Bazen kafanızı dinlemek, bazen ruhunuzu dinlendirmek, bazen gezip görmek, bazen çok arzuladığınız yerlere ayak basmak, bazen de meşakkatlere katlanıp, sevap kazanmak istersiniz ya, o zaman nereye, nasıl, ne zaman gitmenin, yola çıkmanın hesabını yaparsınız.

Gideceğiniz yeri çoğu zaman inançlarınız, duygularınız, bildikleriniz, sahip olduğunuz imkânlarınız, beğenileriniz, vaktiniz belirler.

“Yeryüzünü gezin dolaşın, ibret alın” ya da “ Seyahat edin ki sıhhat bulasınız” diyen bir kitabın ve peygamberin mensuplarıyız sonuçta.

Kazandıklarımızı nereden ve nasıl kazandığımız kadar, nereye ve nasıl harcadığımız da çok önemlidir. “Bir insanın nerden ve nasıl para kazandığını öğrenmek isterseniz, nereye ve nasıl para harcadığına bakınız” diye güzel bir söz vardır.

Şimdi insanlar, doğrusunu söylemek gerekirse, en güzel yerlerde en büyük günahları elde etme yarışına girmiş gibi yaşıyorlar. Üstelik günah kazanmak için para harcıyorlar.

Geçici bir mutluluk sonucunda, yine huzursuzluk, yine hüsran ve yine doyumsuzluk içinde boğulup gidiyorlar.

Oysa kazandıklarımızı, Allah'ın bizlere verdiği zenginliği meşrû ve helal yollarda harcamış olsak,  daha mutlu, daha huzurlu olmuş olacağız.

Çıktığımız yollar, gittiğimiz yollar öncelikle Hakk'a ulaşacağımız yollar olmalıdır. Meşakkatine, sıkıntısına, masraflarına katlandığımız yolculuklar, yolculuk yapmaya değer yol ve yolculuklar olmalıdır.

Maddî ve manevî kazancı bol olan yolculuklardan biri Hacc ise, diğeri Hacc mevsimi dışında yapmış olduğumuz Umre'dir. Bunun dışında dünya üzerinde bulunan diğer kutsal mekânlar, örneğin Kudüs ve Mescid-i Aksâ'yı ziyaret etmektir.

Şimdi, elhamdülillah diyoruz ki, özellikle güzel yurdumun güzel insanları, şuur sahibi oldukça, ekonomik güce ulaştıkça, sağlığı da elverdikçe hem Hacc görevini yerine getiriyor, hem de Umre'ye gidiyor. 

Kendisi gittiği gibi, annesini, babasını, çocuklarını, torunlarını, kutsal topraklara götürüyor. Mekke'yi, Medine'yi, Kâbe'yi, Ravza'yı, Uhud'u, Hıra'yı, Arafat'ı kısacası Hz. Peygamberimizin (s.a.v) ayak bastığı, yaşadığı mekânları görmenin heyecanını ve sevincini yaşıyor.

İnanç Turizminin en güzel örnekleri buralarda sergileniyor.  Binlerce insan Hacc'a gitmek için, Umre için sıraya giriyor.

Bu yıl, Türkiye'den 59.200 kişi Hacc'a gitmenin mutluluğunu yaşayacak. Buradan Konya'mıza düşen rakam 2468 kişi. Kesin kayıtlar 18 Mart Cuma günü, yani bu hafta sonu sona erecek. İlk Hacc kafilesi 4 Ağustosta yola çıkacak.

Talep çok, kota nedeniyle, sınırlama sebebiyle, pek çok insanımız beklemek zorunda kalıyor. Kurada çıkmayıp sıra bekleyen ve imkânı olanlar ise, Umre ibadetine yöneliyor.

Umre, her zaman yapılabildiği, süre az çok uzatılabildiği, daha ekonomik ve ucuz olduğu için tercih sebebi oluyor.

Umredeki görev ve vazifeler, Hacc ibadetine göre daha az olduğundan, ihrama girme, Kâbe'yi tavaf, Allah'ın şeârinden (alâmetlerinden) olan Safâ ve Merve arasında sa'y etmekten ibaret olduğu için, bir arkadaşım espri yapıyor ve diyor ki:

Umre'de AŞK yok, AŞK Hacc'da vardır. Nasıl yani? deyince, şöyle açıklıyor:

“Arafat'ta vakfe (A), Şeytan taşlama(Ş) ve Kurban kesmek (K), Bunların baş harflerini birleştir ve oku, AŞK” diyordu.

“Türk'ün zekâsı” deyip gülüyoruz.

Aslında aşk her yerde ve her işte olmalı, her işimizi severek ve ihlâsla yapmalı değil miyiz? Aşk olmasa meşk olur mu? Aşk olmasa, sevda olmasa o yollar, o sıkıntılar çekilir mi?

Hacc ve Umre ibadeti, gerçekten çok ilgi görüyor. İnsanlar Rahman'ın misafirleri olmak için yarışıyor. Rabbim de kendini sevenleri oralara davet ediyor.                               Aşkı olmayan, sevdası olmayanlara zengin de olsa, nasip olmuyor. Fakir de olsa Peygamber sevdalılarına, Mekke, Kâbe, Medine, Ravzâ âşıklarına oraları görmek nasip oluyor.

Şimdi bugünlerde, pek çok mü'min ve mü'mine kardeşimiz Konya'dan ve Konya dışında pek çok şehirden, o kutsal topraklara ulaşmak, Kâbe'nin örtüsüne yüz sürmek, tavaf edip Allah diyerek dönmek için, arınmak için tövbeye, ibadet etmeye, İslâm ümmetinin felahı için dua etmeye, gözyaşı dökmeye gidiyor.

Biz de arkalarından şair Kağızmanlı Cemal Hoca'nın,

“Gittiğiniz yollara bizden selâm götürün, 

Hak dost diyen dillere, bizden selâm götürün.

                     Kutlu Hicaz çölüne, Hakk'ın solmaz gülüne,

                       O mü'minler seline, bizden selâm götürün”

dediği gibi Mekke ve Medin'ye, Peygamberimize, Merve ile Safâ'ya, Kâbe'mize, Sahabeye, Ehl-i Beyt'e, Hacer'ül-Esved'e, Nur Dağı'na, Uhud'a, Sevr ve Hıra mağarasına kısacası, Rahman'ın bütün misafirlerine “Bizden selâm götürün” demek düşüyor.

Rabbim herkese nasip etsin. Rabbim Hacc ve Umrelerimizi makbul ve mebrur eylesin. Bütün İslâm âleminin uyanışına ve dirilişine, birlik, beraberlik ve kardeşliğine vesile kılsın.

 

                                              GÜNÜN SÖZÜ

TOMURCUK DERDİNDE OLMAYAN AĞAÇ, ODUNDUR.

                                                                                   Necip Fazıl Kısakürek

KAMİL BİRCAN   14.03.2016