her şartta ayakta kalmasını ister. Ulu ve dualı Türk Milleti'nin topyekûn olarak kendisi gibi huzur içinde yaşamasını ister.

Dosdoğru olarak yaşayan her bir yurttaş, sabırlıdır, sevecendir, çalışkandır, şükredendir, "kimsenin malında", şuyunda, buyunda gözü olmayandır. Kendisi ve ailesi için neler kıymetliyse, neler kutsalsa; diğer yurttaşlar için de değerli ve kutsal olduğunu bilir. "Kimsenin tavuğuna kış" demez, kendisine de denmesini istemez. "Kimseye kaşının üstünde kara var" demez, kendisine de denmesini istemez. Hep yapıcı, kollayıcı, barışçı ve sevgi doludur. Dolduruşa gelmez. Geleneklerine bağlıdır, ailesini sevdiği gibi ülkesini ve milletini de sevendir.

Hayat zordur.

Savaşın, kıtlığın, yokluğun, depremin, afetlerin olmadığı zaman dilimi içindeki hayat; insanlar için normal bir hayatın yaşandığı bir zamandır.  Normal bir halde devam eden zamanlardaki hayatı idame ettirmek bile zordur. Bir bebeğin çocukluğa, ilk gençliğe, yetişkinliğe, olgunluğa eriştirilmesi kolay mıdır?!.. Çalışan birinin emekliliğe kadar işine canla-başla sarılması, geç kalmadan işine gitmesi, bir yandan evini geçindirirken, evlatlarını okuturken, bir yandan da bin bir zorlukla tasarruf ederek başını sokacak bir ev sahibi olması çok kolay mıdır?..  Elbette ki değildir!

Ülkemizde hiçbir derdin olmadığını düşünelim, bu şartlarda bile onurlu, karnı tok, sırtı pek, başı dik bir hal ile yaşamayı başarmak başlı başına bir uğraştır; dert, emek ve çiledir...

Ne yazık ki, ülkemizde normal bir hayat yoktur. Endişe, korku, işsizlik, terör, çoğu dışarıdan destekli iç düşmanlıklar... Kazalar... Cinayetler... Kin! Nefret!  Ölüm... Yaralanma... Gelişmiş iletişim cihazlarına bağımlılık (bilgisayar ve cep telefonu), sigara yasağına rağmen hele de genç nüfusta var olan sigara bağımlılığı, aile parçalanmaları, göç, GDO'lu yiyeceklerle beslenmek zorunda kalışımız, tahammülsüzlüğün had safhaya çıkması, geleneklerden kopuş, okuma tutkunluğunun bitmesi, bilge insanlarımızın azalması, olanların da sesinin çıkmaması... Ve daha neler neler?..

Ne olacak bu halimiz!.. Normal şartlardaki bir hayatı idame ettirebilmek bile çok zor iken...

Haylidir amormal olan şartlarda yaşamak ne kadar zorlaştı farkında mısınız?..

"Haberleri izlemiyorum, televizyon izlemiyorum artık" diyenlerin sayısı hızla artıyor... Çocuklar, korku anlarında gündüz vakti iki elleriyle gözlerini kapatırlar, bu şekilde kimseyi görmezler (mesela kendilerine kızan büyüklerini görmezler), kendilerini de bu şekilde görünmez hale getirdiklerini zannederler. Haber izlememek de böyle bir şey...  Haber izlemeyince acılar bitiyor mu?..

Haberleri de izleyelim, ümidimizi de yitirmeyelim; ülkemizin her şartta ayakta kalmasına güç verelim ve yeter ki ulu ülkemiz Türkiye'miz her şartta ayakta kalsın, her derdin çaresi bulunur.

Zor durumdayız...

Bazı belediyelere çeki düzen verilmesi elzem hale gelmişti, bu yapıldı. Karşı çıkılıyor, çöplerin toplatılması engelleniyor...

