HAYÂSIZLIĞI YAYANLAR ÜZERİNE -2-

Bir önceki “Hayâsızlığı Yayanlar” başlıklı yazımda Nûr Sûresi'nde geçen “Mü'minler arasında hayâsızlığın yayılmasını arzu edenlere, işte onlara, dünya ve ahirette can yakıcı azap vardır” âyetinden söz etmiştim.

Nasıl olduysa 19 olması gereken âyet numarasını, yanlışlıkla 29 olarak yazmışım. Okuyucularımdan özür dilerim.

Tefhimu'l Kur'an'da bu âyetin dipnotunda şu önemli açıklama yer alır:

“Âyetin doğrudan tefsiri, yer aldığı metne göre şöyledir: “İftira atanlar, kötülüğü propaganda edenler ve yayanlar ve İslâm maneviyat ve ahlâkına güvensizlik getirenler cezayı hak ederler”

Metinde geçen kelimeler, kötülüğün propagandası için kullanılabilecek tüm biçimleri kapsamaktadır. Bunlar genelevleri açma olabilir, şehvet kamçılayıcı erotik hikâyeler, şarkılar, tablolar, film ve piyesler, yazma, yayınlama, söyleme ve gösterme olabilir. Veya halkı ahlâksızlığa iten, kulüp ve otellerde her türlü karışık toplantılar olabilir. 

Kur'an bütün bu yollara başvuranların, yalnızca ahirette değil, dünyada da cezayı hak eden suçlular olduğunu ilan eder.

O halde, tüm bu ahlâksızlığı yayma ve propaganda etme araçlarını ortadan kaldırmak İslâmî bir görevdir. Ceza hukuku, Kur'an'ın kamu ahlâkına karşı işlenmiş suçlar saydığı ve işleyenlerini cezaya müstahak gördüğü tüm bu eylemleri ceza gerektirici suçlardan saymak zorundadır”

Ebu'l A'lâ Mevdûdî, Allah rahmet etsin, yıllar önce bu âyeti, böyle açıklamış ve böyle yorumlamış. Sanki yıllar öncesinden bugünleri görmüş.

Günümüzdeki, kitle iletişim araçlarındaki baş döndürücü gelişmeleri ve bu araçların ahlâksızlığı, hayâsızlığı yaymak için kullanıldığını görse, Müslümanlar arasındaki, Müslüman aileler içindeki yozlaşmayı yakından tanısa ne yapardı, ne derdi bilmiyorum?

Önce de belirttiğim gibi, Şeytanın çocukları boş durmuyor. Edepsizlikten, ahlâksızlıktan, köşeyi dönenler, insanları köleleştirenler, sürekli iş başında, hiç yorulmadan çalışıyorlar. Çünkü saltanatlarını bu işin üzerine oturtmuşlar. 

Gazeteleriyle, dergileriyle, televizyonlarıyla, dizi filmleriyle, internetiyle, sosyal ve de soysuz medyasıyla,  hem gerçek âlemde, hem de sanal alemde, gerek paylaşımlarıyla, gerekse atmış oldukları twettlerle, toplum ahlâkını yok etmeyi,  aile yapımızı temelden dinamitlemeyi amaçlıyorlar.

Şimdi hepimizin elinde, iyiye de kötüye de kullanmaya müsait akıllı telefonlar. Çocuklarımız, gençlerimiz hatta yaşı ilerlemiş insanımız bile saatlerini onunla geçiriyor. Yolda yürürken, otururken kalkarken, yatarken onunla meşgul! Önüne bile bakmıyor, sağını solunu görmüyor.

Kulağına taktığı kulakçıkla, kendini dış dünyaya kapatıyor, kendisine verilen selâmı duymuyor, söylenen sözleri işitmiyor.

Büyüklere karşı saygısız, ne oturma adâbı, ne konuşma adâbı, ne yardımcı olma, ne de elinden tutma, hiçbir şey kalmamış. 

Tesettürlü ama makyajlı, ağzında sakız, yılışık hareketlerle dikkat çekmeye çalışan, tesettürün içi boşaltılmış, farz olduğu için değil de tarz olduğu için başını bağlayan, üstü Medine, altı Paris görüntüsü veren, erkeksi olmaya çalışan genç kızlar türemiş.

Evet, Şeytanın yardımcıları boş durmuyor. Boşlukta kalan, kendini boşlukta hisseden herkesi yakalıyor. Ustaca yakalıyor. Sağından, solundan, önünden, arkasından, altından, üstünden sokularak ama damardan girerek yakalıyor.

Yaptığımız yanlışları, edepsizlikleri, hayâsızlıkları bize süsleyerek, ballandırarak gösteriyor. Özgüven diyerek gösteriyor. Özdenetimden hiç söz etmiyor. Özeleştiriyi kabul etmiyor, ettirmiyor.

Öyle olunca da dünyanın, dünyada insan olarak yaşamanın tadı kaçıyor. Ailelerin, aile içi ilişkilerin tadı kaçıyor. Dedenin dilinden torun, torunun dilinden dede anlamıyor. Sorunlar yumağı büyüdükçe büyüyor.

Sözün özü, ahlâksızlığı yayanlara karşı, hayâsızlığı artırmaya çalışanlara karşı, insanlık düşmanlarına, Şeytanın askerlerine karşı, millet ve devlet olarak etkin bir mücadele başlatmamız gerekiyor.

Önce kendimizden, kendi nefsimizden, kendi içimizden, kendi çevremizden başlayarak, önce kendi evimizi temizleyerek, düzenleyerek yapmamız lazım! Ne dersiniz, haksız mıyım?

                                                      GÜNÜN SÖZÜ

YANLIŞ YAPTIĞIMIZDA BİZİ UYARMAZSANIZ SİZDE HAYIR YOKTUR. UYARDIĞINIZ HALDE SİZİ DİNLEMEZSEK; BİZDE HAYIR YOKTUR.

                                                                                                     Hz. Ömer (r.a) 

 

 

KAMİL BİRCAN  06.01.2016