“ ! Gazimizi üzdük. Kıbrıs gazisi 61 yaşındaki Mehmet Erdoğmuş:  “29 Ekim törenleri için kuşanıp evden çıktım. Bir kişi bile dönüp, 'Gazim nasılsın, iyi misin?' demedi. Bu beni çok üzdü.”

(!) 61 yaşındaki Kıbrıs gazisi Mehmet Erdoğmuş, Cumhuriyet Bayramı'nı kutlamaya giderken başından geçen üzüntü verici olayı ve duyarsızlık nedeniyle ülkenin başına gelebilecek tehlikeyi Vahdet'e anlattı.

DUYARSIZLAŞAN BİR TOPLUM YETİŞİYOR

“Cumhuriyetin önündeki en büyük tehdit şu an için terördür” diyen Erdoğmuş, “Bu terör, birlikteliğimizi ve beraberliğimizi bozmaya çalışıyor. Bunun yanında cumhuriyeti nasıl kazandığımızı bilmeyen bir toplum yetişiyor. Toplum olarak bilinçsizleşiyor ve duyarsızlaşıyoruz. 'Nemelazım' diyen bir halk oluşuyor. En büyük tehlike bu! Eğer biz, vurdumduymazlaşırsak ve cumhuriyeti hep birlikte nasıl kazandığımızı unutursak, terör istediğini alır” ifadelerini kullandı.

NASILSIN DİYEN OLMADI

Toplumun nasıl duyarsızlaştığını üzülerek anlatan gazi Erdoğmuş, “Bugün Cumhuriyet Bayramı olması vesilesiyle Türk bayrağımı aldım, gazi kıyafetimi giydim, gazi şapkamı ve gazi madalyamı taktım. Ulus'taki 1'inci Meclis'in önündeki törenlere gelmek üzere yola çıktım. Herkesin gazi olduğumu görmesine rağmen bir kişi bile dönüp, 'Gazim nasılsın, iyi misin?' demedi. Bu beni çok üzdü. Amerika'da gaziler bir mekâna girdiği zaman herkes, 'Siz bizim için savaştınız, bizim için gazi oldunuz' diyerek saygı duruşuna geçiyor. Maalesef bizde böyle olmuyor. Bu vurdumduymazlık biz gazileri derinden yarılıyor” diye konuştu.

OKULLARDA ANLATALIM

Erdoğmuş, “Cumhuriyeti hep birlikte nasıl kazandığımız, ne zorluklar çektiğimiz, şehit ve gazilerimizin ne derece önemli olduğu, cumhuriyetin nasıl bir değer arz ettiği, beraberliğin ne kadar kıymetli olduğu okullarda gençlere yeterince anlatılmıyor. Bu sebeple gaziler olarak bir teklifimiz var. Biz canlı şahitler olarak okullarda, öğrencilere bunları ücretsiz olarak anlatalım. Bu konuda yetkililere rica ediyoruz” şeklinde konuştu. !” (Vahdet Gazetesi, haber: Muhammet Erdoğan/Ankara. 30.10.2015)

Kıbrıs gazimiz Mehmet Erdoğmuş, gazi kıyafetlerini giyinip kuşanmış, Cumhuriyet Bayramı'nın heyecanını milletle beraber yaşamak istemiş; istemiş istemesine ama bir yurttaşımız bile gazimize ne selam vermiş ne de halini hatırını sormuş.  Gazimiz de fena halde üzülmüş.  Bu gazimizin yerinde biz olsak, biz de aynı menfi duyguları yaşar ve üzülürdük.  Vahdet Gazetesi'nin duyarlılığı ve vefası sayesinde bu gazimizin sesini duymuş olduk.

Duymak istemediğimiz sesler midir, gazilerimizin sesleri!.. Onların duyguları, düşünceleri, endişeleri bizim de ortak paydalarımız değil midir? O zaman neden bu ilgisizlik, vefasızlık, kadir kıymet bilmezlik!..  Gaziler; cephelerden bizlere kandan, ateşten, baruttan kalan birer canlı tarih dersidir; tarih anıtıdır. En çok duymamız gereken, dinlememiz gereken, kendimize rehber etmemiz gereken sesler, gazilerimizin sesleridir.

