Dalkavuk daha çok bir menfaat elde etmek, hak etmediği bir şeye ulaşmak için karşısında bulunan makam mevki servet ve güç sahibi bir kişiyi ya da otoriteyi, haksız yere öven kişilere verilen isimdir. Yağcı, goygoycu, çığırtkan, meddah, soytarı gibi kelimeler de bazen aynı anlamda kullanılır.

Dalkavukluk en kötü huylar arasında yer alır. İçinde riyakârlığı da barındıran bu kötü haslet hem yapanı hem de yapılanı küçültür. İki yüzlülüktür dalkavukluk, sahte rol yapmaktır.

Peygamberimiz(sav)  böyle yapanları kınamıştır. “Meddahları gördüğünüz zaman yüzlerine toprak serpiniz.” buyurmuştur. Yine O büyük insan, bir kişinin başka bir adamı aşırı şekilde övdüğünü görünce “Yazık sana! Arkadaşının boynunu kopardın” diye tepki göstermiş, bir başka rivayette ise “Adamı mahvettiniz veya adamın bel kemiğini kırdınız” buyurarak insanları hak etmediği şekilde aşırı övmenin ne kadar kötü olduğunu göstermiştir.

Elbette övülmeyi hak eden önemli şahsiyetler tarihte her zaman olmuştur ve de olacaktır. Peygamberler, Allah dostları insanlar, tarihi kahramanlar bunlardan bazılarıdır. Peygamberler yazılan naat ve kasideler buna en güzel örneklerdir. Ama Hz. Peygamberimizin şu uyarısı kulaklara küpe olmalıdır:

“Ben, ne Kral'ım ne Kisra'yım ne İmparator'um, beni aşırı methetmeyin. Ben de sizin gibi anası kuru ekmek yiyen birisiyim.”

İnsanların faziletli olup olmadıklarına bakmaksızın bir parça dünyalık menfaat elde etmek için hiçbir üstün sıfatı olmayan mevki ve makam sahiplerini, mal ve mülk sahibi zenginleri övenler şiddetle kınanmıştır. Böylelerine meddah, yağcı ve dalkavuk gibi adlar verilir. Böyle kimseler nice değersiz insanı üstün göstermek, bayağı kimseleri faziletli kimselermiş gibi takdim etmek suretiyle,   onları şımartıp baştan çıkarmanın yanında topluma da en büyük zararı verirler. Övgüye layık olmayan kimse,  kendini gerçekten öyle zannetmeye başlar. Kendini hesaba çekmekten, nefsini muhasebe ve murakabe etmekten, tövbe etmekten kaçınır ki bu onun ölümü olur çıkar.

Peygamberimiz bile “beni aşırı methetmeyin.” demişken bizlere ne oluyor ki hak etmeyen insanları yağcılık yapmak için, bir çıkar elde etmek için gereksiz yere övüp, göklere çıkarıyoruz?

İnsanlık Tarihi, dalkavukluk, soytarılık örnekleriyle doludur. Batı'da olsun, Doğu'da olsun insanın başını yere eğdirecek, insanı şaşkına çevirecek pek çok örnek vardır:

Osmanlı'nın son dönemlerinde Osmanlı Sultanları'na''Efendim, bendeniz köleniz, def-i hacetiniz.''diyen valilerden tutun da “siz yeryüzünün halifesi, zillullahsınız (Allah'ın gölgesisiniz), sizin hatırınıza ne gelirse tanrı ilhamıdır. Kavlen ve fiilen sizden bi-hude hata zuhur eylemez ki itiraza mecal bulam” diyen sadrazamlar çıkmıştır. Bunları işiten sultanlar da adeta el etek öptürme yarışına girmişlerdir. Yakın tarihte “Sen olmasaydın biz olmazdık.” Veya “O, olmasaydı namus şeref elden gitmişti” gibi ifadeler de birer soytarılık örneğidir.

En son, en taze örneğini Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ı öveceğim derken büyük bir gaf yapan, AKP Düzce Milletvekili Fevai Aslan göstermiştir.''Bu gün Türkiye'de Allah'ın bütün vasıflarını üzerinde taşıyan bir lider var. Onun için dış güçlerin hedefi olmuştur''diyerek maksadını aşan sözlerle kendi partisine oy verenlerin bile yüreğini sızlatmıştır. Her ne kadar dil sürçmesi olduğunu, bu ifadesinin yanlış olduğunu söylese de toplum vicdanında derin bir yara açılmasına sebep olmuştur.

Haksız yere bir insanı yermek (hicvetmek) de,  övmek de doğru değildir, İltifat etmek, başarılan bir işi alkışlamak, takdir etmek elbette vardır ama haksız yere yağcılık yapmak, dalkavukluk yapmak yoktur.

Sonuç olarak elimize, dilimize ve belimize sahip olalım. Edepli olalım. Nokta kadar menfaat için, virgül kadar eğilmeyelim. Dalkavukluktan, yağcılıktan, goygoyculuktan uzak duralım. Şahsiyetimizi, kişiliğimizi az bir dünya menfaati karşılığında değiştirip, ayaklar altına almayalım.

Yüzümüze karşı abartılı bir şekilde bizleri överek basit dünyevi beklentilerini elde etmek isteyen, bizlerin belini kıran, boynunu koparanların yüzüne tüküremesek de toprak serpelim. Serpelim ki dünyanın geçici olduğunu, öleceğimizi, öldükten sonra hepimizin toprak olacağını hatırlatalım.

HEM NALINA HEM MIHINA

İKİYÜZ YÜZLÜ BATI VE İSLAM ÂLEMİ(!)

Suriye'de, Şam'da, Esed güçlerinin ilaç ve gıda girişine izin vermediği Yermuk, Muaddamiyye, ve Duma kamplarında sıkışıp kalan siviller, çaresizlik içinde ölümü bekliyormuş. Hava saldırıları altında aylardır otlarla, kedi ve köpek etleriyle yaşamaya çalışıyorlarmış.

Ey balinalar, su kaplumbağaları ve ördekler için kampanyalar düzenleyen Batı, ey Müslüman olduğunu iddia eden İslam Âlemi! İnsanlığınızdan utanın, Allah'tan utanın. Utanın, utanacak yüzünüz kalmışsa. Ey! İki yüz yüzlü yüzlüler.

BERA HOTEL

Bera Alanya Hotel, TSE tarafından Türkiye'de Helal Uygunluk Belgesi alan ilk firma olmuş. Misafirlerinin üzerinde durduğu en önemli konulardan birinin gıda maddeleri olduğunu belirten Bera Oteller Genel Müdürü Yücel Yavuz, ''Helal Uygunluk Belgesi'ni ülkemizde alan ilk otel olmanın haklı gururunu yaşıyoruz''diye konuşmuş.

-İyi, hoş,  Hotel Bera'yı kutluyoruz da helal haram konusu sadece gıda maddelerinde değil ki. Pek çok alanda helal ve haramlara dikkat etmek var. Özellikle böyle Hotel ortamlarında.

                                                             GÜNÜN SÖZÜ

MAL KAYBEDEN BİR ŞEY KAYBETMİŞTİR. ŞEREFİNİ KAYBEDEN PEK ÇOK ŞEY KAYBETMİŞTİR. CESARETİNİ KAYBEDEN İSE HER ŞEYİNİ KAYBETMİŞTİR.

                                                                                                                     Goethe