Bugün sizlerle iki hikaye paylaşacağım. Birincisi bir demiryolu işçisi olan Adnan' ın kendini bitiriş hikayesi! İkincisi ise sağır bir kaplumbağanın başarı hikayesi!

Elbette ki hikayelerden içinde bulunduğunuz psikoloji ve durum doğrultusunda kendinize özel dersler çıkarabileceksiniz. Ben bugün LYS' ye hazırlanan üniversite adaylarını bu hikayeleri okumaya davet ediyorum. Eminim ki sınavlara hazırlanan birçok genç kendisinde ve kendisine birçok şey bulacaktır.

DEMİR YOLU İŞÇİSİ

Adnan adında bir demiryolu işçisinin öyküsü bu. Adnan güçlü, sağlıklı bir demiryolu işçisi. Arkadaşlarıyla ilişkisi iyi ve işini iyi yapan güvenilir bir insan. Ne var ki, kötümser birisi, her şeyin kötüsünü beler ve başına hep kötü şeylerin geleceğine inandırır kendisini.

Bir yaz günü tren işçileri, ustabaşının doğum günü nedeniyle bir saat önceden bırakırlar çalışmayı. Tamir için gelmiş olan bir soğutucu vagonunun içine girer Adnan, yanlışlıkla içerden kapatır kapıyı, kendini soğutucu vagona kilitler. Diğer işçiler Adnan' ın  kendilerinden önce çıktığını düşünürler. Adnan kapıyı tekmeler, bağırır, ama kimse duymaz, duyanlar da bu tür seslerin sürekli geldiği bir ortamda çalıştıkları için kulak asmazlar bu gürültülere. Adnan burada donarak öleceğinden korkmaya başlar ve buna inandırır kendini. Eğer buradan çıkamazsam kaskatı donacağım diye düşünmeye başlar. İçeride yarısı yırtılmış bir karton kutunun içine  girer, titremeye başlar. Eline geçirdiği bir kağıda karısına ve ailesine son düşüncelerini içeren bir mektup yazar: Çok soğuk, bedenim hissizleşmeye başladı. Bir uyusam! Bunlar onun son sözlerim olabilir.

Ertesi gün soğutucu vagonun kapısını açan işçiler, Adnan' ın donmuş bedenini bulurlar. Üzerinde yapılan otopsi, onun donarak öldüğünü göstermektedir. 

Fakat bu olayı olağanüstü yapan, soğutucu vagonun soğutma motorunun bozuk ve çalışmıyor olmasıdır. Vagonun içindeki ısı 18 derecedir ve vagonda bol hava vardır.

Adnan kendini orada donarak öleceğine öylesine inandırmıştır ki bu inancı kendini gerçekleştiren bir kehanet olmuştur.

SAĞIR KAPLUMBAĞA

   Tarihin bir yerinde, canlı varlılara kazanma hırsı aşılandığı bir vakitte, kaplumbağalar arasında bir yarış düzenlenmiş. Hedef , çok yüksek bir kulenin tepesine çıkmakmış. Vakit gelince , bir sürü kaplumbağa arkadaşlarını seyretmek için yarış yapılacak bölgeye  toplanmışlar.  Ve yarış başlamış.

     Seyircilerden hiçbiri arkadaşlarının kulenin tepesine çıkabileceğine inanmıyormuş. Kimileri bu inançlarını  yüksek sesle dile getirmekten  kaçınmıyormuş. Öyle ki yarışmacıların bazıları  “!. Zavallılar! Hiçbir zaman başaramayacaklar!” seslerini dahi işitebiliyormuş.  

   Yarışmaya  katılan kaplumbağalar kulenin tepesine ulaşamayınca teker teker yarışı bırakmaya başlamışlar. İçlerinden sadece bir tanesi inatla ve yılmaz bir gayretle kuleye tırmanmaya çalışıyormuş.

Seyircilerin sesleri yükselmeye başlamış; bağıranların sesleri giderek yarış alanında yankılanır olmuş. 

“!. Zavallılar! Hiçbir zaman başaramayacaklar!”

Sonunda, bir tanesi hariç, diğer kaplumbağaların tüm ümitlerini, gayretlerini yitirmiş ve yarışı terk etmişler.

Ama yarışta yapayalnız kalan son kaplumbağa, büyük bir gayret ile mücadele ederek, kulenin tepesine çıkmayı başarmış. 

    Diğer yarışmacı ve seyirciler, hayret içinde bu işi nasıl başardığını öğrenmek istemişler. Bir kaplumbağa ona yaklaşmış ve sormuş, bu işi nasıl başardın diye.

O anda farkına varmışlar ki!.

Kuleye tırmanan kaplumbağa sağır!

Sağır kaplumbağanın çıkılmaz sanılan kuleye tırmanmayı başarması ile, kaplumbağalar dere tepe demeden yeryüzüne yayılmanın, sabır ve kararlılıkla yol almanın ne demek olduğunu öğrenmiş ve bunları gerçekleştirmeye cesaret bulmuşlar.