Yeri gelmişken, İstanbul'da şahit olduğum bir durumu kısaca yazayım: durakta otobüs bekliyorum.  Öğlen saati, yolcunun az olduğu bir zaman. Uzaktan beni gören tanıdığım, ahbabım bir gazi koşarcasına yanıma, durağa geldi: “Seni durakta görmesem yürüyecektim, bizi tek görünce almıyorlar. Biz “beleş” yolcuymuşuz!..” Şaşırdım, fena halde üzüldüm. İstanbul'da şehir içi ulaşım işi yapanlar iyi para kazanmaktalar, ama  –demek ki bazıları-  bir gaziyi arabalarına almıyorlar. Ankara'da da bu kış, bir otobüs şoförü, gazimize: “Ne yapayım gaziysen, benim için mi gazi oldun?!..” demişti. Yazık halimize, bugünlerimize ve geleceğimize!..

HİSSETTİK Mİ BU ACIYI?!..

“ ! Nazmi Taşbaş oğlunun şehit düşmesinden bir ay sonra hayatını kaybetti

Hakkari'de bir ay önceki terör saldırısında şehit düşen Uzman Çavuş İzzet Taşbaş'ın babası Nazmi Taşbaş vefat etti.

Afyonkarahisar'ın Dinar ilçesinde oturan 62 yaşındaki şehit babası Nazmi Taşbaş, geçirdiği rahatsızlık sonucu Isparta'daki bir hastanede ameliyat oldu. Taburcu edildikten bir süre sonra yeniden rahatsızlanan Taşbaş, yaşamını yitirdi.

Taşbaş'ın cenazesi, kılınan cenaze namazının ardından Akçaköy Mezarlığı'nda şehit oğlunun yanına defnedildi.

Cenaze törenine, Taşbaş'ın ailesi ve yakınları, AK Parti Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya, Dinar Kaymakamı Mustafa Şahin, İlçe Jandarma Komutanı Üsteğmen Mutlu Tokmak, Haydarlı Belediye Başkanı Kadir Öcel, siyasi parti temsilcileri ile vatandaşlar katıldı.

Jandarma Uzman Çavuş İzzet Taşbaş, Hakkari'de 29 Eylül'de terör örgütü mensuplarınca yol kenarına yerleştirilen patlayıcının, zırhlı aracın geçişi sırasında infilak ettirilmesi sonucu şehit olmuştu.  !” (Milli Gazete, 30 Ekim 2015 Cuma)

Şehitlerimizden geriye ne kalır, yakınları neler yaşar; acılara katlanmak mümkün oluyor mu, ateş hep düştüğü yeri mi yakıyor, bizler de şehit yakınlarımızın acısını hissediyor muyuz; her fırsatta sıradan insandan, yüksek makam sahiplerine kadar devlet erkânı ve millet olarak şehit yakınlarımızı ziyaret edip elimizden gelen maddi ve manevi yardımları yapıyor muyuz?

Ne yazık ki, şehidimizin cenaze merasimine katılmaktan öteye bir şey yapmıyoruz. Devletimizin ilgili kurumları, şehit dernekleri ile asker ve emniyet teşkilatı şehit yakınlarını yalnız bırakmıyor.  Gerçekte sadece asker ve polis bu içten sevgi ve alakayı sürdürüyor.

Şehitlerimizin çatışma alanından alınması, görevli karakolda veya birlikte törenle uğurlanması! Helikopter veya uçakla oluyor bu uğurlama ve intikal. Şehit ailesine polis ve askerlerce haber verilmesi! Acılarının dindirilmesi daha çok güvenlik güçlerimizce yapılmaktadır. Bir kitaba sığmaz yaşananlar.  Acıyı yaşayan polis ve asker; acıyı haber veren de onlar; teselli edip düzenli aralıklarla şehit ailesini ziyaret edenler de onlar.

Şehit yakınlarından bazıları ve hatta çoğu üzüntülerinden hasta olmakta; bir kısmı da baba Nazmi Taşbaş gibi Rahmet-i Rahman'a ermekte, şehidinin kabrinin yanına defnedilmektedir.

Bu acılar hepimizin. Duyamadığımız sesler de hissetmediğimiz acılar da hepimizin!..

Selam, sevgi ve hürmetlerimle efendim!

* * *

    C.H.ÇAĞLAR