Salı günkü yazımda, aynı başlık altında bize sevap kazandıracak, Salih Amel hükmünde kabul edilecek bazı güzel davranışları sıralamıştım. “Sizler de bu maddelere eklemeler yapabilirsiniz” demiştim.

Ben yine de sizlere yardımcı olabilmek için yeni maddeler eklemeye devam ediyorum. Bu da benden bir iyilik olsun. Yük olmamak, yük almak için. Haydi  okuyalım ve yapmaya çalışalım.

Fâize düşme tehlikesi altında olan bir Müslüman kardeşine, Karz-ı Hasen/faizsiz borç ile yardımcı olmak.

  Arkadaş çevresi içinde, ihtiyacı olanları düşünerek, faizsiz borç verebilmek için küçük fonlar oluşturmak.

  Gürültü çıkaran ayakkabıları giymemek,  giyilmişse nazik yürümek.

  Arabayla giderken, özellikle yaşlı yayaları gidecekleri yere bırakmak.

  Esnaf isek, kusurlu ürünü müşteriye satmamak ya da satarken kusurunu belirtmek.

  Kişisel temizliğe dikkat etmek; ağız ve ter kokusu yaymamak için tedbir almak.

  Tuvalette, başkasının çekmeyi unuttuğu sifonu çekivermek.

  Tehlike arz eden kırık bir ağaç dalı, çukur, kopmuş bir elektrik kablosu vs. görünce mutlaka yetkililere bildirmek, aksaklığın giderilmesine yardımcı olmak.

  Rastlanacak çocuklara dağıtmak üzere, yanında küçük hediyeler taşımak.

  Su içen hayvanları ürkütmemek, yol üzerindeyseler uzaklarından geçmek.

  Özellikle sınav haftalarında, -çok elzem olan- renkli kalemleri arkadaşlarla paylaşmak. Sınav olan mekânlarda gürültü yapmamak.

  Arkadaşınla camiden çıkarken, onun ayakkabısını da çıkışa kadar taşımak.

  Cami girişlerindeki ayakkabı öbeklerini, çıkanların rahatça ayakkabılarını giyebilmesi için rafa dizmek. Eşiklere ayakkabı bırakmamak.

    Yemekhane ya da toplu halde bulunulan diğer mekânlarda sandalye ve masaları gürültü çıkarmadan hareket ettirmek.

  Camilere temiz çoraplarla gelmek.

  Camilerde cep telefonunun sesini mutlaka kapatmak.

  Camilerde koku ikram eden amcaları kırmamak; ama insanların hoşlanmayacağını düşünerek, mümkün-mertebe kimseye koku ikram etmemek.

  Cep telefonlarımızın seslerini, herkesi rahatsız edecek derecede yüksek açmamak.

  İş yerinden çıkarken, eğer unuttuysa arkadaşımızın bilgisayarını da kapatmak.

  İş arkadaşının iş yükünü hafifletmek, işinin ucundan tutmak.

  Yediğimiz meyve-sebzelerin tohumlarını biriktirip, müsait yeşil alanlara serpmek.

  Cami bahçesinde mendil satanlardan mendil alıp, abdest alanlara ikram etmek.

  Muhatabının elbisesindeki/saç sakalındaki bir kusuru fark ettirmeden düzeltmek ya da buna dikkatini çekmek; (Bıyıklarda çorba, dişte maydanoz, sakalda peçete).

  Ev işlerini mümkün mertebe sırtlanmak; eşleri yalnız bırakmamak.

  Toplu ulaşım aracına yetişmeye çalışan için şoföre seslenmek, Otobüslerdeki diğer seslenme durumlarını da düşünürsek: Sesi yetmeyenin sesi olmak.

  Gurbetten, hastalıktan, dertten, borçtan, vb hayrete düşmüşlere, şaşırmışlara yol göstermek.

  Dert dinlemek, gönüllere huzur ve sürûr telkîn etmek.

  Sabrı ve merhameti tavsiye etmek.

  Özellikle evliliklerde çıkan sorunlarda nasihat vermek durumunda kaldığımızda, tarafların ikisini de dinlemek, duygusal ve taraflı hükümler vermemek.

  Yol, adres sorana yol göstermek.

  İlgilisi olan bir şeyin gözden yitip gitmesine müsaade etmemek;

  Toplu yerlerde telefonla konuşurken yavaş sesle konuşmak ve başkasını rahatsız etmemek. Toplu ortamlarda sakız çiğnerken garip sesler çıkarmamak.

Bu konuya devam edeceğiz. Selam ve dua.

                                                        GÜNÜN SÖZÜ

İNANDIĞINIZ GİBİ YAŞAMIYORSANIZ, YAŞADIĞINIZ GİBİ İNANMAYA BAŞLARSINIZ.

                                                                                           Hz. Ömer (r.a)

 

KAMİL BİRCAN  02.12.2015