Terör, bizi fakirleştiriyor; can ve mal kaybı yaşıyoruz.

Bu ne felaket!.. Yıllardır bir rahat yüzü göremiyoruz. Evin tek evladı askere gidiyor Mehmetçiğimiz oluyor veya polisimiz oluyor; o tek evlat, o tek umut, evin o tek gözbebeği... Şehit oluyor!.. Yuvanın direği çöküyor... Anne ve baba ne yapsın, kime umut bağlasın!..

Bize seferberlik lazım... Öyle akil-makil adam değil; bir yanı bilge, bir yanı kahraman olan yurttaşlar lazım... Parada gözü olmayan, milletimizi kendi büyük ailesi gibi gören, emekli olmuş ama enerjik, son nefesine kadar milletine tahammülü, sabrı, sevgiyi, birlik ve bütünlüğü, iri ve diri olmayı anlatabilecek, yaşamıyla da güzel örnek olabilecek çok çalışkan yurttaşlar lazım...

Tarımda seferberlik... Sanayide seferberlik... Sevgide, pay etmede, kötü günde olsun, iyi günde olsun birbirimize güç verme seferberliği... Çalışkanlığı bir prensip etme seferberliği... Okumayı alışkanlık etme, bir iş gibi görme seferberliği... Zararlı, masraflı, bize düşmanlık edenleri zengin etme alışkanlıklarından(sigara, alkol, yabancı marka bağımlılığı) kurtulma seferberliği... Her karış toprağı ekme, ağaçlandırma seferberliği... Yapılması gereken başka güzel seferberlikler...

Bir beldeye, ilçeye, şehre şehit mi geldi orada hayat durmalı... Ulu şehidimizin o acılı cenaze törenine herkes katılmalı... Bu zamana kadar bir milyon olup da şehidimizin ardında yürümedik... Milyonlar olup da, iç ve dış düşmanlara "dur" diyeceğimiz büyük mitingler yapmadık... Bir vurdumduymazlık var ve sürüp gidiyor...

-Ne olacak halimiz, diyoruz...

-Hiç böyle kötü günler yaşayacağımızı düşünmemiştik, diyor konuştuğum ulu yaşlılarımız...

-Temizleyemezler, bitiremezler, diyor yaşları kemale ermiş olanlar, başımıza bela edilen her türlü terör için...

Neden?!..  Bir ve bütün değiliz... Sevgimizi büyütemiyoruz...

Aydın diyoruz, şu diyoruz, bu diyoruz... Desek ne olacak?.. Bir yurttaşımızın aydın mertebesinde olması, onun, vatan ve millet aşkıyla yanıp tutuşmasına bağlıdır... Kendisini sevdirmesi lazım... Milleti anlaması lazım... Milleti, hangi dert varsa ona karşı bir ve bütün etmesi lazım... Terör, en büyük bela... Demek ki beş-on tane, elli-yüz tane, bin tane aydınımız bile yok ki, şöyle bir haykırsınlar da; teröre destek verenler de, içinde olanlar da kötülük yapamaz, bize zarar veremez hale gelsinler...

Çaba lazım... Büyük çaba lazım... Vatan ve millet için fedakârlık yapacağız... Aksi halde biz, hiçbir savaşı kazanamayız.... Ne olacak halimiz deyip, iç geçirmeye devam ederiz...

Birinci Dünya Savaşı dün gibi... Balkan Savaşları, Çanakkale Savaşı, Sarıkamış, Sakarya, Başkomutanlık Meydan Muhaberesi dün gibi...  30 yıldan fazladır terörle mücadele ettiğimiz her yer bir Çanakkale'dir... Gençlerimiz oralara götürülmelidir, bir sınır karakolundaki kahramanlar orada nasıl yaşıyor, nasıl mücadele ediyor görsünler de milli şuurları gelişsin. Milli şuur şahlandı mı, gerisi çorap söküğü gibi gelir...

Selam, sevgi ve hürmetlerimle efendim!