Son yazımın başlığında ÖNSÖZ demiştim. Atiker Konyaspor'un Avrupa hikayesinin Önsöz'ü olacak bu yıl. Eldeki mütevazi kadro ile hem ligi hem Avrupa'yı kovalamak çok zor bunu herkes kabul etmeli. Grubun Avrupa tecrübesi olan takımlardan oluşması ve Atiker Konyaspor'un bu kulvarda ilk defa mücadele etmesi olayı biraz daha zorlaştırıyor. İlk 45 dakika da yaşananlar yukarıda yazılı olan 3-4 cümlenin kısa bir özeti aslında. 

Görünen o ki bizim takımların birçoğu yine Şubat ayını göremeden Avrupa macerasına son verecek. Neden biz Şubat'ı göremiyoruz? Bizim oyuncuların ne eksiği var ki? Bizde çalışan antrenörler Avrupa'da çalışmıyorlar mı? Bu soruların tek cevabı var aslında MENTAL FARK. Çocuklar futbol okulu denen yerlerde temel eğitimlerini alırken belli bir program çerçevesinde çalıştırılıyor. Koordinasyon, temel teknik, oyun bilgisi, temel sağlık bilgisi, beslenme, oyun kuralları hepsine veriliyor. Yetenekli olanlar yavaş yavaş şekilleniyor ve altyapı takımlarında forma şansı buluyor. Sistemli temel eğitim sonunda 19-20'li yaşlara gelen Avrupalı gençler bakın futbolu nasıl oynuyor. 

  • Top kendine gelirken çevre kontrolünü iyi yapıyor ve mümkün olduğu kadar topu rakip kaleye doğru kontrol ediyor.
  • Mecbur olmadıkça yana ya da geriye oynamıyor, pas boyunu uzun tutup rakip takımın hatlarının arasını bu paslarla açarak dengesini bozuyor. 
  • Sahayı savunmada çok iyi parselliyor,  topu kaptıktan sonra küçük koşularla boş alan yaratıp, topu kaptırma riskini ortadan kaldırıyor. 
  • Rakip kaleye yakın alanda yani kendi 3. bölgesinde oyunu genişletiyor ve savunma hatlarının arasını açıyor ya da kaleye dik kısa koşularla boşluk arıyor. 
  • Duran topları iyi değerlendiriyorlar ve taç atışlarında dahi taktik koşuları ve saha içi paylaşımları yapıyorlar. 
  • Süratli ve dayanıklı oyunculardan kurulu takımlar koşularda ve ikili mücadelelerde genellikle galip geliyor. 
  • Oyuncuların antrenman düzeyleri iyi, hemen hepsi fit dediğimiz gibi, boy-kilo oranları yerinde, bizim balıketi oyunculardan daha hazırlar. 
  • Gol vuruşlarında çok net dokunuşları var,  çerçeveyi tutan toplarda gol oranları daha yüksek. 
  • Son 10 yılda topu iyi oyuna sokan kaleciler çıkardılar. Kaleci antrenmanlarının tamamında koordinasyon ve çabukluk çalışmaları ile maçı çeviren oyunu tutan kaleciler yarattılar. 

Bu dönemde biz ne mi yaptık? UYUDUK, BİRBİRİMİZİ YEDİK, AVRUPALI AYA ÇIKTI, BİZ YİNE YAYA KALDIK. 

Biz yeni şeyler ortaya koymak yerine Ajax'ın, Barcelona'nın 1990'lı yıllardan kalma antrenman dirillerini çoğaltıp birbirimize verdik. Kopya antrenmanlar yaparak aslında bize hiç uygun olmayan antrenman programları ile çalıştık.   Yani MİDEMİZ RAHATSIZKEN, AKCİĞERLERİMİZ İÇİN İLAÇ KULLANDIK. Hem midemizden, hem de ciğerlerimizden olduk.

Atiker Konyaspor'a gelince maalesef bu takımda bazı oyunculara AVRUPA GÖMLEĞİ biraz bol geldi. Aykut Hoca'nın ayağa pas yapan, genellikle yana oynayan anlayışı Avrupa'nın yükselen yıldızı Belçika futboluna karşı 3. vitesi aşamadı. İlk yarı takım savunması kaleye yakın olunca, kapılan topların rakip kaleye götürülme mesafesi 80 metreye çıktı, topu bu kadar taşıyacak pas koordinasyonu ve becerili oyuncu olmayınca da duvardan dönen topların hepsi ceza alanı içinde ve çevresinde pozisyoncuklar yarattı.  Sonuç olarak kaybettik ama tecrübe olarak yine cebimize bir şeyler koyarak geldik. 

Atiker Konyaspor bu takım tertibi ve muhteşem seyircisi ile ilk 5'i zorlar. Ama seneye Avrupa istiyorsa topu oyuna sokan, çabuk ve hava toplarında etkili bir stoper bulmak zorunda.  Douglos'dan daha hızlı ve hücum yönü de etkili olan sol bek mutlaka olmalı. Ali Çamdalı'nın yanına oyunu öne oynayabilen iki merkez orta saha ve etkili bir forvet olmazsa olmaz. 

Ekonomik olarak eli biraz daha rahatlayan Atiker Konyaspor bu yılı tecrübe yılı olarak görmeli ve finansal kaynakları daha doğru kullanarak daha ciddi transferler yapmalı. Avrupa bir gelenek haline gelmeli en zor gününde takımı yalnız bırakmayan MUHTEŞEM SEYİRCİ mutlu edilmelidir.