Mayıs ayının ikinci Pazar günü, Anneler Günü'ydü. Her yerde bir hareketlilik vardı. Kimileri annesine hediye almış, onu ulaştırma telaşında, kimileri annelerini ziyaret etme yarışındaydı. Kimileri mezarlıkta, elleri duadaydı. Telefonla annelerine ulaşmak isteyenler de vardı.

Kimi gönülden, isteyerek, kimi ister gibi yaparak, kimi yaparmış gibi gözükerek annelerinin gönlünü kazanma çabasındaydı.

Bu konuda da ne kadar samimiyiz ne kadar samimi değiliz çok önemliydi. Bütün bu çabalar bir sevgi, bir saygı neticesi mi yoksa zoraki bir dayatmanın sonucu muydu? Bir günlük sevgi mi, ömür boyu bir sevgi miydi önemli olan? Bütün bunlar bir Batı taklitçiliği mi yoksa “ Başkası ne der?” yarışması mıydı?

Çarşı, pazar, alışveriş merkezleri, plazalar, vitrinler anneler gününü fırsata çevirme yarışındaydı. Reklâmlar, reklâmlar, reklâmlar! Meğer annelerimizi ne kadar da düşünen vardı?

Öyle ya, piyasa canlanmıştı. Çarşı canlanmıştı. Dükkânlar dolup taşıyordu. Çeşitli nedenlerden sıkıntılı günler geçiren esnaf ve tüccar, umutlarını anneler gününe bağlamıştı. 8 Mayıs Pazar günü kutlanacak Anneler Günü'nde, 6 milyar lirayı geçecek bir harcama hedefleniyordu.

Yapılan araştırmalara göre özel günler arasında en fazla para Anneler Günü'nde harcanıyordu. Anneler Günü'nde yapılan harcamalar, her yıl yüzde 15-20  aralığında artıyordu.

Annelerini ne kadar da seven ve yücelten vardı?

Her şey anneler içindi. Yılda bir gün de olsa anne sevgisin birden bu şekilde ortaya çıkması biraz şaşırtsa da güzeldi.

Birileri bu tür özel günleri ticari amaçlar için kullansa da annelerimizi, babalarımızı, yaşlılarımızı, sevdiklerimizi, engellilerimizi hatırlamak ve onların gönlünü almak yılda bir kere de olsa, onları anmak için okunan şiirleri dinlerken ağlamak, anlamlı ve ilginçti.

Asıl ilginç olan, bu günlerin sevgiye bağlı ya da ekonomik çıkarlara bağlı olup olmadığıydı. Para kazanmaya, para harcatmaya ya da önce Allah rızasını sonra da annelerin rızasını kazanıp kazanmamaya bağlı olup olmadığıydı.

Bizler anne ve babalarımızı birbirinden ayırmadan yılın her günü sevmek ve onlara öf bile dememekle, onlara iyi davranmak ve tatlı dil, güler yüz göstermekle sorumlu tutulmuşuz. Cennet'e gitmenin biricik yolunun onların gönlünü kazanmaktan geçtiğinin bilinciyle yetişmişiz.

Bütün dünyada ve ülkemizde Anneler Günü'nü kutlayanlar, kutlamaya özen gösterenler, öncülük yapanlar, aynı zamanda ağlayan, ağlatılan, evladına yanıp ağıt yakan analar için de bir şey yapıyorlar mı acaba?

Açlıktan, yokluktan dilenen analara kim dur diyecek? Çöplerden kâğıt toplayan, hurda toplayan analara, yiyecek ve giyecek toplayan analara kim el uzatacak?

Kadın olmanın, ana olmanın, evde ya da dışarıda çalışan, saatlerce çalışan anne olmanın onurunu ayaklar altına alan davranışlara, kadını ticarî bir meta' haline getiren uygulamalara kim engel olacak?

Bağda, bahçede, tarlada çalışmak zorunda kalan, kocası kahvehanede tavla, okey oynarken, sabahtan akşama ev işi, bahçe işi, ahır ve mandıra işi, temizlik, yemek, bulaşık her işi yapmaya çalışan anneler var.

Ömür boyu hayatın zorluklarını sırtlayıp taşımaya çalışan anneler var.

Askerde oğlunun, gurbette okuyan kızının yolunu bekleyen anneler var. Yüreği korku ve heyecanla ürpererek sabahlara kadar kocasının yolunu gözleyen anneler var.

Üç beş çocuktan sonra, sonradan zenginleyip de azgınlaşan, nefsine ve şehvetine düşkün eşleri tarafından üzerine kuma getirilen, ya da aldatılan saf ve temiz alnı secdede analar var.

Bir de dövülen, kovulan, horlanan, aşağılanan, dışlanan anneler var, iyilik görmeye hasret anneler var. Hediyeye değil, sevgiye, saygıya ve ilgiye muhtaç anneler var.Huzur evine bırakılan değil, gönül evine konuk edilmeyi bekleyen anneler var.Dünyasını değiştirdiği için evlâdından Fatihalar, Yâsinler bekleyen, dualar bekleyen anneler var.

Evladını genç yaşta trafik kazalarına, teröre, amansız hastalıklara karşı kaybetmiş şehit anneleri var.

Savaşlarda, işgaller altında açlık ve yokluktan evlâdını, iffet ve namusunu, evini, yurdunu kaybeden, vatansız yaşamak zorunda bırakılan anaların gözyaşını kim silecek?

Kimyasal silahlarla, varil bombalarıyla çocukları öldürülen, ya da zindanlarda işkenceler gören analara yardım elini kim uzatacak?

Anneler Günü'nü kutlamak, bu annelerin hakkı değil mi? Yoksa bunlar anne değil mi?

Hani ana başta tâc idi, her derde ilâç idi?  Hani bir evlat pir olsa da anaya muhtaç idi?

Hani en çok iyilik etmeye layık olan varlık, annelerdi?

Hani Cennet, annelerin ayakları altında idi?

Annelerimizi, nur yüzlü analarımızı yeniden layık olduğu makamlara oturtmak, onları sürünmekten, dilenmekten, ezilmekten kurtarmak en başta gelen görevimizdir.

Analarımıza, annelerimize gereken önemi ve özeni gösterdiğimiz zaman hem toplum yükselecek, hem de insanlık kurtulacaktır. Bütün annelerin ve anne adaylarının, anne olmak isteyenlerin, gülen ve ağlayan, ağlatılan annelerin anneler günü kutlu olsun.

GÜNÜN SÖZÜ

BAŞKASINDA GÖRÜP HOŞLANMADIĞIN AYIBIN KENDİNDE OLDUĞUNU GÖRMEMEKTEN BÜYÜK AYIP OLAMAZ.

                                                                                                                 Hz. Ömer(r.a)